Okullarda Ölçemenin Ötesine Geçilmeli

Okullarda Ölçemenin Ötesine Geçilmeli

Orjinal Başlık: Schooling Beyond Measure 1

Eğitim sonuçlarının ölçebilir olmasına verdiğimiz değer yüzünden, asıl ölçmemiz gerekenlere gerekli önemi vermeyip, hatta yok sayma eğilimindeyiz.” (Edmond G. A. Holmes, Büyük Britanya ilkokul baş müfettişi 1911)

Standart sınavların öğrencileri değerlendirmede yeterince bilgilendirici olmadığını, hatta oldukça yanıltıcı olduklarını söyleyebiliriz. Bize dayatılan notlama kriterlerine, rubriklere ve veriye dayalı uygulamalara gereğinden fazla değer veriliyor. Bu durum tüm ülkelerde aynı, hepsinde de ortak payda “sayılara” tapmaları çünkü sayılar ölçme sürecini basitleştirerek güvenli ve rahat bir uygulama alanı sunmaktalar. Yaşamlarımızda sayılar ne kadar büyüklerse, o kadar ileri olduğumuzu düşünüyoruz. Rakamsal tanımlamalara indirgenemeyen her şey kuşku uyandırıyor.

Sayısal verilere verilen önem davranışçılık ve bilimsellik (bir bilgi ancak bilimsel olursa doğrudur şeklindeki akademik geleneğe dayanıyor. Buna ek olarak, ekonomistlerin ve istatikçilerin kendi yöntemlerinin hayattaki her şeye uygulanabilir olduğunu düşünmeleridir. Ve sonuçlar rahatsız edici olmaktadır.

Okullarımızda yıllar içinde “nasıl değerlendiririz?” sorusu “nasıl ölçeriz?e dönüştü. Değerlendirmenin ölçme gerektirmediğini ve en değerli verilerin aslında nitel değerlendirmeler olduğunu unutuyoruz. Örneğin, bir öğretmenin öğrencisinin gelişimini gözleyip anlatması, o öğrencinin nicel bir standart sınavla ölçülmesinden daha çok bilgi verir. Zaman içinde ne kadar çok sayısal veri biriktirirsek, aslında o öğrenciyle ilgili o kadar o kadar az bilgi sahibi oluyoruz. Kullandığımız ölçme aracının ölçülenin üzerinde büyük bir etkisi vardır. Örneğin, bir öğrencinin yazdıklarında cümle yapısındaki yeterliğini notlamak, okuyucu da yarattığı heyecanı notlamaktan çok daha kolaydır. Bu yazının belli kriterlere göre notlanması mekanik ölçmeye daha çok önem verilmesine yol açar.

Ölçmeyi doğru bir şekilde yapmaya çalışmakla ahlaki ve eğitim açısından savunulabilir olana öncelik veriyoruz. Öğrencinin öğrenip öğrenmediğini ölçmede, sayılaştırma tabiî ki çok önemlidir. Ancak, sınıf büyüklüğünün etkilerini ölçerken, yalnızca test sonuçlarına mı bakacağız? Yoksa, öğrencilerin öğrenme istekleri ya da sınıfın onlar için sağladığı destek, bakım ya da şefkat ortamını mı ölçeceğiz? Aslında sormamız gereken soru budur.

Sayılara verilen bu önemin sonunda hem biz kaybediyoruz, hem de kayıplar veriyoruz.

  1. Ağaçları saymaktan ormanı görmüyoruz: Bir etkinliğin etik ya da mantıklı olup olmadığını düşünmek yerine basit oranlamaları önemsiyoruz.
  2. Kazanmayı saplantı haline getiriyoruz: işbirliği yapmak yerine rakamlar üzerinden rekabet yaratıyoruz
  3. Aslında insanın ve değerlendirmenin öznel olduğu gerçeğini reddediyoruz. Aslında bir matematik sınavında öğretmenin belli soruları sorması, her sorunun kaç puan olacağı, zorluk derecesi o öğretmenin aslında öznelliğini yansıtır.

Öznellik kötü bir şey değildir. Hatta, insanın hüküm verebilme/ karar alabilme kapasitesinin göstergesidir ve demokratik toplum olmanın ana kaynağıdır.

Eğitimin hedefleri giderek en kolay ölçülebilir olana dayandırılmaya başladı. Ahlaki ve eğitimsel açıdan savunulabilir politikaları arayışın yerini, en doğru şekilde ölçme alıyor. Öğretmenlerin hükümlerine/kararlarına duyulan güvensizlik ve hesap verebilir olma adına öğretmenlerin es geçilmesi ve değerlendirilmemesinden kaynaklanıyor. Kalite yönetimi gurusu W. Edwards Demming”in bir zamanlar söylediği gibi “yönetebildiğimiz en önemli şeyler ölçemediklerimizdir.” Sınav verilerini “katma değer modeline” dayandırılmaktadır. Daha iyi sınavlar hazırlamak da sorunu çözmeyecektir. O halde, “neyi” olduğu kadar “nasılı” da ölçme ve sayılara olan bağımlılığı azaltma zamanı geldi.


Dipnotlar:

  1. Alfie Kohn, Schooling Beyond Measure, Education Week, (September 19, 2012)