Prof. Dr. Zafer Gençaydın Yuvarlak Masada “Sanat Eğitimi Düşüncenin Okuludur”

Prof. Dr. Zafer Gençaydın

Çocuk insanın küçültülmüş şekli değildir. Çocuk başka bir dünyadır. Çocuk insan değildir. Erasmus’un çok nefis bir sözü vardır. “İnsan, insan olarak doğmaz” Hayvan, hayvan olarak doğar ama insan, insan olarak doğmaz, insan oluşturulur. Binlerce yıldır hayvanlar nasıl yiyip içiyor nasıl davranıyorsa yine aynı şekilde yaşamaktadır. Bilgisini, birikimini ve deneyimini aktaran ve gelişimini sağlayan tek varlık insandır.

Eğitim insan oluşturmak daha doğrusu insanı bir biçime sokma çabasıdır.

Bunun en ekonomik ve en kestirme yolu da sanat eğitimidir.

Bütün hayatımız boyunca kullandığımız deneyimlerin %80 ini görsel yolla, gözle alıyoruz. Diğer beş duyu organımız içerisinde en çok izlenim toplayan organımız gözdür.

Görsel eğitim gözle düşünmektir. Görsel eğitim hayati deneyimlerin kazanılması yönünden %80 önemlidir. Beyine giden sinirlerin %50 si sadece gözle ilgilidir. Onun için çok önemlidir.

Göz beynin evrene açılan penceresidir.

Bu nedenle sanat eğitimi bazılarının dediği gibi sadece beceri kazandırma, boş zamanları hoşça geçirme, estetik duyarlılık kazandırma değil, aynı zamanda düşünmenin yöntemidir. Çünkü görmek düşünmek demektir.

Birine bana bak demek beni görür müsün değil bana döner misin anlamındadır.

Bakmak gözlerimizi bir yöne yönlendirmek, görmek ise seçilmiş bir hedefe bilinçle bakmaktır. Her bakma görme değildir. Görme bilinç meselesidir. Nesneden düşen sarı lekeler beynimizde anlam kazanmıyorsa görme gerçekleşmemektedir.

Onun için beyin bir fabrika gibidir. Duyu organlarımız aracılığıyla doğadan aldığımız izlenimleri beyin denen fabrika işler sonrasında düşünceye dönüştürür. Algılarda olmayan akılda da yoktur derler.

Onun için akıl dişi doğadır diyoruz. Hamile kalmadan doğuramaz. Beyin izlenim almadan doğuramaz. Beyin denen fabrikanın bilince çağrılması gerekir.

Sanat eğitimi görme eğitimidir. Gördüklerimiz bizim hayal dünyamızı çalıştırarak düşünmeye iter.

Resim yapmak başka bir şey sanatçı olmak başka bir şeydir. Çocuklarımız hep sanatçı mı olacaktır? Hayır. Böyle bir amaç yoktur. Ancak göz yoluyla eğittiğimiz zaman;

Düşünmeyi öğreneceklerdir. Sanat düşünce okuludur.1959 yılında köyde öğretmendim. Eskiden beri okullarda resim ,müzik derslerinde türkçe ve matematik yaparak daha çok türkçe ve matematik öğrettiğini zanneder öğretmenler. Kesinlikle yanlıştır.

Fen bölümlerinde derse girdiğim zamanlar çocuklara sıklıkla sorular sorardım. Çocuklara cebir öğretilmediğini ezberletildiğini gördüm. Halbuki cebirsel ifadeleri kavratmak için 11-12-13 yaş gurubunda doğadaki üç boyutlu kavramları öğretmemiz gerekir. Yapılacak tek şey üç boyutlu çalışmalara dikkat çekmektir. Çocuk merdiven çizerken sezdirme yoluyla çok şey öğrenebilir. İyi bir resim öğretmeni çocuğa yardımcı olmalıdır.

Çocuklar ressamlardan daha gerçekçidir. Mesela çocuklar yol çizerken paralel çizerler. Ressamlar ise giderek daralıyormuş gibi çizerler. Aslında büyükler yanılmaktadır. Yol daralmaz. Bu bir optik yanılsama sonucu ressamın gözünün aldanmasıdır.

Amaç düşünen varlık yetiştirmektir.

Sanat eğitimi düşüncenin okuludur. Gören, gördüğü nesneler arasında ilişkileri kurabilen, analiz yapan, yeniden sentez yaparak farklılıkları gören, ayrıştırarak yeniden düşünce üreten ve düşünsel planda yeniden organize eden bir davranış biçimi kazandıran kendi aklıyla düşünen akıl insanı yetiştirmektir.

Büyük afetlerin olduğu dönemlerde toplumlar yaratıcılıktan uzaklaşmışlardır. Çünkü o sırada can derdine düşmüşlerdir.

Özgür ortamlarda yaratıcılık söz konusudur.

Öğretmenlerin ve ailelerin görevi çocuğa özgürce çalışma olanağı sağlamaktır. Çocuğun şiir dolu dünyası yıkılmamalıdır.

İnsan kişiliğine saygı her sosyal problemde bilgeliğin ilk koşuludur.

Öğretmen bilge olmak zorundadır. Öğretmenin cahil olmaya hakkı yoktur. Öğretmen eğitildiği sistemin ürünü değil, aklın ürünü olmak zorundadır.