Temel Eğitim Genel Müdürü Dr. Cem Gençoğlu ile 2016-2017 Eğitim Öğretim Yılı Üzerine
2016-2017 eğitim öğretim yılına başlamadan önce Temel Eğitim Genel Müdürü Dr. Cem Gençoğlu ile kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik. Türk eğitim sisteminde hayata geçirilecek olan önemli değişiklikleri ve gelişmeleri birlikte ele aldık. Doğu operasyonlardan ve Suriye krizinden etkilenen öğrencilerin eğitimi gibi eğitim gündemini meşgul eden önemli konular hakkındaki görüşlerini aldık ve nasıl bir eğitim öğretim yılının bizi beklediğini sorduk.
1. 2016-2017 eğitim öğretim yılında öğretim programı ilk kez hazırlanan dersler var mı? Öğretim programında değişiklik yapılan dersler hangileri? Bu programlarda nasıl bir değişikliğe gidildi?
2016-2017 eğitim öğretim yılında 4 dersimizin öğretim programında değişiklikler gerçekleşti. 1-3. sınıflar Hayat Bilgisi, 1-4. sınıflar Matematik, 1-8 sınıflar Türkçe öğretim programları. Ek olarak ortaokulda seçmeli olarak okutulan İletişim ve Sunum Becerileri dersinin öğretim programlarında revizyona gidildi. Burada bilhassa belirtmek isterim ki bu programların şekillenmesinde, başta alan öğretmenleri olmak üzere bilim dünyasından önemli akademisyenlerin, eğitimle ilgili paydaşlarımızın fikirleri etkili oldu. Eğitim programlarıyla ilgili çalışmalar ancak öğrenci, öğretmen, yönetici, velilerimiz için, onlarla birlikte ve onların beklentileri etrafında gerçekleştirildiğinde gerçek anlamını bulacak ve amacına ulaşacaktır. Bu nedenle haftalık ders çizelgesinden ve derslerde uygulanmakta olan öğretim programlarından beklentileri anlayabilmek amacıyla her kesimden görüşler alınmıştır. Ayrıca hem dünyadaki hem de ülkemizdeki alana özgü çalışmalar değerlendirilmiştir.
2016 yılı içinde eğitim programları ve ders çizelgeleriyle ilgili olarak Genel Müdürlüğümüz koordinesinde çok sayıda çalıştay yapıldı. Farklı illerde gerçekleştirilen bu çalıştaylarda belirli hedeflerimiz vardı. Bu hedeflerden en önemlisi eğitimin üzerinde şekilleneceği pedagojik ve felsefî zeminin oluşmasıydı. Bu çalışmalar neticesinde bize emanet edilen evlatlarımız için, daha iyi bir eğitimin inşası için oldukça faydalı fikirler paylaşıldı, müşterek ilkeler benimsendi. Program içeriğinin hayat ile ilişkisinin güçlendirilmesi; eğitim ortamlarının okul dışını da kapsayacak şekilde genişletilmesi; programların yeni ihtiyaç, yöneliş, bilgi ve zamanın ruhuna uygun şekilde hazırlanması; eğitimin her kademesinde öğrenciyi hayata hazırlayan, öğrenmeyi öğreten, kabiliyetlerini ortaya çıkaran, temel becerileri veren, özgüveni pekiştiren, evrensel değerleri aktaran bir içeriğe sahip hale getirilmesi bu müşterek fikir ve ilkelerden bazılarıdır. Malum günümüz eğitim anlayışı öğrencinin bilgi düzeyinin değerlendirilmesinden ziyade, bilginin birey için anlamlı ve yaşantısal hale getirilmesi esasına dayanmaktadır. Böyle olunca, eğitim sistemlerinin yeniden düzenlenmesi, kapsayıcı ve sürdürülebilir müdahalelerle sürekli olarak yenilenmesi zorunluluk olarak karşımıza çıkmakta, hatta bu güncelleme ve geliştirme çalışmalarının eğitim sisteminin ayrılmaz bir parçası haline gelmesine neden olmaktadır.
2. Bakanlığın uzunca bir süredir haftalık ders çizelgeleri ve öğretim programlarının sadeleştirilmesi ile ilgili çalışmalar yaptığı konusunda kamuoyuna bazı haberler yansıdı. Bu çalışmalar ne aşamada? Bu değişiklikler eğitim öğretim sürecini ve kapsamını nasıl etkileyecek?
