Öğretim Programı Taslaklarında Değerler Eğitimi
13 Ocak 2017 tarihinde kamuoyunun görüşlerine sunulan öğretim programlarında programları yenilemenin veya güncellemenin ana gerekçelerinden birinin de millî ve manevi değerlerin kazandırılmasına verilen önemin artırılması olduğu vurgulanmıştır. Her bir dersin öğretim programının başlangıç kısmında “Öğretim Programında Değerler Eğitimi” başlığı altında açıklamalar ve bir değerler dizisi yer almıştır. Bu başlık altında yer alan açıklamalara ilişkin değerlendirmelere geçmeden önce Bakanlık tarafından paylaşılan “Değerler Eğitimi” ile ilgili açıklamaları hatırlamakta yarar görülmektedir. Bu açıklamalardan bazıları aşağıda alıntı şeklinde aktarılmıştır:
“Bakanlığımız, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerin toplumun duygu, inanç, öncelik ve değerlerinin farkında olmasını amaçlamakta, milli ve manevi değerleri özümsemiş olması yönünde çalışmalar yapmaktadır. Bu kapsamda öğretim programlarına milli birlik ve beraberlik ruhumuzu ayakta tutacak değerlerimizi yerleştirerek güncelleme çalışmaları yapılmıştır.“
“Değerlerin kalıcı ve anlamlı olabilmesi için dersin kazanımları ve konularla ilişkilendirilmesi gerekliliği, aksi durumda sadece konu bağlamından kopuk kelimeler olarak kalabileceği endişesinden hareketle, öğrencilere aktarılması hedeflenen değerler her dersin doğası ve kazanımları göz önünde bulundurularak belirlenmiştir.“
“Ders kitabı içeriklerinde ve ders işleniş sürecinde değerlerin işlenmesinin zorunluluk haline getirilebilmesi amacıyla, değerlere program kazanımlarının uygun olması durumunda doğrudan kazanımlarda, aksi durumda kazanımların içerik (konu) boyutu ile ilişkilendirilerek kazanım açıklamalarında yer verilmiştir.“
“Öğretim programlarında vatan sevgisi, nezaket ve görgü kuralları, sabır, adil olma, aile birliğine önem verme, bağımsızlık ve özgür düşünebilme, dürüstlük, misafirperverlik, saygı, sevgi, sorumluluk, temizlik, vatanseverlik gibi birçok değerin işlenmesi ile birlikte sınıf ortamında uygulamalarla hayata geçirilmesi ve davranışa dönüştürülmesi hedeflenmektedir.“
Bu başlık altında yer verilen açıklamalar ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde öğretim programlarında hedeflenen “değerler”e atfedilen önem ve bu değerlerin ele alınış biçimi ortaya çıkmaktadır.
“Öğretim Programında Değerler Eğitimi” başlığının kapsamı derslerin öğretim programları bazında farklılık göstermektedir. Bazı öğretim programlarında bu başlık altında değerlerin önemine ve bu değerlerin ilgili ders kapsamı ile ilişkisine yer verilmiş; bazı öğretim programlarında ise bu başlık altında sadece bir değerler dizisi listelenmiştir. İlkokul için hazırlanan öğretim programlarından öğrencilere kazandırılması hedeflenen değerlerin özellikle belirtildiği programlarda yer alan değer sayısı en az 8, en fazla 34’tür. Ortaokul öğretim programları bu kapsamda ders bazında incelendiğinde hedeflenen değer sayılarının 8 ve 38 arasında değiştiği görülmektedir. Benzer şekilde lise öğretim programlarında yer alan değer sayıları dersler bazında 5 ile 40 arasında değişmektedir. Burada temel sorunun her bir dersteki değerler dizisinin veya değer sayısının farklılığından çok; ilkokul, ortaokul ve lise düzeyini kapsayan, zorunlu eğitim süresince kazanılması amaçlanan değerlerin ortak ve genel bir çerçevesinin oluşturulmaması ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Değerler için ortak bir çerçeve oluşturulması halinde öğrencilere kazandırılması hedeflenen değerler öğretme ve öğrenme eko-sisteminin bütünlüğü içinde ele alınabilir.
