Çoklu İşe Bölünmek (multitasking) Çocukların Öğrenme Stillerini Nasıl Değiştiriyor?

Çoklu İşe Bölünmek (multitasking) Çocukların Öğrenme Stillerini Nasıl Değiştiriyor?

Orijinal Başlık: How Does Multitasking Change the Way Kids Learn? 1

Öğrencilerin aşina olduğu ve kullanmaktan zevk aldığı teknolojik araçları kullanmak eğitimcilere cazip gelebilir, ancak öğrencilerin yapılan işe odaklanmasını sağlamak yine bu araçlar sebebiyle daha zor da olabilir.

Araştırmacılar çoklu işe bölünmeyi daha iyi anlamak için bir çalışma tasarladılar. Oturma odaları, çalışma odaları, mutfaklar ve hatta yatak odaları dahil olmak üzere, öğrencileri ödevlerini yaptıkları alanlarda takip ettiler. Ortaokul, lise ve üniversiteden toplamda 263 öğrenci kitap ve bilgisayarlarını açarken gözlemciler dikkatle öğrencileri izlediler ve davranışlarını ‘çalışma gözlem formları’ ile kayıt altına aldılar.

California Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Larry Rosen’in laboratuvarı araştırmacıları, 15 dakikalık bir süre boyunca öğrencilerin her bir dakikada çalışırken ne yaptığını bu formlara işaretledi. Formdaki işaret listesi ise şunları içeriyordu: kitap okumak, kâğıda not almak, bilgisayarda yazı yazmak ve aynı zamanda e-postaları kontrol etmek, Facebook’a bakmak, anlık mesajlaşmak, kısa mesaj göndermek, telefonda konuşmak, televizyon izlemek, müzik dinlemek, internette gezinmek. Odanın en arkasında gizlice oturan araştırmacılar, öğrencinin ekranında açık olan pencere sayısını ve kulaklık takıp takmadığını da not ettiler.

Öğrencilerden ödev, yaklaşan bir sınav ya da bir proje, bir dersin kitabını okumak gibi önemli bir şey çalışmaları istenmiş olmasına rağmen, öğrencilerin çok zaman geçmeden dikkatleri dağılmıştı. Öğrencilerin ellerindeki işe olan ilgileri mesajlaşma ya da Facebook hareketlerini kontrol etmeleriyle iki dakikada bir bölünüyordu. Sürenin sonuna gelindiğinde, öğrenciler 15 dakikalık gözlem süresinin yalnızca %65’lik bölümünü gerçekten çalışarak geçirmiş oldular.

Rosen bu süreç ile ilgili şunları ifade etti; “Birinin onları izlediğini bilmelerine rağmen, ne kadar sık çoklu işe bölünebildikleri (multi-tasking) karşısında şaşkındık. Gerçekten de elektronik araçlardan ayrı 15 dakika geçiremeyecekleri gibi bir görüntü vardı. Aslında, bu biraz ürkütücüydü.”

Gençlerin teknoloji kullanımıyla ilgili endişeler elbette yeni değil. ‘Computers in Human Behavior’ dergisinin Mayıs sayısında yayımlanan Rosen’in çalışması, öğrenme sürecinde medyada çoklu işe bölünme konusunda gerçekleştirilen pek çok araştırmadan yalnızca biri.

Çalışırken, ödev yaparken ve hatta sınıfta otururken aynı anda farklı bilgi akışlarına dâhil olmaya çalışmak, gençler arasında öylesine yaygın bir davranış haline geldi ki pek çoğu nadiren yaptığı işi tamamlayabiliyor. Ancak psikoloji, bilişsel bilim ve nörobilim, öğrencilerin öğrenmelerinin ders çalışırken aynı zamanda farklı işlere bölündüklerinde, tam konsantrasyon ile çalıştıkları zaman gerçekleşen öğrenmelerine kıyasla çok daha kusurlu ve üstünkörü olduğunu öne sürüyor. Öğrenciler konuyu daha az anlayıp daha az hatırlarken, öğrendiklerini yeni durumlara transfer etmekte de büyük zorluk yaşıyor. Bu durumun sebep olduğu zararlar sebebiyle yanıp sönen bir e-postaya ya da titreyen bir telefona karşı koyma becerisini- özdenetimin yeni marshmallow testini-, bazı araştırmacılar akademik ve mesleki başarı için yeni bir önkoşul olarak görüyor.

