Mekan ve Mimarinin Eğitimde Başarıya Etkisi

Mekan ve Mimarinin Eğitimde Başarıya Etkisi

Genel Müdürümüz Sayın Sevinç Atabay’ın Vitra Çağdaş Mimarlık Dizisi, Eğitim Yapıları Kitabı “Mekan ve Mimarinin Eğitimde Başarıya Etkisi” konulu yazısı

İnsanlık tarihi boyunca eğitsel faaliyetlerde, insanlar daima mekânlarla bütünleşmiş ve değer kazanmıştır. Tarihsel veriler, toplumların belirli dönemlerde felsefi, dini ve bilimsel gelişmelerin sonucunda, eğitim programlarının amacına uygun mekânlar düşünüp geliştirdiklerini göstermektedir.

Çağımızda okullar bir öğrenme yeri olarak tanımlanmakta ve okullardaki öğrenmenin etkili bir biçimde gerçekleştirilmesi beklenmektedir. Bütün okullar, gerekli ortam ve koşullar sağlandığında, uygun bir eğitim ve öğretim hizmeti sağlayabilir; iç ve dış çevrelerinde yapılacak iyileştirmelerle etkili ve başarılı bir öğrenmeyi gerçekleştirebilirler.

Okullar, ülkemizdeki ve dünyadaki toplumsal, kültürel, teknolojik ve ekonomik gelişmeleri yakından izleyip, benimseyip, genç nesillere aktararak toplumun gelişimine katkıda bulunurlar. Okulların hem toplumun mevcut kültürünü koruması ve yaşatması hem de kendisiyle birlikte içinde bulunduğu toplumu geliştirmesi ve değiştirmesi beklenmektedir. Bu nedenle okulların hareketli ve dinamik yapılar olması gerekir. Bu dinamizm ise, okullarda yeterli fiziki mekânların oluşturulmasıyla mümkündür.

Eğitim sisteminin, çevresindeki sosyo-ekonomik, siyasal ve kültürel sistemlerle ilişki ve etkileşim içinde olması sebebiyle, eğitimin temel üretim birimi olan okullar, sözü edilen sistemlerde meydana gelen değişim ve gelişmelerden etkilenirler. Okul, toplumun ve çevrenin ihtiyaçlarını karşılayan bir kaynak merkezidir, bu nedenle kendisini çevre ve toplumun beklentilerine göre geliştirmelidir. Nair ve Fielding, yazılarında 21. yüzyıl okullarında ihtiyaçları karşılayacak ortak Özellikleri üç başlık altında toplamışlardır:

  • Kişisel öğrenim alanları, sessiz okuma alanının yansıması,
  • Akranlardan öğrenilebilecek alanlar,
  • Uzmanlardan öğrenilecek alanlar.

Görünen odur ki, 21. yüzyıl mimarisi, insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir değişim geçirmektedir. Ancak içinde bulunduğumuz yüzyılda, eskiden yapamadıklarımızı gerçekleştirme ve hatalarımızı düzeltme olanağını ancak çağdaş, teknolojiye açık, esnek yapılar, takım çalışmasına olanak tanıyan rahat ortamlarda bulabileceğiz.

Terminolojik ve kavramsal açıklamalar ışığında bakıldığında, “eğitim ortamlarının düzenlenmesi” kavramını; eğitim faaliyetinin meydana geldiği çevre, mekân ya da alandaki fiziksel Öğelerin öngörülen hedefler doğrultusunda en verimli ve sağlıklı biçimde işe koşulması olarak tanımlamak mümkündür. Eğitim ortamının düzenlenmesi, fiziksel mekân ile öğrenci, uzman, öğretmen, veli ve diğer ilgililer olmak üzere tüm paydaşları kapsayan bir sosyal ortamı içermektedir. Bu kapsamlı iş davranış bilimleri, psikoloji, biyoloji, ekoloji, mühendislik, mimarlık, teknoloji, ekonomi vb. bilim dallarının disiplinlerarası etkileşimini, diğer bir deyişle işbirliğini gerektirmektedir.