Her dersin öğretim programında yer alan değerlerin sayısal olarak bu denli farklılaşması üzerinde dikkatle durulması gereken noktalar olduğuna işaret etmektedir. Bu noktalardan ilki “değer” tanımının her öğretim programı için aynı olup olmadığı, diğer bir ifadeyle üzerinde mutabık kalınmış bir “değer” tanımı olup olmadığıdır. İkincisi, öğrencilere kazandırılması hedeflenen değerlerin kazanımlar boyutunda nasıl karşılık bulduğudur. Bir diğeri ise ders bazında kazandırılması hedeflenen değerler belirlenirken hangi kriterlerin dikkate alındığıdır.
Ortak “değer” tanımı
Öğretim programları hukuksal açıdan düzenleyici metinler kapsamında değerlendirilir. Ancak öğretim programları düzenleyici metinler hiyerarşisi içinde Anayasa, Millî Eğitim Temel Kanunu, diğer kanunlar ve yönetmeliklerden sonra gelen bir düzenleyici metin olduğundan, bu düzenleyici metinlere uygun olarak tasarlanır. Millî Eğitim Temel Kanununda değerler noktasında “Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren” bireyler yetiştirmek ibaresi yer almaktadır. Bu çerçevede pek çok değer tanımlamak mümkün olmakla birlikte, öğretim programları açısından esas olan zorunlu eğitim süreci için bir ortak değerler çerçevesinin oluşturulmasıdır. Ancak her bir dersin öğretim programının başlangıcında onlarca değer sıralamak yeterli değildir. Bu değerlerin kazandırılması ve hayata geçirilmesi kazanımlar yoluyla gerçekleşir. Bu bağlamda taslak öğretim programlarından bazılarında yer alan “Programlarda gizli ve açık bir şekilde yer alan millî, manevi, ahlaki ve evrensel değerler, öğrencilere hissettirilerek örtük bir şekilde kazandırılmaya çalışılmalıdır.” şeklinde bir ifade açıklamaya muhtaç gözükmektedir. Programın tasarımı itibariyle kazanımları gerçekleştiğinde programda öngörülen değerlerin de kazandırılmış olması beklenir. Bunun önkoşulu ise programın bütünlüğü ve örüntüsü içinde değerlerin bu örüntünün ayrılmaz bir ögesi olarak işlenmiş olmasıdır.
Değerler eğitimi ile amaçlananın ne olduğu sorusunun cevabı, eğitimin temel amacının ne olduğu sorusunun cevabında yatmaktadır. Kamuoyunun görüşüne sunulan taslak öğretim programlarının çoğunda milli eğitimin hedefi “öğrencileri sağlıklı, mutlu bir şekilde hayata hazırlamak, iyi insan ve iyi vatandaş olmalarını sağlayacak bilgi, beceri, tutum, davranış ve alışkanlıklarla donatmak” olarak ifade edilmiştir. Değerler eğitiminin amacı ise “öğrencilerin genel anlamda sağlıklı, tutarlı ve dengeli bir kişilik geliştirmelerini sağlamak” olarak tanımlanmıştır. Evrensel tanımı üzerinden düşündüğümüzde ise değerler eğitimi, okulda sadece önemli görülen bazı yeterlikleri ve becerileri kazandırmanın ötesinde, dünyayı daha iyi bir hale dönüştürmek için her bireyin sahip olması gereken değerlerin kazandırılmasını hedeflemektedir. Bu noktada esas olan bireylerin bütüncül gelişimleridir. Öğretim programı taslaklarıyla ilgili yapılan genel açıklamalarda değerler eğitimi vurgusu ve yapılan tanımlamalar, değerlere ilişkin evrensel tanımlamalar ile belirli bir ölçüde örtüşmektedir. Ancak değerler eğitiminin öğretim programlarında ele alınış biçimi ve değerlerin kazandırılmasına yönelik pedagojik yaklaşım için aynı şeyi söylemek mümkün görünmemektedir. Örneğin “örnek şahsiyetlere saygı duyulması gerektiği vurgulanır”, “hoşuna gitmeyecek bir durumda rencide edici bir dil kullanılmaması gerektiği vurgulanır”, “ekmek israfını önleme konuları vurgulanır” ve benzeri değer kazandırma ile ilgili ifadelerden de anlaşılacağı üzere, değer kazandırma konusu öğrenciye okul ve sınıf ortamında yaşantılar yoluyla değer kazandırmaktan çok didaktik bir yaklaşıma işaret etmektedir. Bu yaklaşımın değer kazandırmada etkililiği ise büyük ölçüde sorgulanabilir gözükmektedir. Ancak didaktik bir yaklaşım yalnızca değerler konusunun değil, öğretme ve öğrenme eko-sistemindeki kültürün genel bir sorunu olarak da görülebilir.
