Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Doç. Dr. Semih Aktekin ile Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci Üzerine
Öğretmen yetiştirme sürecinde “usta öğretmen” olarak da nitelendirilen danışman öğretmenden beklenen rol nedir? Bu görevin tanımı yasal bir çerçeve ile belirlenmiş midir?
Aday öğretmen yetiştirme sürecinde danışman öğretmenden beklenen rol; öğretmen adaylarını okul ve sınıf ortamıyla tanıştırarak onlara okulun yapısı, eğitim öğretim faaliyetleri, okulu meydana getiren unsurları birinci elden gözlemleme fırsatı vererek öğretmenlik mesleğine ön hazırlık yapmaktır. Bu görev, 17/04/2015 tarih ve 29329 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği” ve 02/03/2016 tarih ve 2456947 sayılı Makam oluru ile yürürlüğe giren “Aday Öğretmen Yetiştirme Sürecine İlişkin Yönerge“de yasal olarak belirlenmiştir.
Hali hazırda uygulanmakta olan aday öğretmenlik süreci ile yeni tasarlanan süreç arasında ne gibi farklar vardır? Uygulanmakta olan aday öğretmenlik sürecinden neden vazgeçilmiştir?
Hâlihazırda uygulanmakta olan aday öğretmenlik sürecinde adayın herhangi bir uygulamalı yetiştirme sürecine tabi olmadan sınıf sorumluluğu alması ve burada yerine getirmiş olduğu görev çerçevesinde performans değerlendirmesine tabi olması söz konusu idi. Aday öğretmen yetiştirme sürecinin başlaması ile aday öncelikle uygulamalı bir eğitim almış olacak ve sınıfa daha donanımlı ve hazır olarak girecektir.
Danışman öğretmenler nasıl belirlenmiştir? Süreçle ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?
“Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği“nin 18. maddesinde de belirtildiği üzere danışman öğretmenlerin belirlenmesi okul müdürleri tarafından yapılmaktadır. Aday öğretmenlerin nitelikli danışmanlar eşliğinde bir yetiştirme sürecine tabi tutulacağı ve en az 10 yıllık tecrübesi olan, kendi alanında çalışmalarıyla ön plana çıkmış, kişiliği ile bu aday öğretmenlere örnek olabilecek danışman öğretmenlerin belirlenmesi istendi. Okul müdürleri bu işi yapabileceklerini düşündükleri öğretmenlerin isimlerini bildirdiler. Ancak bu sınırlayıcı bir liste değildir. Mesela 98 bin civarında öğretmenin danışmanlık yapabileceği ilk etapta söylenmişti. Ancak 30 bin öğretmen aldığımız için sonradan izin alacaklar, görevi sürdüremeyecekler olabileceği göz önünde bulundurularak 35 bin civarında danışman öğretmeni eğitime aldık. Daha sonradan “benim ismim verilmemiş ancak ben de danışman olabilecek yeterlilikleri taşıyorum” diyerek bize başvuran öğretmenler oldu. Biz bu öğretmenleri de kabul ettik. Bu esnek bir süreçtir. Bu süreçte belki bazı danışman öğretmenlerimiz yeterli performansı gösteremeyecek. Okul idareleri tarafından süreç gözlemlenecek. Bu süreci okul idaresi ve danışman öğretmen birlikte yürütüyorlar.
