Cem Gülan ile Eğitimde Özelleştirilme ve Piyasalaşma
Eğitim sistemimize yakın zamanda giren “temel liseler”, “özel öğretim kursları”, “eğitim-öğretim desteği” gibi kavramların ve bunların pratikteki yansımalarının makro düzeyde incelenmesi, eğitim sistemimizin geldiği nokta itibariyle büyük önem taşıyor. Eğitimin özelleştirilmesi yönünde atılan adımlar, bugünden eğitim sisteminin gelecekteki çerçevesini yansıtabilir. Bu nedenle farklı bakış açılarını yansıtmayı hedeflediğimiz dosya konularımızın bu sayısını “Eğitimde Özelleştirilme ve Piyasalaşma” olarak isimlendirdik. Türkiye Özel Okullar Derneği Eş Başkanı Sayın Cem Gülan ile gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda kamu kaynaklarının özel okullara aktarılmasının olası sonuçları, eğitim-öğretim desteklerinin temel liseler, özel okul zincirleri, gelişmekte olan özel okullar ve köklü özel okulları nasıl etkileyeceği, temel liselerin eğitim sistemimizdeki rolü gibi pek çok kritik nokta ele alındı. Sorular ve cevaplarını aşağıda bulabilirsiniz:
Cem Gülan: Soruların tümüne bakıldığında teşvikler veya devlet destekleri ile ilgili genel bir yorum yaptıktan sonra cevaplara geçmek daha doğru olacaktır. Bu nedenle önce genel başlıklar halinde devlet destekleri ve teşvikleri değerlendirelim.
A. Anayasaya göre Devlet zorunlu eğitimi vatandaşlarına ücretsiz olarak sunmakla yükümlüdür. Yine Anayasaya göre eğitim-öğretim hizmeti özel sektör tarafından paralı olarak da sunulabilir. Bu açıdan bakıldığında özel okullar bir anlamda devletin parasız olarak sunmakla yükümlü olduğu bir hizmeti ekonomik durumu yeterli olan kişilere ücretiyle sunmayı sağlayarak devletin yükünü hafifletmekte diğer yandan da yarattığı kaynak ile resmi okula giden öğrencilere daha fazla imkan sunulmasına fırsat yaratmaktadır. Bunun yanında özel okullar istihdam olarak ülkeye, ekonomik olarak bütçeye de ek kaynaklar sağlamaktadır.
Bu anlamda bakıldığında özel okulculuğun teşvik edilmesine, denetim yoluyla kaliteli eğitim vermeleri sağlanarak sayılarının çoğaltılmasına olumlu bakmak gerekir. Nitekim 1984 yılından bu yana gerek 625 Sayılı Kanunda gerekse 5580 Sayılı Kanunda özel okullar için destekler tanımlanmıştır. Yeni açılan okulların 5 yıl süreyle gelir ve kurumlar vergisinden muaf olması ile elektrik, su, doğal gaz ve benzeri hizmetlerin özel okullara resmi okullara verilen tarife üzerinden verilmesi gibi teşvikler bu kapsamdadır. Özellikle yeni açılan bir okulun tutunma süreci göz önüne alındığında ve yukarıda bahsettiğimiz prensip çerçevesinde bu destek tarafımızca da olumlu bulunmaktadır.
B. Diğer bir destek alanı ise 2012 yılından bu yana Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren Yatırımlarda Devlet Yardımları çerçevesinde yer alan teşviklerdir. Hükümetlerin yatırımları teşvik etmesi doğaldır. Özellikle arzın yetersiz olduğu ya da talebin karşılanamadığı sektörlerde gereklidir. Ancak mevcut özel okulların yarı kontenjanları boşken bu şekilde yatırım teşviki verilmesi tarafımızca doğru bulunmamaktadır. Ancak sektörde ki mevcut kurumları rekabete sokmak ücretleri disipline etmek gibi farklı düşünceler akla gelebilir. Ancak ilgili maddelerde cevap verileceği gibi özel okulculuğa etkileri olumsuzdur.
