Kan Testi, Zeka Testi
Zeka ve yetenek kavramlarının algılanma biçimindeki müthiş karmaşa ne yazık ki üstün zekalı “denilen” çocuklara ve ailelerine yönelik bir taarruza dönüştü. Bilim adamları, uzmanlar, öğretmenler, veliler, sokaktaki vatandaş kavramla ilgili farklı cenahları temsil etmekten kaynaklanmayan farklı paradigmalara sahipler. Devlet, Auguste Comte’un metafizik sayılır diye hücrenin varlığını kabul etmeden ölmesi gibi, bu çocukları tanımıyor. Çocuk Vakfı’nın defalarca gündeme getirmeye çalıştığı bu konu saman alevi gibi parlatılıp bırakılıyor. Özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklara ayrılan bütçenin sadece binde biri üstün yeteneklilere ayrılıyor. Kimi zaman üstün yeteneklilerin vatan kurtarıcısı olduğu gibi hamasi nutuklar atılıyor. Oysa bir ülkeyi kalkındıran bütünsel gelişimidir. Sadece üstün yetenekliler değil, toplumun tamamının ortak katkısı beklenen kalkınmaya yol açar.
Peki gelişmiş denilen dünyada neler yapılıyor? Bu sorunun tek bir cevabı yok. Ancak, genel hatları içinde bizden çok farklılar. Örneğin Ivy ligde yer alan üniversitelerin zekayla ilgilenme biçimiyle bizdeki yaklaşımlar çok farklı. Bizde daha çok işin ölçme, teşhis, sınav başarısına etki gibi popüler konuları ele alınırken, oralarda nörobilime dayalı beyin araştırmaları, yetenek bileşenlerinin çözümlenmesi, problem çözme gibi değişkenlerin çoklu incelenmesi gibi konular ele alınıyor. Öğrenciler uzmanlar tarafından etiketlenmiyor. Yetenekli çocuklar sessiz sedasız sistemin içinde yönlendiriliyorlar. Zeka testleri bir çocuğu daha ayrıntılı tanımak için profesyonel bir araç olarak değerlendiriliyor. Uzmanlar ve öğretmenler “fark” kelimesini bize göre daha nötr algılıyorlar. Bir öğrencinin otistik olmasıyla üstün zekalı olması arasındaki fark teknik olarak değerlendiriliyor.
Türkiye’de hastaneler kan testi yapar gibi zeka testi yapıp raporu velinin eline veriyorlar. Kullanılan testler son derece eski ve bilimsel nitelikleri haliyle zayıf. Psikologlar ve ilgili uzmanlar para karşılığı zeka testi yapıp anne babaları ofislerinde eğitime davet ediyorlar. Üniversiteler diploma verdikleri psikologların, yeteneği bu denli piyasalaştırmaması için herhangi bir önlem alamıyor. Etik değerleri zayıf, uzman görünümlü bireyler çocukları zeka testlerinin sorularına çalıştırıp yüksek puan almalarına yardımcı oluyor. Birçok özel okul, yetenekli çocukları sınav başarısı için bir kaldıraç olarak görebiliyor. Öğretmenler, farklı yetenekteki çocukların eğitimine göre yetişmediklerinden yanlış müdahale, görmezlikten gelme, küçümseme, teşhiste bulunma gibi tepkiler verebiliyor. Benzer hatalar okul yöneticileri tarafından da yapılabiliyor.
Anne-babalar bir yandan çocuklarının üstün yetenekli olmasıyla gurur duyarken, bir yandan çevredeki istismar nedeniyle paniğe kapılıyorlar. Bu paniği değerlendirip velilerin çaresizliğini kullanan istismarcılar sorunu içinden çıkılmaz hale getiriyor. Devlet, aile, okul, sivil toplum gibi kurumlar bir ekosistem yaratamadığı için çocuklar ortada kalıyor. Aslında böyle bir ekosistem kurulsa yapılması gereken şey, hiçbir şey yapmamak. Veliler ellerine tutuşturulan test sonuçlarını “gerçek” zannediyorlar. Çünkü hem harita arazinin kendisi değildir, hem de uygulanan testler bilimsel olarak yeterli değildir. “Yapılan araştırmalar” diye başlayan tüm cümlelerin aksi sonuçları içeren araştırmalar bulmak çoğu zaman mümkündür. Çağdaş bilimin sınırlılığı içerisinde “zekayı tanımladık ve ölçüyoruz” demek gerçekten “komik” bir girişimdir. Sadece bazı ipuçları elde etmede yardımcı bir araç olarak kullanılıyor olabilir. Varsayımsal neden-sonuç ilişkileriyle zeka hakkında nihai bir yargıya ulaşmak akademik bir cinayettir. Zira anne babalar ve öğretmenler, hatta akademisyenler, zeka testi sonuçlarına kati neticeler olarak bakabiliyor. Anne babaların bir başka yanılgısı ise, çocuklarının zekasıyla ilgilenilse ve gelişse, insanlığın gelişeceğini sanmalarıdır.
Ülkemizde öncelikle Zeka ve Yetenek kavramlarının çerçevesinin sağlıklı algılanması için algı ve bilgi kirliliğinin temizlenmesi gerekir. Daha sonra resmi kurumlar dışında, bağımsız akreditasyon yapılanmasına dayalı organizasyonlar hayata geçirilebilir. Şimdiye kadar yapılan çalışmalardan da yararlanılarak, işlevsel bir strateji ve eylem planı oluşturulmasında yarar vardır. “Piyasaya düşen” test uygulamalarına bir çeki düzen verilebilir. Ailelerin abartılı tepkilerinin önüne geçilmesi için kapsamlı bir kamuoyu iletişim planı uygulanabilir. Öğretmen yetiştirme ve mevcut öğretmenlerin hizmet-içi eğitimi için sahici uygulamalar hayata geçirilebilir.