Eğitim sistemimizde ölçülenin değerli olduğundan hareketle bilgi ve akademik yeterlikler ön planda tutulmaktadır. Ancak bireyin ve toplumun iyiliği ve birlikteliği için temel dayanak olan ortak değerlerin okulların sorumluluğunda olmadığı algısı yaygın olarak hissedilmektedir. Oysaki okulların “öğretim” işlevinin yanında “eğitim” işlevinin de aynı hassasiyetle yürütülmesi gerekmektedir. Bu işlevin en önemli bileşeni olan “değerler eğitimi” ise ancak açıkça ifade edilmiş ve mutabakat sağlanmış ortak bir değerler çerçevesi oluşturulması yoluyla eğitim öğretimin odağına alınabilir. Yapılan son öğretim programı güncellemelerinde bu odağa ilişkin yapılan açıklamalar henüz ortak bir çerçeve oluşturmayı sağlayabilmiş gözükmemektedir. Öğretim programlarına en genel anlamıyla dayanak oluşturan eğitimin genel amaçlarında “milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerler” ibaresi yer almaktadır. Ancak bu değerlerin öğretim programlarının bütününde nasıl bir örüntü ile yer alacağının belirlenmesi için bu örüntünün zihinsel bir bütünlük içinde ve uygun bir pedagojik yaklaşımla modellenmesine ihtiyaç vardır. Değerler eğitimi kavramının odağının ve sınırlarının tanımlanmamış olması öğretim programı taslaklarında yer alan ifadelerde ve ders bazında listelenen değerlerde anlamlı bir bütüne ve ortak bir amaca ulaşılmasını güçleştirecek bir sorun olarak çözüm beklemektedir. Bu noktada yapılması gereken eğitim sistemimizin bireylere hangi değerleri kazandırmayı hedeflediğini ortaya koyacak ve bununla ilgili görev paylaşımı ve yol haritasını oluşturmaya yardımcı olacak ortak bir çerçevenin belirlenmesidir.
Hangi “değer”ler?
“Değer” kavramının neyi tanımladığının yanı sıra hangi değerlerin öğrencilere kazandırılması gerektiği de kendi içinde belirsizlikler barındırmaktadır. Örneğin “özgüven”, “esneklik”, “öz-kontrol”, “duyarlılık”, “tarih bilinci”, “farkındalık”, “doğa sevgisi”, “özsaygı” ve “öz düzenleme” birer değer midir? Değer, beceri ve kişisel nitelikler gibi kavramları birbirinden ayırmamız için değer tanımında birliktelik sağlamamız gerekir. Değerlerin örtüşen yapıları dolayısıyla değerleri birbirinden ayrı düşünmek de çok mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte bazı değerler de bağlamından ayrı tutularak değerlendirilememektedir. Bu sebeple öğretim programlarında öğrencilere kazandırılması hedeflenen değerler belirlenirken öncelikle değer kavramı ile eğitim sistemi genelinde bir ortak değerler çerçevesinin tanımlanması önemli görülmektedir. Örneğin Avustralya eğitim sisteminde tüm öğrencilere kazandırılması hedefiyle dokuz temel değer belirlenmiş; bu değerler çerçevesinde öğretmenlerin, eğitim liderlerinin ve velilerin rolü belirlenmiş, değerlerin kazandırılmasında etkili olabilecek etkinlikler her düzey için paylaşılmış ve okullarda bu değerleri kazandırmaya yönelik gerçekleştirilen iyi örnekler raporlandırılmıştır. Buna benzer şekilde pek çok ülkede değerler eğitimi kapsamında atılan ilk adımın üzerinde mutabakat sağlanan temel değerlerin belirlenmesi olduğu görülmektedir. Ayrıca hangi değerlerin öncelikli ve önemli görülerek eğitim öğretim sürecinin odağına alınacağı ve bu değerlerin ele alınış biçimi bir ülkenin toplumsal yapısının kompozisyonu ve toplumu bir arada tutan ortak değerleri çerçevesinde belirlenmektedir.