Medya kullanımıyla çoklu işe bölünme alışkanlığı erken yaşlarda başlıyor. Kaiser Family Foundation tarafından yürütülen ve 2010 yılında yayımlanan Generation M2: Media in the Lives of 8- to 18-Year-Olds (M2 Jenerasyonu: 8-18 Yaş Arasındakilerin Yaşamlarında Medya) araştırmasında, katılımcıların yaklaşık üçte biri ödev yaparken “çoğunlukla” aynı anda TV izlediklerini, mesajlaştıklarını, müzik dinlediklerini veya başka bir araç kullandıklarını ifade etmekte. Kaiser’in o zamanki başkan yardımcısı ve çalışmanın başyazarı Victoria Rideout, çocukların medya kullanımlarının tüm boyutlarını incelediklerini ancak medya kullanımıyla çoklu işe bölünmenin özellikle sorunlu olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:

“Bu, çocukların ne kadar süre çevrimiçi oldukları veya ne kadar çoklu medya kullandıklarından ayrı bir sorun. Bunun en büyük potansiyel olumsuzluğu öğrenme sırasında çoklu işe bölünmek. Televizyonda bir program seyrederken bir çocuğun tweet atmasını veya video oyunu oynarken müzik dinlemesini önemsemiyorum. Ancak ciddi bir işle uğraşırken öğrencilerin gerçekten odaklanmaları gerek.”

Yaşları daha büyük olan öğrenciler için çoklu işlere bölünme alışkanlığı, sınıf içine de taşıyor. Ortaokul ve lise öğrencilerinin çoğu sınıf içinde mesaj veya e-posta gönderme ya da internette gezinme olanağına sahip değilse de, araştırmalar bunun üniversite ve meslek okulu öğrencileri arasında neredeyse evrensel olduğunu gösteriyor. Geniş çaplı bir başka araştırma ise, üniversite öğrencilerinin %80’inin ders süresince mesajlaştığını kabul ettiğini ve %15’inin tek bir ders süresince 11 veya daha fazla mesaj gönderdiğini ortaya koyuyor.

Rosen, ilk dersi sırasında telefonuyla meşgul bir öğrenciyi çağırarak yaptığı uygulamayı şu şekilde anlatıyor: ” ‘Az önce sınıfa gösterdiğim slaytta ne vardı?’ diye soruyorum ve öğrenci her zaman bomboş kalıyor. Gençler bir seferde kaç tane işle uğraşabilecekleri konusunda abartılı fikirlere sahip ve bu uygulama durumu doğrudan ortaya koyuyor: Eğer telefonunla ilgileniyorsan, derste olanla ilgilenmiyorsun demektedir.” Diğer profesörler ise öğrencilerin bilgisayarlarına not alıp almadıklarını ya da izin verilmeyen sebeplerle bilgisayar kullanıp kullanmadıklarını kayıt altına almak üzere, elektronik casus yazılımlar kullanmak ya da insan gözlemciler yerleştirmek gibi daha gizli yöntemler benimsiyor.

Benzeri adımlar aşırı, hatta paranoyakça gözükebilir: Fakat neticede teknoloji hızla artan bir şekilde sınıf aktivitelerinin ve ev ödevlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiyor mu? Eğitimciler öğrencilerle iletişim kurmak, sınıf anketleri yapmak, ödev teslim almak ve öğrencilerin projelerde işbirliği yapmalarını sağlamak gibi sadece okul faaliyetleri için oluşturulan Edmodo kadar, Facebook ve Twitter gibi siteleri de kullanıyorlar. Ancak araştırmacılar bilgisayarların, tabletlerin, cep telefonlarının ve diğer teknoloji araçlarının okul dışı amaçlarla kullanımı konusunda endişelerini ifade ediyor. Zira bu araçlar sınıflara ve çalışma alanlarına bu denli dahil edilmişken, uygun olan ve olmayan şekillerdeki kullanımların denetimi de gittikçe güçleşiyor.

Beyin aynı anda birden çok işe bölünebilir mi?