Bir sistemin yer aldığı mekânın özellikleri ile sistemin araç, süreç ve hedeflerinin uyum içinde olması gerekir. Mekân, sistemin bir parçası olarak, onun diğer parçalarıyla uyumlu olmak durumundadır. Aksi taktirde, eğitim faaliyetinde aksaklıkların oluşabileceği öngörülebilir. Fiziksel ortam, eğitim etkinlikleri için ayrılan mekânın özelliklerini belirtir. Sıra, masa, dolap vb. araçlarla, boş alanlar, mekânın ısı, ışık ve renk düzeni gibi bir dizi etken, ortamın fiziksel değişkenlerini oluşturur ve bunlar öğretmen-öğrenci ilişkilerini büyük ölçüde etkiler. Bu yüzden eğitim ve öğretim faaliyetlerinde ortam (mekân) düzeninin önemi yadsınamaz. “Sınıf içi nesneler insanla yan yana geldiğinde değer kazanırken, öğretime katkı sağladığı sürece anlamlı ve işlevsel olmaktadır. Hathaway’a göre “Önce bizler binaları şekillendiririz sonra onlar bizleri şekillendirir.” Bu açıdan bakıldığında fiziki mekân, öğretmen-öğrenci ilişkisinde insanileşerek, hem öğretmen hem de öğrenci için yaşanılır bir çevre oluşturmaktadır. Cohen, Manion ve Morrison fiziksel çevrenin öğrenmenin iskeletini oluşturduğunu ve öğrenmeyi teşvik edebileceği gibi, engelleyebileceğini de belirtmektedirler.” Tüm bunlardan yola çıkarak mekân düzenleme konusunda en büyük görevin öğretmene düştüğünü ve amaca göre düzenlenmiş bir eğitim ortamının eğitim ve öğretim faaliyetlerinde öğretmene büyük katkılar sağlayacağını söylemek mümkündür.

Okul karşılıklı iletişime, tartışmaya, deneyimi paylaşmaya açık ve katılımcı bireylerin yetişmesine olanak tanıyan bir ortam yaratmalıdır. Çocuk psikolojisine uygun, göze ve duyguya hitap ederek öğrenciye zevk veren bir okul çevresi, çocukların yabancılayıp yadırgayacağı her türlü yapı düzeninden kaçınılarak düzenlenmelidir. Okul; bahçe, çok amaçlı salon, laboratuvar, yüzme havuzu, spor sahası gibi tesislerle birlikte düşünülmelidir. Okullar çağdaş eğitim-öğretim araç-gereçleriyle donatılmalı, önceden elde bulunan araçlar ve donanımlar da verimli olarak kullanılmalıdır. Aynı zamanda okul binasında özel eğitime muhtaç çocuklar ile okul öncesi ve ileri yaş düzeyleri için, farklı ihtiyaçlar doğrultusunda gerekli fiziki düzenlemeler (rampa, asansör, sıra, oyun bahçeleri, lavabo vb.) yapılmalıdır.

Eğitim ortamları; mimarisiyle, biçimiyle ve geniş aktivite çeşitliliği ile öğrencileri araştırmaya, keşfetmeye, deney yapmaya, deneyimlemeye, tartışmaya, oyun oynamaya, sosyalleşmeye, hayal güçlerini ve düşünme kabiliyetlerini geliştirmeye yöneltmeli ve öğrencileri yeniliklere teşvik etmelidir. Ayrıca insanların kullanımına sunulacak mekânlar düzenlerken, kullanıcı psikolojisini ve gereksinimlerini de dikkate almak gerekir. Eğitim programlan ne kadar geliştirilirse geliştirilsin, bunların uygulanacağı yerler okul binalarıdır.

Eğitim-öğretim anlayışında meydana gelen değişimler, okulların fiziksel yapısını da derinden etkilemiştir, örneğin geleneksel öğretmen rollerinin değişmesi sınıfların tasarımını ve dekorasyonunu önemli ölçüde değiştirmiştir. Müfredat programlarında yapılan değişiklikler de sınıfların yapısını etkilemektedir. Geleceğin sınıfları mutlaka bugünkülerden çok farklı olacaktır. Teknolojik gelişmeler ve yeni öğrenme yaklaşımlarının, en çok sınıf büyüklüklerini etkileyeceği düşünülmektedir. Sınıflara yapılacak portatif duvarlar sayesinde istendiğinde sınıfları büyütme imkânı olacaktır. İnteraktif öğrenme yaklaşımları daha çok alan ve esneklik gerektirmektedir. Teknolojinin hızla gelişmesi ve bilgisayarların insan hayatının her noktasına girmesiyle birlikte, yakın gelecekte ilköğretim sıralarından itibaren, her öğrencinin kendine ait taşınır bir bilgisayarının olduğu dinamik sınıf ortamlarına rastlamak mümkün olacaktır.

Özbayraktar’ın aktardığına göre Moore, okullarda başarıyı artıran etkili bir mimari model üzerinde çalışmıştır. O’na göre okul planlama standartlarında öğrenme mekânı da çeşitlenmiştir.