Taslak öğretim programlarında ise her dersin öğretim programı için çoğunlukla ayrı değerler listesi yapıldığı görülmektedir. Daha önce de ifade edildiği gibi bazı dersler için sadece 5 değer sıralanmışken, bazı dersler için bu sayı 40’a kadar çıkmaktadır. Öğretim programlarında ifade edilen değerler bu açıdan ele alındığında zihinlerde bazı soru işaretleri oluşmaktadır. Örneğin, bir dersin öğretim programında yer alan bir değer başka bir dersin öğretim programında yer bulamadığında bu durumun sebebinin ne olduğu anlaşılamamaktadır. Şüphesiz bazı dersler doğası ve kapsamı gereği belirli değerlerin kazandırılması için daha elverişlidir. Örneğin İlköğretim Türkçe öğretim programı taslağında da belirtildiği gibi “Programın Sınıf Düzeyine Göre Temalar ve Konu Örnekleri başlığı altında yer alan maddelerin neredeyse tamamı, bir değerle ilişkilendirilebileceğinden Türkçe Dersi Öğretim Programı’nın değerler eğitimi açısından zengin bir içeriğe sahip olduğu söylenebilir. “Ancak, dersler bazında listelenen değerlerin kazanımlar boyutunda karşılık bulup bulmadığı incelendiğinde hangi değerlerin hangi dersin öğretim programı kapsamında kazandırılacağının belirlenmesinde her zaman dersin doğasının dikkate alındığını söylemek mümkün görünmemektedir. Örneğin İlköğretim Matematik dersinin değerlerle ilgili açıklamaları “Matematik dersi kapsamında öğretilen konuların gerekliliği bireyin kendi kişisel değerleriyle yakından ilişkilidir. Bu değerlerden bazıları Adalet/adil olma, Bilimsellik, Esneklik, Estetik, Eşitlik, Hoşgörü, İşbirliği, Öz kontrol, Özgürlük, Özgüven, Özsaygı, Paylaşma, Sabır, Saygı, Sorumluluk ve Tasarruftur.” şeklinde sonlanmaktadır. Bu açıklamaların öncesinde veya sonrasında burada sıralanmış olan değerlerin dersin kazanımları ile ilişkisine veya kazanımların örüntüsü içinde nasıl ele alındığına ilişkin ipuçları bulmak olası gözükmemektedir. Ortaöğretim Matematik dersinin değerlerle ilgili açıklamalarında ise “Milli, manevi, kültürel ve evrensel değerlerimiz programda ilgili kazanımlara açıklama olarak yazılmıştır. İktisat, kanaat ve şükür, hayat ve anlamı, tutumlu olma, çevre bilinci ve toplumsal duyarlılık değerleri öğretim programının kazanım açıklamalarında doğrudan yer almıştır.” denilmektedir. Oysa bu değerlerin pek çoğunun söz konusu kazanım veya açıklamalarında karşılığı bulunmamaktadır. Ayrıca “iktisat” kavramına değerler kapsamında yüklenen anlam yanında “kanaat ve şükür” kavramlarına ilişkin yorumların da bireylerin inanç ve yorumlarına göre farklılaştığı da dikkate alındığında, bu kavramların matematik öğretim programı içinde değer olarak nasıl bir yer bulacağı anlaşılmamaktadır. Taslak programlarda değerlere ilişkin belirsizlikler ve dersin içeriği ile ilintisizlikler hakkında bu örnekleri artırmak da mümkün. Resmî açıklamaların ifadesiyle “değerlerin kalıcı ve anlamlı olabilmesi için dersin kazanımları ve konularla ilişkilendirilmesi gerekliliği, aksi durumda sadece konu bağlamından kopuk kelimeler olarak kalabileceği endişesi” ne yazık ki büyük ölçüde geçerliliğini korumaktadır.