Rosen’a göre mesajlaşmak, e-posta göndermek, Facebook ve diğer sosyal paylaşım sitelerinde paylaşımda bulunmak, öğrencilerin öğrenme esnasında en yaygın olarak yaptığı dijital etkinlikler arasında yer alıyor. Bu bir problem çünkü bu etkinlikler zihinsel açıdan karmaşık olduğu kadar anlam çözümleme ve dili kullanma gibi ders çalışırken de ihtiyaç duyulan zihinsel becerileri gerektiriyor.

Öğrenmede dikkatin bölüştürülmesi üzerine çalışan ve Michigan Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan David Meyer, beynin aynı anda birden çok işe bölünebilme yeteneğiyle ilgili önemli bir adım attı: “Çoğu koşulda, beyin iki karmaşık işi aynı anda yapamaz. Bu, yalnızca yapılan iki işin de oldukça basit olduğu ve aynı zihinsel süreçlerden geçmediği durumlarda mümkün olabilir. Radyoda hava durumunu dinlerken çamaşırları katlamak buna örnek olarak verilebilir. Ancak mesajlaşırken dersi dinlemek veya Facebook’ta aktifken ödev yapmak, her ikisi de dikkat gerektiren ve beynin aynı bölgesini –prefrontal korteksi- kullanan etkinliklerdir.

Meyer, gençlerin iki zorlu işi aynı anda yapabileceklerini düşündüklerini ancak, bu konuda yanıldıklarını ifade ediyor. Bir insanın kendi zihinsel süreçlerinin ne kadar iyi işlediğini tam olarak değerlendirebilmesinin zor olduğunun altını da çiziyor; çünkü ona göre bu süreçlerin çoğu bilinçli değil. Sözde doğuştan dijitaller (Digital Natives) olarak bilinen insanların beyinlerinde, onları çoklu işe bölünmenin kötü etkilerinden koruyacak olağanüstü hiçbir şey yok. Bunu yapmayı seviyor olabilirler ve hatta buna bağımlı da olabilirler, ancak başından sonuna kadar tek bir işe odaklanmanın çok daha etkili olduğu gerçeğini değiştiremezler.

Araştırmacılar öğrencilerin ders çalışırken aynı anda birden fazla işe bölünmesinin olumsuz sonuçlarını belgelemiş bulunuyor. İlk olarak; dikkat dağıtan etkinlikler ve bu etkinliklerden ödeve her geri dönüşte ders materyalinin yeniden hatırlanmak zorunda olması, ödevin tamamlanması daha uzun zaman alıyor.

İkinci olarak ise, zihinsel bir tehdidi sürekli alıp bırakmanın verdiği zihinsel yorgunluk, daha fazla hataya sebebiyet veriyor. Özellikle akademik bir makale yazmak ve arkadaşça bir tonda mesajlaşmak gibi kendi içinde birbirinden çok farklı anlatım biçimlerini barındıran işler arasında gidip gelen bir öğrenci için bilişsel maliyet çok daha ağır olacaktır.

Üçüncü olarak, öğrencilerin dikkati dağılırsa sonrasında üzerinde çalıştıkları konuyla ilgili hafızalarında kayıplar olabilir. Genellikle bir olguyu ya da kavramı hatırlayamadığımız zaman belleğimizin o an için hata verdiğini düşünsek de, aslında hata daha öncesine, bilgiyi belleğimize kaydettiğimiz, kodladığımız ana dayanıyor olabilir. Bilgiyi kodlama süreci bilgiyi hatırlamak için önemli ve birçok laboratuvar araştırmasının da gösterdiği gibi; bilgi kodlama esnasında dikkatimiz bölünüyor ise bu bilgi parçasını daha az hatırlıyor veya hiç hatırlayamıyoruz. Rosen’in işaret ettiği şanssız öğrencide de olduğu gibi, ilk etapta bilincimize hiç girmemiş olan bir şeyi zaten hatırlayamayız. Geçtiğimiz aylarda yapılan başka bir çalışma da bilgisayarlarında çoklu işe bölünen öğrencilerin sadece kendilerinin değil, diğer öğrencilerin de dikkatlerini dağıttığını gösteriyor.