Programların güncellenmesinin temel dayanağını özellikle 64. ve 65. Hükümet Programı oluşturmaktadır. Bu plan ve programlarda eğitim ile kalkınma arasındaki güçlü bağ vurgulanmıştır. Eğitim, uzun vadeli bir bakış açısıyla geleceğe yatırım olarak kabul edilmiş; insanımızın yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin insan kaynağını çağdaş dünya ile rekabet edebilir donanıma kavuşturan ve hayat boyu devam eden bir süreç olarak tarif edilmiştir. Buradan hareketle eğitimin tüm kademelerindeki müfredat, temel becerileri içerecek şekilde güncellenmeye, temel becerileri geliştirme esaslı olarak yenilenmeye başlanmıştır.
Bu kapsamda yapılan çalışmaların en başında, öğrencilerimizin, velilerimizin ve eğitimcilerimizin beklentilerini karşılayacak nitelikli bir temel eğitimin nasıl olması gerektiğine ilişkin öğretim programlarının tamamına hâkim olacak ortak aklın oluşturulmasına öncelik verilmiştir. “21. Yüzyılda Temel Eğitim”, “Temel Eğitime Bakış”, “Yabancı Dil Eğitiminde Yol Haritası” konulu çalıştayların, bu müşterek zeminin oluşturulmasında önemli katkıları olmuştur. Eğitim bilimleri alanının önde gelen isimlerinin yanı sıra eğitim bilimleri alanı dışındaki entelektüel isimlerin de katılımıyla eğitim sistemimize çok yönlü bir anlayışla bakılmış ve katılımcı bir anlayışın oluşturulması sağlanmıştır.
Bizim için en önemli hususlardan biri de öğretmenlerimizin programlar konusundaki bilgileridir. Çünkü bu programların uygulayıcıları öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerimizin programlar konusunda kendilerini yenilemeleri, program okur-yazarlığı konusunda geliştirmeleri en önemli beklentimiz. Ne kadar iyi bir program hazırlarsanız hazırlayın, program doğru uygulanmadığı zaman hedeflerinize ulaşmanız mümkün olmayacaktır. Burada Bakanlık olarak önemli bir çalışma yaparak okunabilir/uygulanabilir/yaşantısal programlar hazırlanmak konusunda da imtina gösterdik.
3. Son yıllarda eğitim tartışmalarının odağında değerler eğitimi yer aldı ve ‘Değerler Eğitimi’, ‘İnsan Hakları, Demokrasi ve Vatandaşlık’ gibi dersler gündeme geldi. Değerler eğitimi bugün nasıl bir zeminde ele alınıyor? Sizce değerler eğitimine yönelik nasıl bir yaklaşım benimsenmeli?
Eğitim felsefemizin temelinde 21. yüzyıl dünya vatandaşının sahip olması gereken temel yaşam becerilerinin öğrencilerimizce kazanılmasını sağlamak yer almaktadır. Bu beceriler hepimizin bildiği gibi; anadilde ve yabancı dilde iletişim kurabilme, bilim ve teknolojide yetkin olma, öğrenmeyi öğrenme, kültürel farkındalık oluşturma, girişimci ve sosyal birey olma yetkinliklerine sahip olmayı gerektirmektedir. Diğer taraftan eğitim, değer zemininde yükselen bir etkinliktir. Değer içermeyen eğitim düşünülemez. Sağlıklı ve dengeli bir kişilikten bahsetmek için bireyin her yönden gelişmesi önem taşımaktadır. Bu durum bireyin bedensel ihtiyaçları kadar duygusal ihtiyaçlarının da karşılanmasının gerekliliği ile açıklanabilir.