  1. Esnek ve uyarlanabilir öğrenme mekânları: Esnek öğrenme mekânlarının, okula daha yüksek devam ve derslere katılım sağladığı araştırmalarla kanıtlanmıştır.
  2. Araştırmalar temel eğitim veren okullarda üç öğrenme mekânına ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir:
    • Esnek-geleneksel ana mekân
    • Sanat ve bilim üretimi için mekân
    • Bazen birebir ya da sessiz çalışmaya elverişli pencere kenarında köşeler
  3. Sınıf içinde tekli, ikili, araçlı sunumlarda kullanılacak çok sayıda ek öğrenme mekânına ihtiyaç vardır. Bunlar aynı zamanda öğrenme mekânını da çeşitlendirir.
  4. Geniş stüdyolar: Okullarda yapılan çalışmalar çok sayıda mekânı içeren “geniş stüdyo” modelini ortaya çıkarmıştır. Bu mekân bireyse! proje üretme merkezi, çalışmaların sergilendiği galeri, geniş proje masaları, toplantı mekânlarından oluşan büyük bir alanı kapsamaktadır.

Özetlemek gerekirse, “geleceğin sınıflan” üzerine yapılan araştırmalar, bilgi teknolojilerinin ve bununla birlikte değişen müfredatın gerektirdiği mekânların “esnek mekânlar” olduğunu göstermektedir. Araştırmalar sonucunda “esnek mekân” türleri de çeşitlenmiş ve geliştirilmiştir:

  • Sınıf içinde bölücüler yardımıyla elde edilen esnek mekân,
  • Mekândaki girinti ve çıkıntılardan yararlanılarak elde edilen esnek mekân,
  • Tekli, ikili, araçlı sunumlar için gerektiğinde birleştirilebilen esnek mekân,
  • Gerektiğinde koridorla birleştirilebilen esnek mekân.

Fiziksel Ortam ve Öğeleri

Fiziksel ortam olarak kabul ettiğimiz okul, sınıf ve okulun çevresi hakkındaki tartışmalar oldukça eskiye dayanmaktadır. Bu tartışmalar genelde okul binalarının tekniği ve inşası yanında okulun iç mekânının düzenlenmesi ile okulun çevresi konularına yoğunlaşmaktadır.

Geleceğin okul binaları için gereken temel şartlar açıklık, netlik, şeffaflık, çeşitlilik ve esnekliktir. Açıklık, netlik ve şeffaflık çoğunlukla okuldaki eğitim-öğretim faaliyetleri ile ilgili kavramlar olarak kullanılsa da, okuldaki fiziksel çevre şartlarıyla da yakından ilgilidirler. Okul binaları, sıva ve tuğlalardan ibaret yapılar değil, aynı zamanda eğitimin simgesi olan mekânlardır. Jonathan KozoPun Savage Inequalities adlı kitabında dile getirdiği gibi “Eğer çocuklar ruhlarını katleden okul binalarına gidip gelmek zorunda kalıyorlarsa, yapılan okul reformlarının hiçbir değeri yoktur.” Ayrıca fiziksel şartların insanları motive edebileceği veya tam tersine motivasyonlarını düşürebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle okul binalarının iyi bir öğretim, üretken bir eğitim sağlayabilecek, insanlara keyif verebilecek ve kişilerin kendilerini güvende hissedebilecekleri şekilde tasarlanması önemlidir.

Hassan’ın aktardığına göre. “Ünlü sosyolog Jane Jacobs “Öğrencileri eğitmek yerine patentliyoruz,” der. Bir okul binası iç mekânlar ile dış mekânlar arasında diyalog kuramı- yorsa ve yaşamayan katı formları dayatıyorsa, bir çocuğun ruhuna da cazip gelmeyecektir. Bunun sonucunda da insanlığın fiziksel, entelektüel ve ruhsal gelişimine pozitif bir katkısı olamayacaktır.

Mimarlar tasarladıkları okulların hayat dolu olmasını istiyorlarsa, çocuk olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlamalıdırlar. Çocukların keyifli bir şekilde eğitim görecekleri mekânlar tasarlayabilmek için kendi içlerindeki çocuğu ortaya çıkarmalıdırlar. Mimari elemanların ölçeği, oranı, dokusu, hacmi mekânı kullanacak çocukların fiziksel, duygusal ve ruhsal İhtiyaçlarıyla yakın ilişki kurmalı ve farklı yaş grupları için farklı formlar ve mekânlar oluşturulmalıdır.”

Fiziksel ortam, insan hayatında oldukça derin izler bırakabilecek önemli bir alan olarak algılanmak zorundadır. Okul hayatının büyük bir bölümünün geçtiği yer olan sınıf, birtakım özellikleri barındırmalıdır. Bunlar şöyle sıralanabilir:

  • Öğrenciye çalışma zemini ve ders yapma olanağı tanıyan işlevsellik,
  • Öğrenme aktivitelerinin arzu edilen duruma gelmesinde öğrencide duygu yoğunluğunu ortaya çıkarma,
  • Farklı amaçlara hizmet edebilecek esnekliğe sahip olma ve
  • Öğrencilere sınıfta elde ettikleri kazanımları doyasıya yaşatacak estetik değer.

