Ziya Selçuk

Ne Kadar Etik O Kadar Yöntem

Çocukken illiyet ya da nedensellik bağını ilk öğrendiğim deyim “ne kadar ekmek, o kadar köfte” idi diye hatırlıyorum. Özgün haliyle “ne ka küfte, o ka ekmek” Ekmeğimi ne kadar büyük verirsem, o kadar çok köfte verirler zannetmiştim. Meğer öyle değilmiş. Ama yine de bir çok durumda kullanmak mümkün bu deyimi.

Son günlerde yapılan eğitim tartışmaları bu deyimi tekrar aklıma düşürdü. Eğitimsel sorunlara çözüm önerisi geliştirenlere sıklıkla “ama o Türkiye’de olmaz ki!” itirazı yapılıyor. “Sebep?” diye sorulduğunda meselenin düğümlendiği nokta dile getiriliyor. Örneğin “ABD’de üniversiteye girişte 130 puanın yaklaşık 80’i ortaöğretim başarı ortalamasından, 12’si SAT’den geliyor. Türkiye’de de okulun güçlenmesi için ortaöğretim notları etkili olmalı” denilince itiraz geliyor: “Ama Türkiye’de verilen notlar sağlıklı değil ki; öğretmenler tanıdıklarına daha yüksek not verebilir”. Bir başka öneride, rektörlere torba bütçe verilsin. Üniversitenin işleri daha hızlı yürür” denildiğinde yine bir itiraz yükseliyor. “Ama öyle keyfi işler yapılıyor ki mümkün değil; inşaat ihaleleriyle ilgili o kadar çok soruşturma açıldı ki”. “Öğretmen atamaları merkezi yapılmasın. Mahallinde ihtiyaçlar daha iyi bilinir denildiğinde “Olmaz, müthiş bir kayırmacılık ve adaletsizlik oluyor” deniliyor.

Yukarıda sayılan örneklerin sayısını çok fazla arttırmak mümkün elbet. Sorunların çözümü için fazlasıyla yöntemler öneriliyor. Ancak bu yöntemler hayata geçirilemiyor. Çünkü, doğru yöntemlerin hukuki metinlere dönüştürülmesi için etik zemin müsait değil. Basit bir anlatımla “ne kadar ahlak, o kadar hukuk”. Felsefi anlamda etiğin, günlük manada evrensel ahlakın hukuka, dolayısıyla yönteme kaynaklık ettiği açık. Yasal metinler,etiğin izin verdiği ölçüde işlevsel yöntemleri içerebiliyor. Yani, evrensel ahlak yasayı, yasada evrensel ahlakı besliyor. İkisi arasında “iyi olanı aramak” gibi bir amaç birliği var. Ancak, etik sıkıntılar yüzünden hukuk doğru olanı seçemeyebiliyor. Sonuçta bir kısır döngü ortaya çıkıyor. Mesela, öğretmen açığını kapatmazsak, her okulumuzu belirli bir gelişmişlik seviyesine getirmezsek ahlaki sorunları davet ederiz. Ahlaki sorunlar oldukça işlevsel yöntemler içeren mevzuatlar geliştiremeyiz. İşe yarayan mevzuatlar geliştiremeyince ahlaki sorunlar baş gösterir.