Sistematik bir bütünlük içinde ortak bir çerçeve sağlanmadan, bir dersin kapsamı içinde bu kadar çok değerin listelenmiş olması, eğitim öğretim sürecinde söz konusu değerlerin kazandırılabilmesini de güçleştirmektedir. Değerler listesi uzadıkça, bu listede yer alan değerlerin öğretim materyallerinde ve öğretme ve öğrenme sürecinin bütünlüğü içinde ele alınması yerine, bir ya da birkaç tümce içinde geçiştirilmesi riskinin gerçekliği artmaktadır. Geriye dönük olarak incelendiğinde, bugün güncellenmiş olan öğretim programlarında yer alan değerler listesinin büyük ölçüde 1968 programı dahil olmak üzere geçmişteki öğretim programlarında da yer aldığı görülmektedir. Bu tespit aslında değerler konusunda sorunun hangi değerlerin öğretim programlarında yer aldığı ya da almadığı ile ilişkili olmadığına işaret etmektedir.
Uygulamada Değerler Eğitimi
Değerler eğitimi sadece değerlerin öğrencilere didaktik olarak aktarılması anlamına gelmemelidir. Bireylerin değerleri davranışlarına yansıtabilmeleri için öncelikle okul içindeki yaşantıları yoluyla farkındalıklarının artması ve değerleri içselleştirmeleri gerekmektedir. Örneğin öğrencinin internet ortamındaki kaynaklardan veya basılı kaynaklardan alıntıları veya atıfları uygun şekilde göstermeleri, bir görüş oluştururken bu görüşü destekleyecek kanıtlar kadar karşıt görüş ve kanıtları da ifade etmeleri “bilimselliğin” bir değer olarak kazandırılmasında önemli bir yer tutar. Benzer şekilde “özgürlük”, “adalet”, “hukukun üstünlüğü”, “saygı” gibi değerler, bu değerlerin önemli olduğunun vurgulanması ile değil, bu değerlerin okul ortamında, öğretme ve öğrenme sürecinde hakim olması ile daha etkili bir şekilde içselleştirilebilir. Ayrıca değerlerin kazandırılması ve içselleştirilmesinin yalnızca öğretim programı ile ilgili olmadığının, öğrencinin yaşadığı çevre, aile ve okul ortamının değerleri destekleyecek bir eko-sistem olarak ele alınmasının gerekliliği de göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple başta aile olmak üzere, toplumsal çevre ile birlikte öğretmenlere ve okul yöneticilerine bazı sorumluluklar düşmektedir. Bunların başında öğrencilerin saygı gördüğü, onlara adaletli davranılan, özgürlük alanlarına saygı duyulan bir ortam oluşturmak, öğrencilerin değerlere ilişkin farkındalığını artıracak yaşantılar sağlamak, değerlerle ilgili konular üzerine diyalog geliştirmelerini sağlamak, olaylara ve olgulara farklı bakış açılarıyla bakmalarını sağlamak ve kendi sorumlulukları sonucunda ulaştıkları düşünceler ve kararlarla hareket etmelerini sağlamak gelmektedir. Değerleri bu çerçevede ele almak, değerler konusunda algılanan sorunları tek başına öğretim programları üzerinden çözmek gibi bir yanılgının veya öğretim programlarına, öğretim programları aracılığıyla gerçekleştirilebilecek olanların ötesinde bir önem atfetmek gibi bir yanlış yaklaşımın da gözden geçirilmesini kolaylaştıracaktır.
Taslak öğretim programlarının bazılarında öğretmenlerin değer öğretiminde rol model olduklarına ilişkin ifadelere yer verilmiştir. Ancak, öğretmenlerin hedeflenen değerleri öğrencilerine nasıl kazandıracaklarına ilişkin temel bir yaklaşım ve ortak çerçeve taslak öğretim programlarında yer almamaktadır. Değerler eğitimi öğretmenler açısından bilişsel yeterlikleri odağa alan pedagojinin ötesinde beceriler gerektirmektedir. Değerler, bilişsel yeterliklerden farklı olarak ezberlemenin ya da anlamanın ötesinde ancak içselleştirilerek edinilebilir. Ayrıca sınıf düzeyi ve dersler bazında öğretilebilecek değerler birbirinden farklılık gösterdiği gibi, bu değerleri kazandırmada izlenecek yöntemler de farklılaşmaktadır. Bu noktada, öğretmenlerin değerler eğitimindeki rolünü netleştirmeye, onları bu süreçte somut ve iyi örneklerle desteklemeye ve değerler eğitimi pedagojisi açısından güçlendirmeye yönelik adımların atılması gerekmektedir.