Fiziki çevrenin, düzenlenmesinden inşasına kadar öğrenci üzerinde psikolojik etkileri vardır. Sadece mekânda var olanlar değil, bunların düzenlenişi, estetik değeri de eğitsel açıdan önemli bir etkiye sahiptir. Bu bakımdan fiziksel ortamla ilgili her değişken, eğitime destek veya köstek olabilir. King ve Marans bu konuda yapılan çalışmaları incelemişler ve renk, ısı, mekân düzeni ve aydınlatmanın öğrenme üzerinde önemli etkilerinin bulunduğuna dair araştırma bulguları tespit etmişlerdir. Yapılan çalışmalarda iyi bir sınıf düzeninin öğrenciyi motive ettiği, öğrenilenleri hatırlama oranını artırarak sınıf başarısını yükselttiği, öğrencilerin birlikte çalışma alışkanlığı kazanmasına ve arkadaşlık ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulunduğu, ayrıca öğretmenin sınıfta kontrolü sağlamasına yardımcı olduğu ortaya konmuştur.

Öğrencilerin okula geldikleri ilk gün karşılaştıkları sınıfın görünümü, eğitim yılı boyunca şevkle okula gelmelerinde ve başarı seviyelerinde önemli bir rol oynamaktadır. Okulun fiziksel yapısı; görünüş, kullanış, sağlık koşullarına uygunluk açılarından uygun ve çekici olmalıdır.

Etkili bir sınıf yönetiminin koşullarından biri de sınıfın, fiziksel ve düşünsel yapılarıyla ilgili ön düzenlemelerdir. Sınıf düzeni, okul kültürünün de belirleyici değişkenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Sınıf, okul sistemi içerisinde üretimin ana merkezi ve eğitsel amaçların davranışa dönüştüğü yer olması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Fiziksel ortamla ilgili düzenlemeler sadece öğretmenin değil, okul yönetiminin ortak sorumluluğudur. Eldeki olanaklar çerçevesinde, okul yılı başında, kullanışlı bir şekilde düzenlenmiş, araç gereçleri tamamlanmış, farklı öğrenme etkinlikleri için uygun ve yeterli mekânları oluşturulmuş, uygun teknolojik donanımı sağlanmış bir eğitim mekânı oluşturulmalıdır.

Eğitimin fiziksel ortamının yalnızca derslikle sınırlandırılması mümkün değildir. Çağdaş bir eğitim öğretim ortamı içerisinde personel, araç-gereç, özel düzenleme ve yaklaşımların da dikkate alınması gerekmektedir. Günümüzün ideal okul ve sınıf ortamları dinamik ve birçok kanala hitap eden bir öğrenme ortamını sağlamak üzere, basılı, gereçlerle, görsel ve işitsel araç-gereçlerle, özelleşmiş mekan veya sınıf köşeleriyle donanmış, bireyler arası etkinlikler için uygun yerleşim biçimine göre düzenlenmiş mekanlar talep etmektedir.

Sonuç

Eğitim, insanın bulunduğu durumdan daha iyi bir duruma gelmesi için yapılan düzenlemeler olup, insanla özdeşleşmiş bir faaliyettir. Bu faaliyetin ana mekânlarından birisi de okul ve çevresi olarak düşünülebilir.

Günümüzde artık okulların “öğrenmeyi öğrenen”, fiziksel, bilişsel, duyuşsal açılardan “sağlıklı” bireyler yetiştirmesi gerektiği tartışmasız kabul görmektedir. Okulların, bu bilinci ve kültürü öğrencilerine kazandırma sürecinde, yerleşim düzeninden, öğrenci sayısına, renk uyumuna, uygun ışık ve ısı düzeyine, yeterli hijyen koşullarına, estetiğe varıncaya kadar birçok fiziksel ortam öğesini dikkate alarak mekânlarını ve ortamlarını düzenlemeleri önemlidir.

Okul ve çevresinin tasarımı artık ülkemizde de disiplinlerarası bir yaklaşımla mimarlar, iç mimarlar, pedagoglar, yöneticiler, öğretmenler ve öğrencilerin ortak sorumlulukla ve bir arada çalıştığı bir süreç olarak görülmelidir. Okulların eğitim-öğretim faaliyetlerini kolaylaştıracak ve verimi artıracak şekilde düzenlenmesiyle, okullar öğrenci ve öğretmenlerin yanı sıra, topluma da hizmet veren yerler haline gelebilecektir.