Okullardaki değer eğitiminin temel amaçlarından biri öğrencilerin sağlıklı, tutarlı ve dengeli bir kişilik geliştirmelerini sağlamaktır. Çünkü değerler, insanın tutum ve davranışlarını biçimlendirmede önemli bir role sahiptir. Millî eğitimin nihai hedefi de öğrencileri sağlıklı, mutlu bir şekilde hayata hazırlamak, iyi insan ve iyi vatandaş olmalarını sağlayacak bilgi, beceri, tutum, davranış ve alışkanlıklarla donatmaktır. Eğitim sisteminin öncelikli hedefinin kültür aktarımını sağlamak olduğu göz önüne alındığında, değerler sisteminin eğitim süreci içerisinde kazandırılması ve yeni nesillere aktarılması kültür devamlılığı açısından da son derece önemlidir. Günümüz demokratik toplumlarında, akademik başarı kadar, insan ilişkilerini düzenleyen dürüstlük, saygı, sevgi, hoşgörü, sorumluluk, paylaşma, hürriyet ve eşitlik gibi pek çok değer ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda değerlerin öğretim programlarının temel ögelerinden biri olması gereklidir. Değer eğitimi yapılandırılmış bir ders gibi düşünmek, değeri sadece biliş düzeyine indirgemek anlamına gelmektedir. Değer eğitimi, arzulanan tutumun biliş, duyuş ve davranış basamaklarını içeren bir bütün olarak ele alınmalıdır. O nedenle bütün dersler ve etkinlikler esasında bir değer eğitimi içermektedir ve içermelidir. Değerlerin kazandırılma sürecini yönetecek olan en iyi rehber evde aile, okulda öğretmendir. Eğitim öğretim sürecinin en önemli unsurlarından biri olan öğretmenlerimize değerlerin kazandırılmasında büyük sorumluluklar düşmektedir.
Değerler eğitiminin yanı sıra önem verdiğimiz bir başka eğitim alanı da estetik eğitimi, estetik duyarlılıktır. İnsanlara, çevreye, doğaya ve en başta da hayata estetik bakış açısıyla bakabilecek nesiller yetiştirmek hiç de kolay olmayan, büyük fedakârlıklar isteyen bir süreçtir. Ancak bu sürecin başarılı yürütülmesi beraberinde başarılı sonuçları getirecek ve estetik duyarlığa sahip bireylerle toplumun refah ve mutluluğunun artması sağlanmış olacaktır. Bu yolla gerçekleştirilecek eğitim ise öğrencinin hayal ve yaratıcılık gücünü geliştirecek, kendini ve fikirlerini özgüvenle ifade edebilmesini sağlayacaktır.
4. 2016-2017 eğitim öğretim yılı içinde kalite artırmaya yönelik hangi politikalardan bahsedilebilir?
Bakanlığımızın derslik başına düşen öğrenci sayısından tam gün eğitime geçişe ve dersliklerin teknolojik imkânlarla donatılmasına kadar eğitim sistemimizi bütünüyle etkileyecek önemli politikaları peyderpey hayata geçmektedir. Bununla birlikte ilkokullarda yetiştirme programı, kısa adıyla İYEP olarak adlandırdığımız önemli bir projesi bu yıl uygulanmaya başlayacak. Bu program 2016-2017 eğitim öğretim yılı içerisinde ilkokulların 3 ve 4. sınıflarına devam edip okuma, yazma, okuduğunu anlama ve temel matematik becerilerini yeterince edinememiş öğrencilere yönelik olacaktır. Programın amacı; İlkokul 3 ve 4. sınıf düzeyinde olan ve belirtilen alanlardaki temel yeterlilikleri edinememiş öğrencilerin bu kazanımları edinmelerini sağlamaktır. Bu doğrultuda üst düzeydeki akademik başarıyı artırmak, devamsızlıkların önüne geçmek ve öğrencilerin okula uyumunun sağlanması hedeflenmektedir.
Program kapsamına alınacak öğrenciler Bakanlığımızın oluşturacağı kazanım değerlendirme araçları ile yapılacak değerlendirme sonucu belirlenecektir. Konu ile ilgili olarak yapılacak çalıştay ve toplantılarda öğretmen, yönetici, müfettiş ve akademisyenlerin görüşleri alınarak oluşturulan program uygulamada bulunacak tüm öğretmenlere tanıtılacaktır.
5. 2015-2016 eğitim öğretim yılında operasyon bölgelerindeki eğitim öğretim faaliyetleri önemli ölçüde aksadı ve hatta bazı yerlerde eğitim öğretime ara verildi. Bu süreçten etkilenen öğrencilere yönelik ne tür telafi edici veya iyileştirici tedbirler alınacak?
Eğitim öğretime ara vermek durumunda kaldığımız yerlerde yapılan telafi eğitimi konusunda iyi bir sınav verdiğimizi düşünüyorum. Bu bölgelerdeki öğrencilerimizin TEOG sonuçları bizim bu kanaatimizi doğrular niteliktedir. Önümüzdeki dönemde de ihtiyaç duyulan yerlerde, geçtiğimiz dönemden kaynaklanan aksamalar varsa telafi eğitimlerinin uygulanması ve devamı için gerekli tedbirlerin alınması sağlanacak ve uygulanacak eğitimlerin takibi yapılacaktır. 2016-2017 Eğitim öğretim yılı boyunca acil ihtiyaçlar ve öğrencilerin kitap, kırtasiye gibi acil ihtiyaçları için ödenek ayrılacaktır.
6. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre Suriye krizinden etkilenerek dolaşımda olan 4,8 milyon insan bulunuyor ve bu nüfusun yüzde ellisinden fazlası, yaklaşık 2,8 milyonu, Türkiye’de. Söz konusu grubun %54’ü ise 0-17 yaş aralığında; yani eğitim hakkından yararlanması gereken yaş diliminde. Suriyeli öğrencilerin adaptasyonu, eksiklerinin kapatılması ve psiko-sosyal olarak desteklenmesi için ne gibi adımlar atıldı? Suriye krizinin beşinci yılında, Türkiye’de yaşayan Suriyeli çocukların eğitimi ile ilgili nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?
Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle ülkelerini terk edip ülkemize göç etmek zorunda kalan Suriyelilere devletimiz hiçbir ayrım gözetmeksizin kucak açmıştır. Göç ve iç savaşın bu insanlarda oluşturduğu etkilerin en aza indirilebilmesi için devletimiz önemli fedakârlıklarda bulunmuştur. Başta temel insanî ihtiyaçları olmak üzere Suriyelilerin her türlü ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmakta ve ülkemizde yeniden hayata tutunmalarına yardımcı olmak için tüm imkânları kullanılmaktadır. Devletimiz, sunduğu imkânlar ve bu insanlara yaklaşım biçimiyle uluslararası hukuk ve standart müdahale biçimlerinden daha üstün bir hizmet anlayışını sergilemektedir.
Bakanlığımız bu konuya özel bir önem vermektedir. Bu amaçla yeni bir yapılanmaya gidilmiş, bu konuyla ilgili süreçlerde doğru, planlı ve daha hızlı hareket edilmesini sağlamak amacıyla yeni bir daire başkanlığı kurulmuştur. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’müz bünyesinde kurulan Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı ülkemizde bulunan okul çağındaki göçmen çocukların eğitime erişimlerinin ve nitelikli bir eğitim hizmeti sunarak sosyal uyumlarının erken yaşta sağlanabilmesi için imkânlarını seferber etmektedir. Bugüne kadar yürütülen çalışmalar neticesinde oluşturulan kampların tamamında eğitim ortamları kurulmuş ve çocukların okullarına kaldıkları yerden devam edebilmeleri sağlanmıştır. Kampların dışında da Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde hızlı bir şekilde okullaşmanın sağlanabilmesi ve çocukların ruhsal anlamda normalleşebilmelerini amaçlayarak onlara özel eğitim ortamları oluşturulmuştur.
Suriyeli öğrenciler için geçtiğimiz dönemde uygulamaya konulan model “geçici eğitim merkezi” olarak tanımlanmıştır. Bu model ile hem yetişkin Suriyelilerden öğretmenlik deneyimi olanların mesleklerini icra edebilmeleri için temin edilmiş, hem de çocukların yaşadığı ağır travmanın etkisi kendi öğretmenlerinin desteği ile daha hızlı bir şekilde giderilmiştir. Ayrıca Bakanlığımıza bağlı resmi ve özel eğitim kurumlarının tamamına Suriyeli öğrencilerin kayıtlarının önündeki engeller kaldırılmış ve on binlerce Suriyeli çocuğun okullarımızda Türk akranları ile eğitimlerine devam edebilmeleri sağlanmıştır. Yine bu çocukların gerekli sosyal ve kültürel uyum süreci de göz önünde bulundurularak Yatılı Bölge Okullarında kalabilmelerinin, Valiliklerin yerel imkânları kullanabilmelerinin önü açılmıştır.
Ayrıca Suriyelilerin oryantasyonun sağlanabilmesi için en önemli husus Türkçe eğitimidir. Bu konuda hem yeni kaynakların oluşturulması hem de öğrencilerin dengeli olarak akranları arasına katılması süreci devam etmektedir. Bu amaçla halk eğitim merkezlerinde Türkçe kurslarının ve yetiştirme kurslarının açılması da sağlanmıştır.
7. 2011 öncesinde Türk eğitim sisteminin göçmen, mülteci, sığınmacı ya da yabancılar için herhangi bir stratejisi var mıydı? Bugün gelinen noktada felsefesi, amaçları, hedefleri ve uygulamalarıyla bütünlüklü bir politika ve stratejiden bahsetmek mümkün mü?