C. Dünyanın hemen her ülkesinde özel öğretim kurumlarına ya da özel okullarda öğrenim gören öğrencilerin velilerine destek verilmektedir. Bu anlamda Ülkemizde de Eğitim ve Öğretim Desteği uygulaması hayata geçirilmiştir. Daha önce bu konu ile ilgili olarak yapılan çalışmaların temelinde özel okulculuğun desteklenmesi ve sayısal olarak artırılması (pek çok beş yıllık kalkınma planında yer aldığı gibi), bir öğrencinin devlete maliyeti ile özel okullara öğrenci yönlendirilmesi yoluyla yatırım giderlerinin azaltılması ve nüfus artış hızımız dikkate alındığında uzun vadede devletin okul ve öğretmen fazlalığı ile karşılaşmaması gibi düşüncelerle bu destek planı hazırlanmıştır. Bize göre faydaları da zararları da bulunmaktadır. Yine ilgili sorularda yorum yapılacaktır.
D. Son olarak 6528 Sayılı Kanunda yer alan ve dershaneden özel okula dönüşecek kurumlara verilecek teşvikler bulunmaktadır. Dershane olarak faaliyet gösteren kurumların işlerini kaybetmeleri ya da düzenleri bozularak özel okula dönüşmeleri bu kurumlar açısından bakıldığında üzücü ve telafi ya da destek gerektiren bir durumdur. Ancak geneli itibarı ile belirli bir süre için bu tür dönüşüm okulları oluşturulması ya da bu okullara son derece ciddi destekler sunulması mevcut özel okullara sorun yarattığından olumlu baktığımız söylenemez.
Kamu kaynaklarının teşvik adı altında özel okullara aktarılması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu durumun sosyal adalet ve fırsat eşitliği gibi kavramlar açısından karşılığı nedir?
Yukarıda sözü edilen teşvik araçlarından herhangi birinin özel okulculuğa aktarılmasının çeşitli mantıklı açıklamaları olabilir hatta bunların bir kısmı zaman içinde Derneğimiz tarafından da talep edilmiştir.
Prensip olarak kamu kaynakları kamu yararına olacak şekilde özel okullara aktarılacaksa olumlu karşılanabilir ancak halen okullaşma oranları % 100’e ulaşmamış ve okulları arasında ciddi kalite farkları olan bir ortamda yapılan işlemin kamu yararına olduğunun kamuya çok iyi anlatılması gerekir. Aksi takdirde sosyal adalet ve fırsat eşitliği açısından bu kaynakların okullaşma ve kalitede eşitliği sağlama çalışmalarına aktarılması gerekir.
Bu anlamda bakıldığında (A) destekleri çok rahatsız edici olmasa da (B)-(C)-(D) destekleri düşündürücüdür.
Tüm öğrencilerin nitelikli eğitime erişim olanağının olmadığı bir sistemde, devletin sosyal fonksiyonlarından biri olan eğitimin özelleştirilmesinin beraberinde getireceği riskler nelerdir? Sağlık sektöründe gerçekleştirilen özelleştirme çalışmalarının benzerinin eğitim sistemimizde uygulanması ne gibi sonuçlar doğurur?
Her şeye rağmen sağlık sisteminde yapılan düzenlemelerin yararlı olduğu söylenebilir tabii ki bu göreceli bir yorumdur. Ancak özel okulcu kimliğimiz ile yorumladığımızda eğitimin özelleştirilmesi zaman içinde ülke geneli için fayda sağlarken diğer yandan herkesin nitelikli eğitime ulaşması, sosyal adalet ve eşitlik ilkeleri açısından makasın açılmasına neden olacaktır. Özel okulların artması ile ülke çapında daha iyi eğitim alarak hayata atılacak ve katma değer yaratacak nitelikli insan sayısı artacak, özel okullar bu güne kadar olduğu gibi lokomotif vazifesi görerek yarattığı rekabet ile resmi okullarda sunulan hizmete örnek teşkil edecek ve ülke ekonomisi güçlenecektir. Ancak diğer yandan ekonomik duruma bağlı olarak toplumun katmanları arasındaki çizgiler keskinleşecektir. Zenginin parasıyla dar gelirliye sunulan hizmet kalitesinin artırılması gibi bir ideal çok akılcı gözükse de gerçek hayata tam olarak yansımamaktadır. Şu anda en nitelikli eğitimi veren seçme resmi ortaöğretim kurumları incelendiğinde görece daha zenginlerin devlet imkanlarından yararlandığı da görülmektedir. Çünkü bu kesim daha iyi temel eğitim almış ve sınavlara daha iyi hazırlanma imkanı bulmuştur.
