Öğrenme Ortamları Yaratmak
Orjinal Başlık: Creating Learning Environments 1
Bir süre önce, bilgisayar destekli sınıflarda eğitim alan öğrencileri gözlemleme şansım oldu. Ben ne yaptıklarını anlayana kadar, onların sınavlarını kolaylıkla geçmiş olmaları beni şaşırttı. Önlerinde iki pencere açıktı, biri bilgisayar destekli dersin verildiği, diğeri ise Google, Vikipedi ya da Ask Jeeves’ti. Bilmedikleri bir soru ile karşılaştıklarında, sorunun cevabını bu internet sitelerinden birinde arıyorlardı.
Bu olay beni biraz düşünmeye sevk etti. Öğrenciler internette arama yaparak istediklerini öğrenebiliyorlarsa, öğretmenlerin onlara ne sunmaları gerekiyordu? Eğer öğrenci edinmek istediği bilgiyi anında edinebiliyorsa, neden bütün bir gün boyunca sınıfta oturması gerekiyordu? Her yerde bu kadar çok bilgi varsa, öğrencilerin hâlihazırda sahip oldukları bir şeyi onlara satmaya çalışmıyor muyduk?
Aklıma gelmişken, ben de bilgisayar destekli öğrenme ortamlarında bu öğrencilerden çok da farklı değilim. Çatıma ısı yalıtımı döşemek istediğimde, tek yapmam gereken internete girerek aramak oldu. Karşıma yüzlerde video, internet sitesi ve farklı kaynaklar açıldı. Bir kaçını okudum, gördüm ki açıklamaktan çok satış amacındaydılar. Neden bahsettiklerini anlamak için birkaç tane nasıl yapıldığını anlatan videoyu izledim ve onları model olarak kullandım (dipnot: ısı yalıtımını döşemek videoda göründüğü kadar kolay bir iş değil). Buyurun! Kısa süreli araştırma ile daha önce hakkında hiçbir şey bilmediğim bir konuda, anında uzman olmuştum.
Başka bir örnek daha: Geçenlerde sınıfta, bir kelimenin nasıl yazıldığını hatırlayamadım ve ben arkamı dönüp bir sözlük bulana kadar bir öğrenci telefonundan bakmıştı bile. Durumun ne olduğunu anlamıştım ama içinde bulunduğumuz o an beni yeniden düşünmeye sevk etti. Bilgiye anında ulaşılabilmesi (neredeyse her yerde ulaşılabilirken) öğrencilerin nasıl öğrendiklerini ve eğitim görüşlerini nasıl değiştiriyor? Zor bir konu. Tam olarak, bilimkurgu kavramlarındaki anlık bilgi noktasında değiliz, her ne kadar bilim kurgu çok hızlı fen kavramlarının içine girse de. Bana geçiş dönemindeymişiz gibi geliyor, çünkü ilk olarak hala dijital kırılımımız var – bazı öğrenciler ve okullar teknolojik kaynaklara ulaşabilirken diğerleri ulaşamıyor.
Teknoloji okulda ve okul dışında ubiquitous¹ olsa bile (gerçekten bu kelimeyi seviyorum) bu sorunun cevabı basit: Anlık bilgi herkesin öğrenmesini değiştirdi çünkü cevaplanmasına ihtiyaç duyduğumuz bilgi birkaç tık ötemizde ve bu durum daha fazla sorunun oluşmasına neden oluyor. Cevaba güvenebilir miyim? Doğruluğunu nasıl kontrol edebilirim? Hangi bilgi eksik?
Sınıf Ortamında
Ulaşılabilir durumdaki bu kadar çok bilgi – iyi ya da kötü– öğrencilerin ihtiyaç duydukları bilginin ne olduğuna odaklanmamız gerektiğine işaret ediyor. Böylesi bir senaryonun içinde öğretmenin rolü ne? Bizim geleneksel bilgi edinme modelini, yani “Her ihtimale karşı bunu bilmen gerekiyor” bakış açısını bir kenara bırakmamız gerekiyor. Bunun yerine “Onu çözmek/keşfetmek/üretmek için bunu bilmeye ihtiyacın var” modeline doğru geçmemiz gerekiyor. Böylelikle öğretimin ana amacı, öğrencilerin başka şeylerin üstesinden gelebilmek için ihtiyaç duyabilecekleri bilgilerin farkına varmalarını sağlayacak öğrenme ortamlarının oluşturulmasına dönüşmelidir. Peki, bunu nasıl yapacağız? İzninizle açıklayayım:
İspanyolca sınıfımda, öğrencileri İspanyolcayı öğrenmelerine motive etmek için senaryolar oluşturdum. Örneğin yolculuk ile ilgili bir kelime ya da ifadeyi öğrenmelerine ortam yaratmak için, bir otel canlandırdık ve öğrencileri çalışan ve konuklar olarak ayırdık. Onlar kayıt formları, broşürler, menü, televizyon rehberi oluşturdular ve en önemlisi İspanyolca konuşulan bir dünyada geçen etkileşimli diyaloglar araştırdılar, tasarladılar ve deneyimlediler. Bu öğrenme ortamı onlara, fiilleri ve İspanyolca ifadeleri öğrenmeleri için kitaplarla sağlanamayacak gerçeğe yakın bir ortam sunmuş oldu.
Benzer bir durum öğrenciler İngilizce dersinde gazete ya da kitap hazırladıklarında; sosyal bilgiler ya da tarih dersinde, I. Dünya Savaşı ateşkesi ile ilgili veya Lincoln ve Douglass arasındaki görüşmelere yönelik bir drama yaptıklarında da oluyor. Fen öğretmenleri bunu tuzun yapısı üzerine sorgulayıcı bir ders tasarladıklarında ya da bitkinin büyümesi ile ilgili deneyler tasarladıklarında da yapıyorlar. Matematik öğretmenleri ise öğrencileri için bir işletmeyi mali anlamda yürütmelerini sağlayacak finansal kararlar alabildikleri, becerilerini pratiğe dökebildikleri zengin öğrenme ortamları oluşturduklarında bunu gerçekleştirebiliyorlar.
Mikro bilgisayar okullarda popüler olduğunda, felaket tellalları öğretmenlik mesleğinin sonunun geldiği yönünde tahminlerde bulundular. Bugün okullarda ve hatta öğrencilerin cebinde bile kat be kat daha fazla teknoloji var ve hala öğretmenlerimiz de var. Yani, öğrenciler her cevaba bileklerindeki akıllı saatlerden ya da cep telefonlarından ya da akıllı gözlüklerinden bakabilirken öğretmenin rolü aynı mı olacak? Benim yanıtım, bizim her zaman mükemmel öğretmenlere ihtiyacımız olacak. Öğretmenin rolü öğrencilerinin öğrenmeyi istemeleri için onları motive etmek ve teşvik etmek olacak, ancak bunun gerçekleşebilmesi için öğretmenlerin ilk olarak sık sık tekrarlanan bu soruya ikna edici yanıtlar bulmaları gerekecek, “Bunu neden öğrenmeye ihtiyacım var?”
Öğrencileri öğrenmeye motive etmek için siz nasıl öğretme ortamları yaratıyorsunuz?