Bu süreçte, aynı zamanda, il ve ilçelerde bir koordinatör görevlendirilecek. Bu koordinatör, sürecin koordinasyonundan sorumlu olacak. Okul dışı faaliyetleri örneğin; Mülki İdare Amirliği, Halk Eğitim Merkezleri, emekli bir öğretmeninin ziyareti gibi faaliyetleri il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinde görevlendirilen koordinatörler düzenleyecek. Aday öğretmen bunları tek başına yapmayacak. Dolayısıyla bu süreçte danışman öğretmenlere eğitim verecek eğitimcilere de genel müdürlük olarak biz eğitim verdik. Farklı üniversitelerden akademisyenler ve Bakanlığımızın çalışanları ile birlikte bizzat kendim bu eğitim sürecinin içinde bulundum. İki gruba üçer günlük bir eğitim verdik. Bu eğiticilere danışman öğretmenlerden beklentilerin neler olduğunu, bu süreçte uyulacak kuralları ve içeriği tanıttık. Bu eğitim alan arkadaşlarımız da illerine dönerek kendi illerinde görev yapacak danışman öğretmenleri gruplar hâlinde eğitime aldılar. Bu eğitimlerin tamamının açılışlarına Bakanlığımızdan müsteşar yardımcısı, genel müdür, daire başkanı düzeyinde Bakanlık personeli katılarak süreçle ilgili Bakanlığın beklentilerini iletmiştir. Ankara’daki eğitimlerimizin açılışını da Sayın Bakanımız yaptı. Bir grubun eğitimine bizzat kendisi katıldı. Bakanımızın gidemediği okulları Sayın Müsteşarımız, ben ve diğer genel müdür arkadaşlarımız ziyaret ederek tüm Ankara’daki eğitimlerde bizzat bulunduk. Ayrıca tüm il millî eğitim müdürlerini İstanbul’da toplayarak tek gündem danışman öğretmenlik ve aday yetiştirme süreci olmak üzere onlara da gerekli bilgilendirmeyi yaptık. Şu anda da Kızılcahamam’da Türkiye’deki bütün ilçe millî eğitim müdürlerimizin eğitimi var. Dolayısıyla bütün il müdürlerimiz, ilçe müdürlerimiz ve danışman eğitimcilerimiz bizim tarafımızdan merkezî olarak, bütün illerdeki danışman öğretmenlerimiz ve görev yapacakları okulların müdürleri de bizim eğittiğimiz eğitimciler tarafından eğitimlere alındı. Bu hafta içerisinde danışman eğitimleri bitti. Mesela 2 Mart’ta Ankara’da 650 okul müdürümüzü eğitime aldık. Bu okullara da yine Bakanlık personeli olarak ziyaretlerde bulunduk. Sayın Bakanımızın talimatı doğrultusunda biz bu süreçte il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerini yalnız bırakmayacağız. Bakanlık Teşkilatımızdan bir daire başkanımız aylık düzenli olarak farklı illere giderek okullarda ziyaretlerde bulunacak. Biz yine aynı şekilde okullara gideceğiz. Sonuç olarak biz hem merkez teşkilatı hem taşra teşkilatı koordineli bir şekilde bu sürecin takibini yapacağız.
İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde koordinatörler görevlendirilecek dediniz. Bu koordinatörler nasıl belirlenecek?
Koordinatörlerle ilgili görevlendirmeyi il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerine bıraktık. Biz sadece “il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde aday öğretmen yetiştirme sürecine ilişkin iş ve işlemleri koordine etmek amacıyla görevlendirilen personel” şeklinde görev tanımını yaptık. Biz müdürlerimize sınırlayıcı bir tanım yapmıyoruz. Bu işi yapabileceğine inandığınız kendi personelinizden bir arkadaşınızı görevlendirin dedik.
Yetiştirme süreci 26 haftalık bir program ve bunun 16 haftası sınıf içi, okul içi ve dışı dediğimiz bir süreci kapsıyor. Bu süreçte 3 gün danışman öğretmen eşliğinde ders öncesi hazırlık, ders izleme ve ders sonrası etkinliklere ayrıldı. Bir gün, okul içi dediğimiz okul içindeki iş ve işleyişi, idari faaliyetleri, gündelik okul hayatını gözlemleyebildiği bir süreç olarak tasarlandı. Bir de okul dışı dediğimiz şehrin kültürünü tanıma, farklı eğitim merkezlerini ziyaret etme, örneğin RAM, halk eğitim merkezleri, BİLSEM’lere ziyaret gibi haftanın bir günü gerçekleştirilecek olan faaliyetler var. Okulda danışman öğretmen ve okul müdürü eşliğinde bir süreç yürütülecek, ancak okul dışı faaliyetler bu il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinde görevlendirilen koordinatörler tarafından düzenlenecek. Bu koordinatörler, okul dışında yapılacak olan ziyaret ve gezileri toplu bir faaliyet olarak organize edecekler. Mesela bir öğretmenimiz tek başına gidip millî eğitim müdürü ile randevu alıp görüşmek istiyorum ya da bir halk eğitim merkezini ziyaret edeyim derse bazen koordinasyon açısından sıkıntı olabilir. Çünkü bir ilçede örneğin 50 aday öğretmen vardır ya da Ankara’da 1800 aday öğretmenimiz var. Her birinin kendi kafasına göre bir faaliyet düzenlemesi çok mümkün olmayacağı için okul müdürü ve danışman eşliğinde haftalık çalışma programları oluşturmalarını istedik. Okul dışında diyelim ki ilçe millî eğitim müdürlüğü ziyaret edilecek. Bunu koordinatör olarak görevlendirilen personel yürütecek. 16 haftalık okul içi ve dışı faaliyetlerden sonra yaz aylarında teorik konuları içerecek şekilde 8 haftalık seminerlerimiz var. Orada da biz millî eğitim personelinden, akademisyenlerden, emekli öğretmenlerden, STK’lardan yararlanarak bir eğitimci havuzu oluşturma gayretindeyiz. Diyelim ki eğitimlerin bir haftasında konu değerler eğitimi ya da çok kültürlülük ve eğitime yansımaları, koordinatör arkadaşlarımız işte bu noktalarda da devreye girerek konuşmacılar, salon, saat gibi konuları organize edecekler. Dolayısıyla bir ildeki veya ilçedeki aday öğretmenler bir seminer salonuna toplanarak toplu eğitim verilecektir.