Özel okula gidecek öğrencilere verilen eğitim öğretim destekleri aşağıda belirtilen eğitim kurumlarını nasıl etkilemektedir?
a. Temel liseler
Bu okullara (D) başlığında bahsi geçen kanunla sağlanan maddi ya da diğer destekler sonucu başka bir çıkar yol da olmaması nedeniyle bir anda 2300’e yakın okula dönüşme talebi yaratmıştır. Bu kurumların ne kadarının ruhsat alacağı bilinmemekle beraber en az 1200 civarında özel okulun sisteme katılması beklenmektedir. Sağlanan desteklerle bu okulların özellikle ortaöğretim 11 ve 12’inci sınıf seviyelerinde büyük çoğunlukla resmi okullardan kısmen de mevcut özel okullardan öğrenci çekmesi beklenmektedir. Özel okulculuğa zaman içinde etkileri ise bu kurumların dershane alışkanlıklarını mı sürdüreceği yoksa her geçen gün okul olmaya mı çalışacakları ile ilgili olarak gerçekleşecektir. Akşam liselerine benzer olumsuz sonuçlar ya da bu tarz dönüşüm kurumlarına 2019 yılından sonra da izin verilmesi özel okulculuğun kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.
b. Özel okul zincirleri
Özel okul zincirlerinin çeşitli fonlarla desteklenenlerinin birincil amacı hızla büyümektir. Yani okul, öğretmen ve öğrenci sayısı hızla artırılmalıdır. Bu anlamda (B) tipi destekler bu tip okulların doğal olan büyüme amacını olumlu yönde desteklemiştir. Bu tip desteğin, amacı olan yeni yatırım ve özel okullaşma oranının artırılması hedeflerine doğru yönde etki ettiği söylenebilir. Gerçek durumda ise dayanma gücü nispeten az olan okulların yıkılması veya zincirlerin eline geçmesi sonucunu da yaratmıştır. Bu sonuç ekonominin veya modern işletmecilik prensiplerinin doğal bir sonucu olarak kabul edilebilir ancak konunun sadece ticaret değil eğitim-öğretim olduğunun da unutulmaması gerekir. Zira hızla büyüyen bu zincirlerden fon temelli olanlarının büyüme süreçleri tamamlandığında kimlere devredileceği ve ne şekilde hizmet vermeye devam edeceği ülke geleceğine etki edecek kadar önemli bir konudur.
c. Gelişmekte olan özel okullar
Gelişmekte olan okullardan doğru bir amaçla yola çıkanların ve yeterli dayanma gücü olanların (A)-(B) ve (C) tipi desteklerden olumlu yönde yararlandığı kabul edilebilir. Ancak 2013 yılında yaklaşık 4300 olan özel okul sayısının 2015 de 5900’e yaklaştığına ve 2016 için bu sayının dönüşüm okulları ile birlikte 8000’lere yaklaşacağı düşünülürse gelişmekte olan okulların ağır rekabet şartları altında destek alsa da ücret ve buna bağlı olarak kaliteden ödün vermesi kaçınılmaz gözükmektedir. Bu süreç yapılan işin kalitesinin düşmesine ve uzun vadede özel okulculuğun 2010’lara kadar her yıl yükselen imajının zedelenmesine yol açabilir.
d. Köklü özel okullar
Köklü özel okullardan kalitesini ispat etmiş ve dayanma gücü yüksek olanların durumu rahattır. Bunlar özel okulculuk alanında, okul sayısının hızla şişmesi ile ortaya çıkan ya da çıkacak olan, ortalama özel okulculuk başarısının düşmesi durumunda başarılarının daha da yüksek olarak öne çıkması ile her geçen gün güçlerini artırabilirler. Ancak dayanma gücü az olan ya da Kanun, yönetmelik ve işleyişin günlük olarak değişmesinden bıkanlar ya da özel okulculuğun eğitimci ruhundan giderek ticari bir mecraya dönüştüğünden şikayetçi olanların ise sektörden çekilmesi veya kurumlarını devretmeleri beklenmelidir.
Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan son değişiklikler sonucunda temel liselerin eğitim sistemindeki yeri ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Temel liseler dershanelerin kapanmasının sonucu olarak ortaya çıkmış dönüşüm okullarıdır. 2019 yılına kadar normal okula dönüşmek zorundadırlar. Bu süre kesin olarak uzatılmamalı ya da bu tür farklı standart ve çalışma koşullarında ki okullar için farklı bir diploma türü oluşturulmalıdır. Dershane sahibi kişi ya da kuruluşlar haksızlığa uğramış, ciddi kayıplar yaşamış, yılların birikimini ve marka değerlerini kaybetmişlerdir. Ancak bu kurumlardan temel liselere dönüşenlere tanınan haklar mevcut özel okullar için ciddi bir haksız rekabet yarattığı gibi eğitimin temel ilkelerine de ters düşecek niteliktedir. Mevcut özel okullar ancak bağımsız binalarda açılabilirken, temel liseler herhangi bir iş hanının 3’üncü ya da 4’üncü katında bile açılabilir altlarında ya da yanlarında içkili yer bile olabilir. Temel liseler çok daha düşük bina standartlarında da açılabilir. Özel okullar haftada 36-37 saat ders yaparken bu kurumlar haftada 24 saat yüz yüze ders yapıp gerisini uzaktan öğretimle halledebilir, sabahçı ve öğlenci diye ikili öğretim yapabilir. Hafta sonu mezun öğrenciler için üniversiteye yönelik takviye kursu açabilir. Tüm bu başlıklar ve fazlasında haksız rekabet açık olarak görülmektedir. Ayrıca bu kurumların ciddi marka değeri olanlarının dışında kalan kısmının aynen dershane mantığı ile çalışacağı beklenmektedir. Zira talep edilen ücretler asgari maliyetlerin de altındadır. Bu şekilde uzun süre hizmet vermeleri özel okulculuğun imajına zarar verir.
Sizce temel liselerin varlığı özel okulları ve devlet okullarını nasıl etkiler?
Şu an temel liselerin en çok 11 ve 12’inci sınıflarına talep olmaktadır. Nitekim sınıf seviyesinde % 30 olan kontenjan kotası % 40’a yükseltilmiştir. Normal liselerin tersine temel liselerin 12 ‘inci sınıflarına eğitim-öğretim desteğinin % 40 oranında verilmesine karar alınmıştır. Mevcut özel liseler öğrenci kaybını önlemek için lise 11 ve 12’inci sınıflarında ücretli ya da ücretsiz takviye kursu imkanı başlatmış ve büyük kısmı velilerini bu hizmeti kaliteli şekilde sunacağına ikna etmiştir. Resmi okullarda da takviye hizmeti verilecektir. Ancak resmi okullarda 1 ders saati için öğretmene düşünülen ücret yaklaşık 18 TL’dir. Özel okullarda bu hizmet için öğretmene 40-80 TL arası ücret ödenmesi planlanmaktadır. Resmi okulların az bir bölümü okul aile birliklerinin destekleri ile bu maliyetleri karşılayabilir ancak büyük kısmı bu şansa sahip olamayacaktır. Ortaokullar da TEOG sistemi, sınava hazırlık ihtiyacını nispeten gidermiştir ancak üniversite sınavlarında hiç bir değişiklik yapılmadığı için sınava hazırlık ihtiyacı duyulmaktadır. Tüm bunların sonucu olarak resmi okullardan, temel liselere ciddi bir kayma yaşanmaktadır. Özel okullarda öğrenci kaybı çok daha az olsa da ek maliyetler çıkmıştır. Daha da önemlisi bu ek maliyetler eğitimin çok daha yararlı alanlarına aktarılabilecekken sınava yönelik takviyeye ayrılmakta bir anlamda okullar dershane çizgisine kaymak zorunda kalmaktadır.
