Eğitim Ortamları Daha Güvenli Olabilir
Eğitim ortamları anne babaların çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri yerler olmalı. Oysa görsel ve basılı medyada eğitim ortamlarında çocukların maruz kaldığı şiddete dair haberler herkesi tedirgin ediyor. Örneğin yakın zamanda “Okulda kan donduran olay.. Kantinci 4 öğrenciyi bıçakladı” şeklinde bir haber manşetlerde yer aldı. Eğitim ortamlarıyla ilişkilendirilen her türlü şiddet, ihmal veya istismar haberi tedirginliği daha da artırıyor. Milli Eğitim Bakanlığı eğitim ortamlarının şiddetten arındırılması için yıllardır “eğitim ortamlarında şiddetin önlenmesi strateji ve eylem planları” hazırlıyor. Bu belgelerde konu çok detaylı olarak ele alınıp geniş kapsamlı önlemler sıralanıyor. Şiddetin önlenmesi için ilgili taraflar ciddi bir çaba harcıyor. Ancak bütün bu çabalara rağmen henüz maruz kaldıkları şiddet, ihmal veya istismarı anlamlandırmakta dahi güçlük çekecek yaştaki çocukların maruz kaldıkları şiddet haberleri eksik olmuyor. Elimizde henüz şiddetin artış mı gösterdiği, yoksa geçmişte konuşulamayan şeylerin dile getiriliyor olması nedeniyle mi bu tür haberlerle daha sık karşılaştığımızı ayırt edebileceğimiz veriler de yok.
Çocukların güvenliği söz konusu olduğunda işi şansa bırakamayız. Konu oldukça hassas. Bir yandan çocukların güvenliğini sağlarken, diğer taraftan da herkesi şüpheli haline getirmemeliyiz. Ancak çeşitli ülkelerdeki uygulamalar incelendiğinde, çocukların yetişkinlerden kaynaklı bir şiddet, ihmal veya istismara maruz kalmalarını önleyebilmek için asgari olarak yapılması gerekenler var. Öncelikle çocuklarla teması olan tüm çalışanların; kurum yöneticilerinin, öğretmenlerin, usta öğreticilerin, çocuk bakıcılarının, servis görevlilerinin, okuldaki destek personelinin, kantin işletmecilerinin ve hatta gönüllülerin geçmişinin esaslı bir şekilde sorgulanması ve araştırılması geliyor. Genellikle bu sorgulama ve araştırma asgari olarak yüz yüze mülakat, adli makamlardan ve güvenlik birimlerinden kişi hakkında inceleme, soruşturma ve suç kayıtlarının sorgulanması, daha önce çalıştığı kurumlardan bilgi edinme ile kişinin referans olarak gösterdiği kişi/kurum/kaynaklardan bilgi edinmeyi kapsayacak şekilde gerçekleştiriliyor. Öğretmenler için bu sorgulama ve araştırma bazı yerlerde öğretmenlik sertifikası almadan önce yapılıyor. Kurum değişikliklerinde veya ilk defa bir kuruma başvuruda mutlaka kapsamlı bir sorgulama ve araştırma yapılıyor. Kurumda çalışanlar için de belirli aralıklarla (örneğin her beş yılda bir) yenileniyor. Burada söz konusu olan geçmişin sorgulanması ve araştırılmasının sadece okullarda çalışacak kişiler için değil, çocuklara hizmet veren tüm kurumlarda çalışanlar için geçerli bir uygulama olması. İkinci olarak çocuklarla çalışmayı engelleyecek bir psiko-sosyal bozukluğun olup olmadığının tespiti gerekiyor. Ne yazık ki çocuklara yönelik şiddet uygulama eğilimi olan birini önceden tespit etmek her zaman mümkün olmuyor.
Çocuklara yönelik şiddet, ihmal veya istismar varsa bu bir kez olan bir olay değil, genellikle bu tür davranışlar altında yatan psiko-sosyal bozukluklarla tekrarlama eğilimi gösteriyor. Bu nedenle şiddet, ihmal veya istismar belirtilerinin göz ardı edilmemesi ve mutlaka kayıt altına alınması gerekir. Ne yazık ki, bu tür suçların ortaya çıktığı durumlarda çoğu zaman suçu işleyen hakkında geçmişte göz ardı edilmiş iddia ve isnatlar olduğu görülüyor. Bu durumdan hareketle pek çok ülkede çocuklara yönelik şiddet, ihmal veya istismar iddia veya isnatlarını rapor etmeyen görevliler hakkında da ciddi yaptırımlar uygulanması söz konusu. Ayrıca çoğu yerde, eğitim ortamlarında çalışanların, işleri ile ilgili olmasa dahi haklarında açılmış her türlü inceleme, araştırma ve soruşturmaları rapor etmemeleri iş akdinin feshi için bir gerekçe olarak kabul edilebiliyor. Bu iki konuda neleri yaptığımızı ve neleri yapmadığımızı hepimiz bildiğimiz için bunları uzun uzun tartışmaya gerek görmüyoruz.
Eğitim ortamlarında çalışanların geçmişine ilişkin inceleme ve sorgulamalar ile şiddet, ihmal veya istismar konularında kayıtlarının tutulması genel olarak diğer işler için yapılan rutin adli sicil kaydı sorgulamasının ötesinde bir hassasiyetle ele alınıyor. Eğitim ortamlarında çalışanlara ait bilgilerin gizliliği ve kişilik haklarının korunması vazgeçilmez olmakla birlikte, “çocukların güvenliği ve refahı söz konusu olduğunda çalışanların geçmişine dair hiçbir şeyin araştırılması için bu kadarı da fazla denemez” sözü pek çok ülkede adeta bir klişe olarak kabul ediliyor. Çocuklara yönelik şiddet, ihmal veya istismarın önlenmesi için yapılması gerekenler, bu konuda bilinçlendirme çalışmalarından yasal yaptırımlara kadar geniş bir kapsama sahip. Kurumların yapması gerekenler, ailelerin yapması gerekenler ve eğitim kurumlarının çocukları ve aileleri bilinçlendirme konusunda yapması gerekenler “eğitim ortamlarında şiddetin önlenmesi strateji ve eylem planları” çerçevesinde de oldukça kapsamlı olarak ele alınıyor. Ancak konunun eğitim kurumları boyutunda eğitim ortamlarında yetişkinlerden kaynaklı şiddet, ihmal veya istismarın önlenmesi için eğitim ortamlarında bulunan kişilerin geçmişi hakkında kapsamlı bir inceleme ve araştırma yapılması, her türlü şiddet, ihmal veya istismarın kayıt altına alınması, bu kişilerin kurum değiştirmeleri halinde bu bilgilerin yeni kurum ile paylaşılması ve bunları kayıt altına almayanlar hakkında ciddi yaptırımlar uygulanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bunları yapmayı mümkün kılacak düzenlemelerin ve mekanizmaların oluşturulması için daha fazla zaman kaybetmemeliyiz. Bir tek çocuğun şiddete, ihmale veya istismara maruz kalması bile kabul edilemez. Kaybettiğimiz zaman daha çok çocuğun zarar görmesine neden olurken, aynı zamanda toplumsal olarak tedirginliği artırıyor, eğitim kurumlarımızın ve eğitim çalışanlarının saygınlığına da zarar veriyor.