Aslına bakarsanız ülkemizin stratejik, ekonomik bir merkez olması uzun zamandır yabancı göç almasına yol açmıştır. Türkiye uzun zamandır bu gerçekle yüz yüzedir. Bu alanda önemli strateji ve deneyimlere sahiptir. Her yıl hatırı sayılır sayıda yabancı öğrencinin ülkemizdeki üniversitelerde okumak amacıyla Yabancı Öğrenci Sınavı adı verilen sınavlara girdiğini biliyoruz. Yine Türkçe sınavında başarıya ulaşamayanlar için hazırlık olarak üniversitelerimizin Türkçe Öğretim Merkezleri önemli bir misyonu yerine getirmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin göçmenlere yönelik önemli bir tecrübeye sahip olduğunu söylemek mümkündür. Suriye’deki olağan dışı durum, ilk kez bu denli yüksek sayıda bir yabancı öğrenci akınıyla karşılaşmamıza sebep olmasına rağmen devletimiz çok hızlı şekilde hareket ederek gereken adımları atmıştır.
8. 2016-2017 eğitim öğretim yılı için sistemin bütünü açısından genel bir değerlendirmenizi alabilir miyiz? Bizi nasıl bir eğitim öğretim yılı bekliyor? Özellikle bu sene eğitim sistemine ilk defa girecek öğrenciler nasıl bir dünyayla, nasıl bir okul ve eğitim iklimine girecek?
Hepimizin tek bir amacı var, öğrencilerimiz. Onların en iyi eğitimi almaları, kendi potansiyellerini kullanıp geliştirebilmeleri. Millî manevi değerler zemininde 21. yüzyıl becerilerine ulaşmaları, bedenen sağlıklı ve mutlu bireyler olmaları. Kültürel, sosyal, sanatsal ve sportif faaliyetlere katılmaları. Onların kendisini iyi ve doğru şekilde ifade edebilen, en az bir yabancı dilde iletişim kurabilen, özgüven sahibi, estetik beğenisi gelişmiş, üretime ve girişime dönük bireyler olmalarını arzu ediyoruz. Bu eğitim öğretim yılı öncesinde öğretim programlarından okulların fiziki durumlarına kadar birçok konuda yapmış olduğumuz çalışmalar hep bu hedeflere hizmet etmektedir.
2016-2017 eğitim–öğretim yılında okullarda öğrencilerimizin sportif, sanatsal ve kültürel faaliyetlere yönlendirilmelerini sağlamak amacıyla okulların fiziki mekânları düzenlemeye yönelik çeşitli projeler hayata geçirilmesi, kurum standartlarının belirlenmesi bu çalışmalardan bazılarıdır.
Ayrıca doğu ve güneydoğu bölgelerimizde çeşitli sebeplerle eğitimine ara vermiş öğrencilerin eksikliklerinin giderilmesi amacı ile yaz döneminde gerekli telafi eğitimlerini almaları sağlanmıştır. Bununla birlikte mevsimlik tarım işçisi aile çocukları ile göçer ve yarı göçer aile çocuklarının eğitime erişimlerinin sağlanmasına yönelik izleme ve takip çalışmaları, prefabrik okul, taşımalı eğitim, yatılı okullara yerleştirme ve telafi eğitimleri gibi tedbirler alınmaktadır.
Bu eğitim öğretim yılında okul öncesi çağda yaklaşık 1.250.000 çocuğumuz ilk kez okulla buluşacak. Çocukların aile dışında ilk kez farklı bir ortama girdikleri, okulla ilk buluştukları kademe olan okul öncesi eğitim, aileler için de heyecanlı bir başlangıç olacak. Bu bilinçle Genel Müdürlük olarak yoğun bir tempo içinde var gücümüzle çalışıyoruz. Kaliteli eserler ortaya koymaya ve bu eserleri, niteliği artmış bir süreçle uygulayabilmeye olan inancımızın her geçen gün artan bir heyecanla bütünleştiğini ve öğrencilerimize mutlu olacakları, eğitim süreci içinde mutlu bir çocukluk dönemi yaşamalarını sağlamak için gerekli adımları attığımızın bilinmesini istiyoruz. Ve tabii ki doğrudan veya dolaylı olarak işin içinde olan bütün eğitim aktörlerine hayırlı ve güzel bir eğitim öğretim yılı olmasını diliyoruz.