Biz il müdürlerine “Önemli olan bu işin mantığını kavramanız. Bu süreçte esnekliği ve yetkiyi size veriyoruz. Bunu koordine etmeniz için size gereken her türlü kolaylığı sağlıyoruz” dedik.
Okul müdürlüklerine gönderilen yazıda danışman öğretmenlerin en az 10 yıl hizmet süresine sahip olmaları kriterinin yanında ulusal ve uluslararası projelerde görev almış olmak, sosyal kültürel faaliyetlere katılmak kriterleri bulunmaktadır. Danışman öğretmenin bu kriterleri sağlayıp sağlamadığına ilişkin belgelerin takibinin nasıl yapılması planlanmıştır?
Biz belge takibi yapmıyoruz. “Aday Öğretmen Yetiştirme Sürecine İlişkin Yönerge”de yer aldığı hâliyle “Danışman öğretmenin, aday öğretmenlerin yetiştirme sürecinde görevlendirildikleri eğitim kurumu müdürünce, adaylık dâhil en az on yıl hizmet süresine sahip öğretmenler arasından, ulusal veya uluslararası projelerde koordinatör, danışman veya katılımcı öğretmen olarak görev almış olan, sosyal ve kültürel faaliyetlere (tiyatro gösterisi, şiir dinletisi, okul gazetesi, okul dergisi, okul gezileri, spor müsabakaları vb. etkinlikler) katılım sağlayan, iletişim becerisi ve temsil yeteneği güçlü ve mesleğinde temayüz etmiş ve aday öğretmenle aynı alanda olan öğretmenler arasından belirlenmesi esastır.” Biz bu ilkeyi belirledikten sonra okul müdürü kendi okulunda bu tanıma uyan öğretmenleri bilir. Biz burada belge peşinde değiliz. Yani zaten bir projede görev almış olması gibi ifadeler bir şart değil. Bunlar genel hatlarıyla okul müdürlerinin kimleri seçebilecekleri konusunda bakmalarını istediğimiz unsurlar. Dolayısıyla bu ifadeler sınırlayıcı, dışına çıkılamayacak tanımlamalar değil.
Bazı okullarda öğretmenlerin bu süreçten hiç haberdar olmadıkları ve kendilerine duyurulmadan okuldaki danışman öğretmenlerin belirlendiği gibi haberler kamuoyuna yansıdı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bize bu gibi talepler geldi. Ben de danışman öğretmen olarak görev almak istiyorum ama duymadım diye gelen öğretmenlerimiz oldu. Biz bu şekilde bir taleple gelen öğretmenimizi, tecrübe ve çalışmalarıyla öne çıkmış ve bu süreçte yer almakta istekli bir öğretmen ise okul müdürüne durumu bildirerek o öğretmeni de danışman öğretmen listesine almasını söylüyoruz. Şuna dikkat etmek gerekir, danışman öğretmenlik gönüllü bir çalışma sürecidir. Biz bu hizmet karşılığında kimseye ek ders ücreti vermiyoruz. Dolayısıyla zorla görevlendirme yapmamız da söz konusu değil. Zaman içerisinde sizin söylediğinizin tersi söylemler de ortaya çıkabilir. Örneğin, bir öğretmen istemediği hâlde okul müdürünün kendisini danışman öğretmen olarak belirttiğini söyleyebilecektir.
