İnovasyon Odaklı Toplumlarda Sanat Eğitimi

Orjinal Başlık: Arts education in innovation-driven societies  1

Son yıllarda, günümüz ekonomisinin inovasyonlara katkıda bulunacak ve uyum sağlayacak insanlara ihtiyaç duyduğu konusunda artan bir mutabakat var. Güçlü teknik becerilerin yanı sıra, birçok uluslararası görev gücü yaratıcılık, eleştirel düşünce, problem çözümü, iletişim ve işbirliği gibi toplumlarımızın gelecekte ihtiyaç duyacağı kritik becerileri belirledi bile. Hatta bazıları “yaratıcı sınıfların” artışını, büyümenin itici gücü olarak görüp, uluslararası alanda yetenek için, artan bir mücadeleyle karşı karşıya geldi.

Bu bağlamda, eğitim sistemi, öğrencileri inovatif toplumlar için gerekli yeteneklerle donatmak ve pek çok ülke bu konuyu gündemlerine taşımak zorunda kaldı.

Sanatçılar, bilim insanları ve girişimcilerle beraber, inovatif toplumların rol modeli olur, bu nedenle birçok kişinin, sanat eğitimini inovasyon için gereken becerilerin geliştirilmesinde araç olarak görmesi, hiç de şaşırtıcı değildir. ABD Eğitim Bakanı Arne Duncan’a göre, “sanat eğitimi her zamankinden daha önemlidir. Küresel ekonomide yaratıcılık esastır. Günümüz çalışanlarının, üretken ve işgücünün inovatif katılımcıları olabilmeleri için, beceri ve bilgiden daha fazlasına ihtiyaçları var. […] Bugün ve gelecekte, başarılı olmak için, Amerika’nın çocukları özgün, becerikli ve yaratıcı olmalıdır. Yaratıcılığı geliştirmenin en iyi yol ise, sanat eğitiminden geçer”.

OECD’nin yeni “Sanat için Sanat? Sanat Eğitiminin Etkileri” raporunda, sanat eğitiminin eleştirel ve yaratıcı düşünce, motivasyon, kendine güven, etkin biçimde iletişim kurma ve iş birliği yapma gibi becerileri ne kadar geliştirilebileceği değerlendiriliyor. Kitap ayrıca, sanat eğitiminin okuma, matematik, bilim gibi sanatsal olmayan disiplinler üzerinde etkisi olup olmadığını inceliyor.

Bu tarz çalışmalar sıklıkla, bilgisizliğimizin sınırlarını ve aslında sezgisel olarak makul gelen varsayımlarımızın, ampirik kanıtlarla desteklenemeyeceğini ortaya çıkarıyor. Buna rağmen ebeveynlerin, öğretmenlerin ve siyasa yapıcıların ilgisini çekecek bir kaç ilginç ve sağlam bulgu da ortaya kondu.

Temel beceri gerektiren okuma, yazma ve aritmetik birçok ülke için temel hedeftir. PISA araştırmaları da, 15 yaşındaki birçok öğrencinin metin anlamada, temel seviyede olduğu sonucuna defalarca bulguladı.

Sağlam kanıtların gösterdiği üzere, hikayeleri canlandırmaya dayanan teatral eğitiminin, ilkokul seviyesindeki sınıflarda(sınıf içi drama) okuma, yazma, metin anlama ve benzeri alanlardaki sözel becerileri güçlendirdiği görülüyor

Müzik eğitiminin de sözel beceriler üzerine açık bir nedensel etkisi var. Bunun nedeni ise muhtemelen duyumsal becerileri kolaylaştırması. Müzik eğitimi, fonolojik becerileri ve gürültülü bir ortamdaki konuşmaları duyma yeteneğini geliştiriyor. Yabancı dil öğrenmeyi kolaylaştırdığına dair de ön kanıtlar mevcut.

Peki ya yaratıcılık? Sosyal ve davranışsal beceriler? Burada çok daha az kanıtımız var. Artan yaratıcılığı, tiyatro ve dans eğitimine bağlayan sadece bir kaç tane çalışma var ve sınırlı sayıları gibi, korelasyonel desenleri de nedensel bir sonuç çıkarmaya uygun değil. Sanat eğitiminin özgüven, benlik kavramı, motivasyon, iletişim ve işbirliği, empati, bakış açısı edinme ve duyguları düzenleyebilme kabiliyeti gibi, davranışsal ve sosyal beceriler üzerindeki etkisi, deneysel kanıtlarla sınırlı.

Teatral sanat eğitimi ile ilgili nihai kanıtlar, bir kaç çalışmanın, drama derslerinin empati, bakış açısı edinme ve duygusal düzenleme yeteneğini ortaya çıkarması nedeniyle umut verici – ki olası bulgular bu tarz eğitimin doğasını gösterir.

Fakat bu bulguları yanlış değerlendirmemek gerek. Kanıtın olmaması, etkisinin olmadığı anlamına gelmez. Farklı formlarda sanat eğitiminin, yaratıcılık, eleştirel düşünme ve tutumlar üzerinde etki bıraktığı varsayımının son derece mümkün olduğunu ortaya çıkarıldı.

Örneğin Studio Thinking 2, görsel sanat öğretmenlerinin, en iyi durumda yansıtma, üst biliş ve zihnin diğer yaratıcı alışkanlıklarını geliştirdiğini gösteriyor. Öğretmenler, bunu öğrencilerin kendi ve akranlarının çalışmalarını değerlendirmelerini ve sorular sorarak onların çalışma süreçleri hakkında konuşmalarını sağlayarak başarıyorlar. Araştırma ise öğrencilerin sanat derslerinde, bu zihin alışkanlıklarını gerçekten geliştirip geliştirmediklerini test ediyor. Diğer disiplinler de, inovasyonlardan- zihnin ılımlı alışkanlıklardan- nasıl beslenileceğini sanat eğitiminden öğrenebilirler.

Sanat eğitiminin sanatsal olmayan becerilere ve işgücü piyasasındaki inovasyonlara etkisi, günümüz okul müfredatındaki sanat eğitimi için birincil gerekçe olmalıdır. Herhangi bir sanat dalında hüner kazanan öğrenciler, gelecekteki kariyerlerini ya da hayatları boyu sürecek tutkularını bu sayede keşfedebilirler. Sanat, tüm çocuklara anlamanın farklı yollarını sunacaktır ve arkasından bilim gelecektir. Sanat eğitimi öğrencilere, kendilerini özgürce ifade etme, keşfetme, inceleme ve deneyimleme olanağı verir. Ayrıca kendi düşünce ve hislerini tahlil etmeleri ve kişisel anlamlar bulmaları için güvenli bir yer sunar. Bu bağlamda, sanat kendi eğitim hakları için son derece önemlidir.

Yine, Arne Duncan’ın da belirttiği gibi, “Sanat için Sanat?, bize, inovasyon toplumları için gereken becerileri kazanmanın bir diğer yolunun sanat olduğunu göstermektedir.”

BAĞLANTILAR


Dipnotlar:

  1. Stéphan Vincent-Lancrin ve Ellen Winner, Arts education in innovation-driven societies, OECD Education Today Blog, 17 Haziran 2013