Dördüncü olarak, bazı araştırmalara göre dikkatimiz dağıldığı zaman beynimiz bilgiyi farklı ve daha az kullanışlı şekillerde işliyor ve kaydediyor. 2006’da gerçekleştirilmiş Proceeding of the National Academy of Sciences çalışmasında Teksas-Austin Üniversitesinden Russel Poldrack ve iki meslektaşı, katılımcılardan bilgisayar üzerinde bir öğrenme etkinliği gerçekleştirirken, aynı anda ikinci bir uğraş olarak çalınan müzikteki tonları saymalarını istedi. İki görevi aynı anda yapan katılımcıların, sadece ilk verilen görevi yapanlar kadar öğrendiği gözlemlendi. Ancak daha derinlemesine bir çalışma yapıldığında, birinci grup öğrendiklerini genişletmek, üretmek ve yeni özgün bir forma taşımakta daha yetersiz kaldığı görüldü ki bu psikologların transfer olarak adlandırdığı çok önemli bir yeterlilik.

Beyin taramalarının yapıldığı Poldrack’ın bu çalışmasının sonucunda, beynin farklı bölümlerinin iki koşul altında aktif olduğu ortaya çıktı. Bu, beynin aynı anda iki farklı bilgi akışına dikkatini vermesi için farklı hafıza türlerini kullanması gerektiği anlamına geliyor. Bilim insanları sonuçları: “Dikkat dağıtıcı unsurlar öğrenme düzeyini genel olarak düşürmese de, bilginin yeni durumlara uyarlanabilir olmasını sağlayan esnekliğin azalmasına sebep olabilmektedir.” Şeklinde yorumluyor

Son olarak, araştırmacılar öğrenme esnasında teknoloji araçları ile çoklu işe bölünmenin öğrencinin notları ile arasında negatif bir ilişkisi olduğunu kanıtladı. Rosen’ın çalışmasındaki 15 dakikalık gözlemler esnasında Facebook kullanan öğrencilerin ağırlıklı not ortalaması, kullanmayan öğrencilerden daha düşük. Harvard’s Berkman Center for Internet & Society’den Reynol Junco tarafından gerçekleştirilen iki güncel çalışma da, ödev yaparken mesajlaşmanın ve Facebook’a girmenin öğrencilerin not ortalamasıyla arasında negatif bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Junco ve çalışmanın eş yazarı ödevleri tamamlamaya çalışırken mesajlaşmanın veya Facebook’a girmenin öğrencinin bilişsel işlem kapasitesini zorladığını ve derinlikli öğrenmeye engel olduğunu ifade ediyor- tabii, mesajlaşan ve Facebook’a giren öğrencilerin daha az istekli ve motive olduğu, bu sebeple teknoloji kullanımından bağımsız olarak daha düşük not ortalamasına sahip olmaları da mümkün-.

Çocukların öncelik sıralaması yapmalarına yardımcı olmak

Meyer, sorunun kötü notlardan çok daha ileri bir boyutta olduğu konusunda endişe ediyor ve ekliyor “Büyük olasılıkla geçmiş dönemlerdeki gençlerden daha yüzeysel öğrenen bir nesil yetiştiriyoruz. Öğrenme süreçlerinde karşı karşıya oldukları tüm dikkat dağıtıcı şeylerden dolayı, bilgiyi işleme süreçlerinin derinliği oldukça az.

Bu dikkat dağıtıcıların bir yere gittiği yok, dolayısıyla akademik ve profesyonel başarı, öğrenme sırasında dijital çeldiricileri yok sayabilme becerisine bağlı olabilir- bu da ünlü Marshmallow testinin (zevki erteleme becerisi testi) başarısına benzerdir. Neredeyse 40 yıldan fazla zaman önce yürütülen deneylerde Psikolog Walter Mischel, çocuklara bir marşmelovu hemen yemek yerine zevki erteleyebilirse iki adet verileceğini söylemiş ve onlara cazip bir teklif sunmuştur. Bu testin takip çalışmalarında zevki erteleyebilen çocukların hem daha yüksek notlara sahip olduğu ve daha yüksek sınav sonuçları aldığı tespit edilmiş hem de okul yaşamı ve kariyerleri boyunca daha başarılı olabilecekleri görülmüştür.