Okul müdürlerinin seçtiği isimler sınırlayıcı ya da değişmez bir liste değildir. Biz danışmanlık havuzunun sürekli güncel tutulmasıyla ilgili okul müdürlerimize talimat verdik. Biz Ankara’dan her okul için danışman belirleyemeyiz. Bunun pratik yolu öğretmenlerimizi tanıyan okul müdürlerinin önermesidir. Okul müdürlerine, il ve ilçe millî eğitim müdürlerimize güvenmek durumundayız. Bazen de örneğin okula beş aday öğretmen gelecektir. Mecburen okul müdürünün beş danışman öğretmen belirlemesi gerekir. Bu diğer öğretmenlerin bu işi yapamayacağı anlamına gelmez. Biz sadece bu belirtilen beş kişi bu işi yapabilir diye algılamıyoruz zaten. Danışman öğretmenlik resmî bir kadro değil. Biz öğretmenlerimizin bu işi maddi bir karşılık bekleyerek veya hizmet puanı gibi kaygılarla yapmalarını istemiyoruz. İstiyoruz ki bu süreçte arkadaşımız yeni göreve başlayan bir aday öğretmene gönüllü olarak katkıda bulunmayı kabul etsin. Sayın Bakanımız bir örnek oluşturmak adına Ankara’da adaylığını geçirecek iki aday öğretmeni kendi makamında kabul edecek. Bu aday öğretmenler haftada bir gün okul dışı faaliyet kapsamında Bakanlığın günlük işlerini gözlemleyecekler. Bizler de Sayın Bakan Yardımcımız, Sayın Müsteşarımız ve bütün genel müdürler olmak üzere aynı şekilde iki aday öğretmeni burada Bakanlığımızda ağırlayacağız. Hatta Sayın Bakanım bu aday öğretmen arkadaşlarımıza cep telefonu numaralarımızı verelim ve bir soru sormak istediklerinde arayabilsinler demiştir. İl ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinde de yine bu aday öğretmenlerin bir günlük kabul edilmesine ilişkin uygulamalar yapılacaktır. Bu iki kişi biri kadın biri erkek olmak üzere rastgele bir şekilde belirlenecek. Süreç dönüşümlü bir şekilde olacak, yani her hafta farklı iki aday öğretmeni ağırlayacağız.
Türkiye’de 920 bin civarında öğretmen arkadaşımız var ve bizim 30 bin danışman öğretmene ihtiyacımız var. 920 bin kişilik öğretmen camiası içinde bu işi gönüllü yapacak birçok arkadaşımız var. Nitekim sizin de dediğiniz gibi bize başvurup “Ben de görev almak istiyorum. Ben niye yokum?” diyen arkadaşlarımız var. Biz bundan memnuniyet duyduk. Gittiğimiz okullarda karşımıza çıkıp “Ben de danışmanlık yapmak istiyorum” diyen öğretmenlerin varlığı bizi mutlu ediyor. Hatta seçilmiş olan arkadaşlarımızdan eğitime gittiğimizde “Böyle onurlu bir görev için beni seçtiğiniz için teşekkür ediyorum, ben gururla burada görev alacağım” diyen birçok öğretmenimiz oldu. Bu da bizi mutlu ediyor.
Öğretmenlerin yüksek lisans, doktora yapmış olmaları ve kongrelere katılmış olmaları gibi kriterler danışmanların belirlenmesine ilişkin yönergede yer almamaktadır. Danışman öğretmenleri belirleme sürecinde bu kriterlerin gerekli olup olmadığına ilişkin ne düşünüyorsunuz?
Bizim danışman öğretmen ile ilgili tanımımız sınırlayıcı bir tanım değil. Okul müdürümüze diyoruz ki sen bu işi yapabileceğini düşündüğün arkadaşlarımızı seç. Okul müdürümüz yüksek lisansı ve doktorası olan arkadaşlarımız içerisinden de bu işi iyi yaptığını düşündüğü, belirlediğimiz kriterlere uygun arkadaşlarımızı seçebilecektir. Dolayısıyla yüksek lisans ve doktora yapmış olanlar içinden belirtilen danışman öğretmen kriterlerini sağlayanlar tabiî ki danışman öğretmenlik yapabilecek. Yüksek lisans ve doktora yapmış olmak bizim için bir şart olmadığı gibi engel de değildir.