Devletin aynı anda hem devlet okullarında açılacak takviye kurslarını hem de temel liseleri ekonomik olarak desteklemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu şekilde sorulduğunda normal değilmiş gibi gözükse de gerekçesi irdelendiğinde bu çelişki normal kabul edilebilir. Zira YÖK hiç bir yaklaşım göstermediği için liselerde üniversite sınavına yönelik takviye ihtiyacı ortadan kalkmamıştır. Örneğin YGS de lise 9 ve 102uncu sınıf dersleri ağırlıklı olduğundan 12’inci sınıfta bir tekrar veya takviye ihtiyacı kaçınılmazdır. Bu nedenle resmi okullarda takviye ihtiyacı devlet tarafından karşılanmaktadır. Diğer yandan 6528 Sayılı Kanunla dershanelere temel liseye dönüşme imkanı sunulurken kayıplarını telafi etmek amacı ile teşvikler sunulmuştur. En başta dershaneleri kapatmak yerine 5 ya da 10 yıllık süreçte dershaneye olan ihtiyacın ortadan kaldırılacağı tedbirler alınsaydı bu tip çapraşık bir durum ortaya çıkmazdı. Ancak mevcut durumda her iki teşvik de ihtiyaçtır ve doğaldır.
Takviye kursları, temel liseler, özel öğretim kursları arasında kalan öğrencilerin bütünsel gelişimleri için gerekli becerileri kazanmaları nasıl mümkün olacaktır?
(5) inci maddede özel okullarla ilgili olarak bu konuya değinilmiştir. Takviye ihtiyacının ortadan kalkmaması ve rekabet nedeniyle özel okullar dershane eksenine kayma ()riski ile karşı karşıyadır, takviye kursları ile birlikte ek maliyetler ortaya çıkmıştır. Bu maliyetler öğrencilerin bütünsel gelişimine yani eğitimin doğrularına ayrılabilir demiştik. Bu tüm Türkiye için geçerlidir. Doğru bir üniversite geçiş sistemi kurgulanarak tüm bu maliyet ve teşvikler öğrencilerin bütünsel gelişimine ayrılabilir. Mali konulardan daha da önemli olan ise zamandır. Öğrenciler bütünsel gelişimlerini sağlamak için daha fazla serbest zamana sahip olabilirdi. Şu an resmi ya da özel kurumlarda 12’inci sınıf öğrencileri yaklaşık haftada 45-60 saat arası süreyi okullarda ve büyük kısmı sınava yönelik faaliyetler ile geçirecektir. Bu da çok doğal gözükmemektedir.
Eğitim sistemine bütünsel olarak yaklaştığınızda özel okulculuk ülkemizde nasıl ele alınmalıdır? Özel okulların eğitim sistemindeki yeri ile ilgili olarak nasıl bir model önerirsiniz?
Türkiye’de her şey merkezden ve tek tip yönetilmektedir. Örneğin üniversiteler kendi kriterlerini belirleyerek farklı yöntemlerle öğrenci seçebilselerdi farklı lise türleri, temel lise gibi kavramlar bu kadar rahatsız edici olmayabilirdi. K12 seviyesinde ki özel okullara baktığımızda tek başına e-okul sistemi bile özel okulların çalışma isteğini kıracak kadar büyük bir problemdir. Yönetmelik açısından bir örnek vermek gerekirse özel okullar kendi öğrencilerine cumartesi günleri ücretsiz takviye kursu açmak için dahi valiliklerden izin almak zorundadır. Farklı program, yöntem, yazılım, kitap kullanmak için Bakanlıktan izin almak gereklidir. Biz bu programı inceliyoruz denemelerini yapacağız diye internet sitesinden duyurularını yapan özel okullara bile 15 gün kapatma cezası verilmiştir. Özel okulların öğrencilerini seçme ve kayıt işlemlerine dahi ciddi Devlet müdahalesi söz konusudur. En açık ifadesi ile Türkiye’de özel okullar paralı resmi okullardır. Özel okullara farklı yöntem ve programları uygulama izni verilmeli ancak denetimleri sağlanmalıdır. Doğru bulunmayan uygulamalar iptal edilebilir. Doğru ve yararlı bulunanlar ise tüm okulların istifadesine sunulabilir.