İki yıl önce, Rosen ve arkadaşları marşmelov testinin bilgi çağına uygun bir versiyonunu gerçekleştirdiler. Çalışmaya katılan üniversite öğrencilerinden 30 dakikalık bir ders videosunu izlemeleri istenmiş, bu süre boyunca katılımcıların bazılarına sekiz, bazılarına dört mesaj gönderilmiş, bazılarına ise hiç mesaj iletilmemiştir. Ders sırasında daha çok bölünenler, video içeriği ile ilgili yapılan sınavda daha düşük puan almıştır. Ancak daha ilginç olan, araştırmacıların mesajlarını hemen yanıtlayan katılımcıların ders bitimini bekleyenlere göre sınavdan çok daha düşük puan almış olmasıdır.

Rosen teknolojinin cazibesine karşı durabilme becerisinin bilinçli bir şekilde geliştirilebileceğini belirtiyor. Öğrencilere ise, elektronik iletişim isteklerini tatmin edebilmeleri için teknoloji molaları vermelerini öneriyor. Örneğin; 15 dakika bölünmeden okul ödevlerine yoğunlaştıktan sonra öğrenciler kendilerine 2 dakikalık mesajlaşma, web sitelerini kontrol etme ve bir şeyler paylaşma süresi verebilirler. Sonrasında cihazları tekrar 15 dakikalık bir süre için kapatılabilir.

Rosen, çevrimiçi olma fırsatının bekletileceğini bildikleri sürece, zamanla öğrencilerin bu çalışma sürelerini 20, 30 ve hatta 45’er dakikalık sürelere uzatabileceklerini ifade ediyor: “Gençlerin teknoloji kullanımı aslında stresle başa çıkma yollarından biri. Gençler bir şeyleri kaçırmak istemiyorlar. Bir haberi son duyan ve birinin gönderisini sonuncu beğenen olmak istemiyorlar. Gençler öğrenmek ve performanslarını en iyi derecede kullanmak istiyorsa, kompülsif bir davranış olan cihazları sürekli kontrol etme davranışlarını yönetmeli.

Çocuklar ve medya kullanımı üzerine yapılan Kaiser çalışmasının direktörü, öğrenme sırasında çoklu işe bölünmenin ebeveynler için olumsuz taraflarına da işaret ediyor ve ekliyor: “Olgu hakkındaki olumlu yön, bunun açık bir davranış oluşu sebebiyle ebeveynlerin bir şeyler yapmasının mümkün olması. Medya ile çoklu işe bölünmeyi tamamen yasaklamak çok zor, ancak ebeveynler ödev ve çalışmaya gelince ‘Şimdi sadece tek bir şeye odaklanma zamanı.’ diyerek bir çizgi çekebilirler. Ebeveynlerin kendilerini bunun için canavar gibi hissetmesine gerek yok. Birçok çocuk ödev yaparken medya ile çoklu işe bölünüyor ve birçoğu da bölünmüyor. Çalışmamız beş çocuktan birinin ödev yaparken başka bir medya ile ‘hiç’ meşgul olmadığını, diğer beşte birin ise ‘biraz’ meşgul olduğunu söylüyor. Bu öğrencilerin ve ebeveynlerin atlatamayacağı evrensel bir norm değil. Dolayısıyla çocuğunuzdan isteyemeyeceğiniz mantıksız bir şey de değil.

İşte M Jenerasyonu ebeveynleri için akılda tutulması gereken şey: Facebook’ta ne kadar fazla vakit geçirdiklerini düşünüp endişelenmeyin. Ne kadar çok bilgisayar oyunu oynadıklarını söyleyip onları rahatsız etmekten vazgeçin. ‘Doğuştan dijitallerden’ yana olanlar haklı; bu gençlerin içinde yaşadığı sosyal ve duygusal dünyanın ta kendisi. Sadece ders çalışırlarken cep telefonlarının sessizde, video ekranlarının kapalı, tek bir pencere dışında hiçbir pencerenin açık olmadığından emin olun, yeter.


Dipnotlar:

  1. Paul, A. M. (2013, Mayıs 3). How Does Multitasking Change the Way Kids Learn? [Web blog yazısı]. http://ww2.kqed.org/mindshift/2013/05/03/how-does-multitasking-change-the-way-kids-learn/ adresinden erişildi.