Peki, 10 yıl deneyim süresi sabit midir? Daha az deneyim süresine sahip öğretmenler arasından danışman olarak belirlenen var mı?
“Aday Öğretmen Yetiştirme Sürecine İlişkin Yönerge“nin 11. maddesinin 2. bendinde bu konuyla ilgili bilgi yer alıyor. Buna göre il millî eğitim müdürlüklerince, aday öğretmenin yetiştirilmek üzere atandığı ilde on yıllık hizmet süresine sahip öğretmen bulunamaması durumunda hizmet süresi on yıldan az olanlar arasından, aynı alandan öğretmen bulunamaması durumunda ise farklı alandan danışman öğretmen görevlendirilebilir. Örneğin; gemi inşa, otomotiv, giyim gibi çok spesifik alanlarda öğretmenlik branşları var. Bu alanlarda her ilde danışman öğretmen yok. Bu durumda okul müdürümüz ona yakın meslek grubundan, mesela makine branşındaki bir öğretmeni ya da aynı branştan olup 10 yıldan daha az hizmet süresine sahip olmasına rağmen danışman öğretmen olma kriterlerine sahip öğretmeni danışman öğretmen olarak görevlendirebilecek
Danışman öğretmen-aday öğretmen arasındaki etkileşimin beklenen düzeyde olup olmadığına dair herhangi bir denetleme mekanizması tasarlanmış mıdır?
Biz bu konuda denetimden ziyade iş birliği, koordinasyon hedefliyoruz. Danışman öğretmenle okul idarecisi birlikte yönetecekler bu faaliyeti. Haftalık çalışma programını okul idarecisi ve danışman öğretmen birlikte düzenleyecek. Sonrasında da her hafta bu arkadaşımızın dönüt verdiği haftalık faaliyet raporları var. Bu raporlarda haftalık olarak faaliyetlerde kişisel ve mesleki gelişim için neler kazandığına yönelik sorular var. Bunu, danışman öğretmen de imzalıyor. Bir de aylık koordinasyon toplantıları yapacağız. İl ve ilçe idarecilerimiz aday öğretmenler ile toplanarak sürecin nasıl gittiğine dair bilgi alacaklar. Bir de il ve ilçe idarecilerimiz aday öğretmenleri ziyaret edecek. Böylece bu süreçte aksayan yerler varsa bize intikal edecek ve biz de onu düzeltmek için gerekli müdahalelerde bulunacağız. Ancak gidip de teftiş edelim, danışman arkadaşlarımız üzerinde bir kontrol mekanizması kuralım gibi bir düşüncemiz yok. Çünkü bu okul idaresinin sorumluluğunda. Okul idaresi zaten bunu doğal akışı içerisinde yapacaktır.
Aday öğretmenlerin değerlendirme süreci nasıl gerçekleştirilecek? Danışman öğretmen ve okul müdürünün bu süreçteki rolleri ne olacak?
Geçen yıl başlanan 1 yıllık adaylık süresince 3 defa performans değerlendirmesinin yapıldığı performans değerlendirme uygulaması devam ediyor. Geçen yılki sistem aynen devam edecek, geçerliliğini koruyor. Buradaki farklılık, yılda üç defa yapılan performans değerlendirmelerinden ilkini aday öğretmenlik sürecinin geçirildiği okuldaki danışman öğretmenlerin ve okul idaresinin yapmasıdır. Dolayısıyla yıl içinde aday öğretmenlere danışman öğretmenlerin ve okul idaresinin üç defa puan verdiği bu sistem geçerlidir. Sonrasında aday öğretmen Eylül ayında atandığı, yani asıl çalışacağı okula gittiğinde 2. ve 3. değerlendirmeleri orada devam edecek. Yani sistemimizde bir değişiklik yok. Burada yenilik şu olabilir: Biz bu süreçte arkadaşlarımızın yaptığı faaliyetlerle ilgili esnek formlar düzenledik. Aday öğretmenden her faaliyetten sonra bunun kişisel ve mesleki gelişimine katkılarını içeren notlar almalarını istiyoruz. Aday öğretmenimiz bu formlar ile bireysel ve mesleki gelişim dosyası düzenleyecek. Danışman öğretmenlerimize performans değerlendirmesini yaparken bu dosyayı da bir veri olarak kullanabileceklerini söyledik.
Peki, bu günlükler dışında aday öğretmenlerin performansına ilişkin başka veriler olacak mı?
Benim az önce dediğim bireysel ve mesleki gelişim dosyasında her tür faaliyetle ilgili yansıtıcı düşünme özelliklerini kullanabileceği formlar olacak. Bu formlar çok detaylı yapılandırılmış formlar değil, dolayısıyla bu formları aday öğretmenler okul ve sınıf şartlarına göre uyarlayabilecekler. Örneğin formda şunu soruyoruz: “Faaliyetin adı? Bu faaliyetin kişisel ve mesleki gelişiminize nasıl katkıda bulunduğunu tartışınız.” Amacımız; her yapılan faaliyet üzerine aday öğretmenin bir zihinsel egzersiz yapması, yansıtıcı düşünme yetisini kullanarak bir portfolyo oluşturmasıdır.
EBA portalımızda blog şeklinde açılacak sayfalarda da aday öğretmenlerimiz kişisel duygu ve düşüncelerini paylaşabilecekler. Hatta biz bunlar içerisinden en güzel günlüğü seçeceğiz. Yani bu sürecin tümüyle sosyal, kültürel anlamda bu arkadaşlarımızın entelektüel gelişimine katkıda bulunmasını istiyoruz. Mesela danışman arkadaşlarımızdan aday öğretmenlerimiz ile eğitimle ilgili çeşitli film ve kitap listeleri oluşturmalarını, bu film ve kitaplar üzerine tartışma yapmalarını istiyoruz. Örneğin, İki Dil Bir Bavul filmini izleyerek üzerine tartışmalar yapmak ya da TEDMEM’in eğitim sorunları üzerine bir raporunu tartışmak da bizim açımızdan bir danışmanlık faaliyetidir. Danışman öğretmenlerimizden süreci olabildiğince zenginleştirmelerini istedik. Hatta danışman öğretmenlerimize şunları da söyledik; öğle arasında okulun civarındaki dönerciye, kebapçıya, köfteciye yemek yemeğe gidiyorsunuz, yeni gelen arkadaşınızı da bu gruba dâhil edin ve birlikte yemek yemeğe gidin. Danışman öğretmen ile aday öğretmenin birlikte bunu yapmış olması bile bizim açımızdan danışmanlık sürecinin kıymetli bir parçasıdır. Bunu teknik bir danışmanlık olarak değil, insani ve sosyal anlamda da gelişimin bir aracı olarak kullanmaları noktasında danışman öğretmenlerimizden bir ricamız oldu. Ve bunu da eğitimlerde vurguladık.
Adayların yetiştirme programına katılacakları illeri kendilerinin belirlemesini mesleki gelişimleri açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda biz tamamen insani gerekçelerle arkadaşlarımızın atandıkları okullarda göreve başlamadan önce daha rahat ve huzurlu olacakları bir süreç geçirmelerini istedik. Bazı okulların bulunduğu bölgelerde sosyal ve kültürel imkânlar daha az olabilir. Aday öğretmen adaylık sürecini geçirmek istediği illeri kendisi seçer. Ailesinin bulunduğu ili seçebilir, görev yapacağı ili seçebilir, yani bir sınırlama yapmadık. Genelde adaylarımız birinci tercihlerine yerleştirildiler. Fakat seçtikleri illerde herkesi istediği okullara veremedik. Çünkü çalışabilmesi için bu okullarımızda danışmanlık yapabilecek arkadaşımızın olması gerekir. Bu konuya dikkat ettik. Örneğin, bir aday öğretmenin atamasının tecrübeli öğretmenin hiç bulunmadığı bir köy okuluna çıkması durumunda orada kendisine danışmanlık yapabilecek hiç kimse olmayacaktır. Bu nedenle aday öğretmenlerimizin danışmanlık yapabilecek arkadaşlarımızın olduğu ve bu imkânların bulunduğu okullara gitmesinin mesleki gelişim için daha faydalı olduğunu düşünüyoruz. Yani düşünün danışman öğretmenin bulunmadığı bir okula gidecek olan aday öğretmen, altı ay boyunca orada nasıl bir ön hazırlık alabilir?
Öğretmenlerin yetiştirme programını yürütecekleri iller ile atandıkları iller farklılık gösterebilecektir. Bu nedenle öğretmenlerin şehrin tarihsel, kültürel, coğrafi özelliklerini tanımaya yönelik faaliyetleri, Eylülden itibaren göreve başlayacakları okulların bulunduğu iller için ne derece etkili bir süreç ortaya koyabilecektir?
Müze, Halk Eğitim Merkezi, BİLSEM, kütüphane ziyareti gibi faaliyetleri bir farkındalık oluşturma eğitimi olarak yapacağız. Bir insanın görev yapacağı şehre gittiği zaman o şehrin müzelerini, kütüphanelerini, sosyal mekânlarını, piknik alanlarını, sinemalarını, tiyatrolarını, sergi salonlarını bilmesi entelektüel bir kişinin yapması gereken bir iştir. Dolayısıyla aday öğretmenlerin hem kendi kişisel gelişimi hem de öğrencileri açısından görev yapacağı şehirdeki bu mekânları tanıması lazım. Örneğin, “Bu müzeyi ben eğitim amacıyla nasıl kullanabilirim? Kütüphane var mı? Kütüphanelerin imkânları nelerdir? Ben öğrencilerimi kütüphane kullanmaya nasıl teşvik edebilirim?” gibi düşünceler geliştirmelidir. Diyelim ki aday öğretmenimizin görev yapacağı yer Mardin ama adaylık sürecini Ankara’da geçirecek. Ankara’da bu faaliyeti yapmış olması, Mardin’de de bu faaliyeti nasıl yapabileceği gerektiği konusunda arkadaşımızda bir bilinç oluşturacaktır.
Adaylık sürecinin, öğretmenin atamasının olduğu bölgede geçirilmesi koşula özgü uyum ve oryantasyon bağlamında daha fazla katkı sağlamaz mı?
Tabiî sağlardı ama şöyle düşünelim. Diyelim ki aday öğretmenimizin ataması köy okuluna yapıldı. Köy okulunda danışman öğretmen yoksa faaliyet yapamaz. Dolayısıyla aday öğretmeni doğrudan okuluna gönderirsek bu süreci tam verimle yürütmesini bekleyemeyiz orada. Ama arkadaşımızın tayini Mardin’in bir köyüne çıktıysa ve adaylık sürecini geçirmek için yine Mardin’i tercih ettiyse bu süreci atandığı bölgede geçirmiş olacak. Yani arkadaşlarımız kendileri tercih ettikleri illere gittiler. Dolayısıyla o arkadaşımız, “ben Mardin’de çalışacağım, aday öğretmen yetiştirme süreci için Mardin’i seçiyorum” dediyse zaten şu anda Mardin’de. Ya da “ben Mardin’in bir köyüne atandım ama çeşitli özel sebeplerden dolayı adaylık sürecimi Ankara’da geçirmek istiyorum” diyene de Ankara’da bu programı sağladık. Ankara’da biz bunu yaparken şunu da diyeceğiz: “sen Mardin’e gideceksin, Ankara’daki kütüphaneleri, müzeleri, halk eğitim merkezlerini geziyorsun ama bunun yanında örneğin Mardin tarihi ile ilgili, Mardin’in sosyal dokusuyla ilgili bir kitap al ve bunu oku. Mardin üzerine birtakım zihinsel hazırlıklar yap. Mardin’e gittiğin zaman da burada yaptığın gibi hafta sonu Mardin’in müzelerini, tarihî mekânlarını gez. Veya ders dışı zamanda bir halk eğitimi merkezine git, ne yapıyorlar gör“. Ankara’da bir Halk Eğitimi Merkezi, Bir Rehberlik Araştırma Merkezi ziyaretinde bulunan aday öğretmenimiz halk eğitimi merkezlerinin işleyişini zaten öğrenmiş olacak. Çünkü Mardin’de de geçerli bu işleyiş. Dolayısıyla, geçen Sayın Bakanımız bir kitaptan alıntı yaptı, Sivaslı bir entelektüel anlatmış. Sivas’ta doğup büyümüş bir akademisyen daha sonra Avrupa’ya gitmiş ve “Ben Sivas’ı gezmeyi Paris’i gezerken öğrendim” demiş. Paris’te rehber eşliğinde harita ile müzeler ve farklı mekânlar tanıtılarak gezdiği için Paris’i gezmeyi öğrenince Sivas’ı gezmeyi de öğrendim demiş. Aynı şekilde, biz bu süreçte şehre uyumu kolaylaştırıcı faaliyetler yapıyoruz ama bu yapılan çalışmalarda amacımız bir farkındalık oluşturmak. Çünkü burada kazanılan beceriler transfer edilebilir becerilerdir. Kısacası bu süreçte öğrendiği bilgiler, başka bir şehre gittiğinde o şehrin kültürel mekânını tanımayı da kolaylaştıracağı için bu durumun bir sıkıntı oluşturacağını düşünmüyoruz.
Öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin sağlanması için atılan bu adımların lisans eğitiminde yürütülen staj uygulamaları dersinin kapsamı genişletilerek yapılması mümkün değil midir, nasıl değerlendirirsiniz?
Şu anki hükümet eylem planında eğitim fakültelerindeki eğitimin yeniden yapılandırılması çalışmaları da var. Burada, YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığı iş birliği içerisinde çalışıyor. Hatta geçtiğimiz hafta Malatya’da Eğitim Fakülteleri Dekanları Konseyi (EFDEK) toplantısına katıldık, dekanlarımızla da konuştuk. Tabiî ki eğitim fakültelerindeki lisans programlarının da bu anlamda zenginleştirilmesi, öğretmenleri mesleğe daha iyi hazırlama anlamında güçlendirilmesi gerekiyor.
Son olarak, aday öğretmenlikle ilgili bu uygulamanın devam etmesi öngörülmekte midir?
Tabi, senelerdir bize gelen taleplerde bir öğretmen arkadaşımızın adaylık sürecinden geçmeden sınıfa girmesinin sıkıntı yarattığı ifade ediliyordu. Yeni atanan arkadaşımız nasıl davranacağını bilemiyor, bazen dezavantajlı bölgeye gidiyor ve acemilik süreci geçiriyordu. Bunun için öğretmenin bir aday öğretmen yetiştirme sürecinden geçerek sınıfa girmesinin daha faydalı olacağını düşünüyoruz. İnşallah bu seneki uygulamaları gördükten sonra içerik olarak belki daha da zenginleştirerek bu süreci devam ettireceğiz. Amacımız; aday öğretmenimizin sınıf içi, sınıf dışı, okul içi, okul dışı faaliyetlere en azından zihnen hazırlıklı olması, bu süreçte izleyeceği filmler, okuyacağı kitaplar, katılacağı sosyal faaliyetler, seminerler vb. etkinliklerle de entelektüel olarak zenginleşmesidir.
Türkçe dışında özellikle Kürtçe, Arapça, Zazaca, Çerkezce gibi dillerin yoğun olarak konuşulduğu bölgelere giden arkadaşlarımıza yaz döneminde hizmet içi eğitimler kapsamında iki haftalık bir eğitim vereceğiz. Ama bu eğitimler, tek başına bir dil kursu olarak düşünülmemeli. Biz, bu eğitimler ile bir farkındalık oluşturmayı amaçlıyoruz. Diyelim ki arkadaşımız Ege’de doğup büyümüş Mardin’e gidecek, Urfa’ya gidecek ve Arapça konuşan öğrencilerimizle karşılaşacak. Ya da Pınarbaşı’na gidecek, Düzce’ye gidecek; Çerkezce konuşan öğrencileri olacak. Van’a, Bitlis’e gidecek; Kürtçe konuşan öğrencileri olacak. Eğer öğretmenimiz daha önceki sosyal hayatında bu durumlarla karşılaştıysa bunlar zaten bildiği şeyler olacak. Ancak bu bölgelere ilk kez atanıp bu durumlarla ilk kez karşılaşan aday öğretmenlerimiz aldıkları bu eğitim sayesinde hem gidecekleri yörenin özelliklerini hem de selamlaşma, tanışma, hâl hatır sorma gibi günlük dilde kullanılan temel kalıpları bilmiş olacaklar.