Lisans Öğrencilerine Formasyon Hakkı Tanınması

Türkiye’de öğretmenlik mesleğine kimlerin, nasıl seçilip atanacağına, nasıl bir eğitim sürecinin işletileceğine yönelik kararlar YÖK ve MEB tarafından sık sık değişikliğe uğramaktadır. Söz konusu değişiklikler hızlı kararlarla, vazgeçileni tekrar kabul ederek ya da kurgulanan bir yapı henüz çıktı ve takip verilerini sağlamadan gündeme gelebilmektedir. Kurumsal kararlardan daha çok kurumu hali hazırda idare eden kişilerin “ideal” algısına göre şekillenen ve devamlılığı çok iyi planlanmamış modellerle alınan kararların en çok sakınca oluşturabileceği alan eğitim politikalarıdır. Bunlardan bir yenisi de, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun 20/02/2014 tarih ve 9 sayılı kararı ile belirlenen ve öğretmenliğe kaynaklık eden yükseköğretim programlarından mezun olanlar için geçerli pedagojik formasyon eğitimi sertifika programına ilişkindir. YÖK de MEB’in bu kararının nasıl yürütüleceğine yönelik düzenlemesini geçtiğimiz günlerde duyurmuştur.

Öğretmenliğe kaynaklık eden yükseköğretim programları ile ilgili detaylar MEB tarafından paylaşılmıştır 1. Bu düzenleme ile Arapça, Almanca, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça öğretmenliğinden ve bunlara ilişkin dil ve edebiyat fakültelerinden veya mütercim tercümanlık alanlarından mezun olanlar, artık Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı dersleri için atanamayacaktır. Bu karar olumlu bir adım olarak görülse de birçok alan için öğretmenliğe kaynaklık edecek programlar genişletilmiştir. Örneğin matematik öğretmenliği için matematik bölümünden mezunların yanı sıra matematik-bilgisayar bölümü mezunları 2 da atanabilir duruma gelmiştir. Bununla birlikte, bütün özel eğitim alanlarının paydaş kabul edilmesi “özel” olmaktan uzak bir “genelleşmedir”. Otizm, üstün yeteneklilik, öğrenme güçlüğü gibi daha kapsamlı ve derinliğine uygulama ve becerilerin geliştirilmesi gereken alanlar için baktığımızda görme engelliler öğretmeninin işitme, işitme engelliler öğretmeninin otistik çocuklara rahatlıkla eğitici olmasının uygun görüldüğü kararlar söz konusudur. MEB ve YÖK tarafından alınan bu kararlar ve olası sonuçları hassasiyetle incelenmelidir.

YÖK’ten yapılan son duyuruda, son sınıf lisans öğrencileri için, bu kararların işleyişe koyulması ile ilgili olarak eğitim/eğitim bilimleri fakültesi bulunan yükseköğretim kurumları, bünyesinde eğitim/eğitim bilimleri fakültesi olmayan yükseköğretim kurumları ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi de sürecin paydaşları olarak ele alınmıştır.Hala ortaöğretim bölümlerinde lisans programlarına öğrenci alınmaması ve sürecin bu bölümlerin kapatılmasına doğru ilerlemesi güncel tartışmalar içinde yer alırken, tüm üniversitelerin doğrudan ya da diğer üniversiteler ile işbirliğiyle sürecin bir paydaşı haline gelmesi ve bunun açık öğretim üzerinden dahi düşünülebilmesi olası sonuçlar için tekrar ele alınmalıdır.

Yeni uygulama dahilinde tüm pedagojik formasyon derslerinin I. öğretim, II. öğretim, hafta sonu, yaz okulu, uzaktan ve açık öğretim gibi farklı alternatifler dâhilinde verilebilmesinin de önü açılmıştır. 2012 yılında Okul Öncesi Öğretmenliği, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, Özel Eğitim Bölümü öğretmenlikleri, Okul öncesi öğretmenliği, İlköğretim Din kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği ikinci öğretim programları hariç Eğitim Fakülteleri bünyesinde açılan tüm II. öğretim bölümlerinin kapatılmasına ve kapatılan alanlarda yeni ikinci öğretim programlarının açılmamasına karar verilmişti. Mevcut ihtiyaç gerekçesi ile açık bırakılan programlar için dahi kapanma tarihi 2016 olarak öngörülmüştür. 2012-1013 eğitim-öğretim yılı itibari ile de Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesindeki Okul Öncesi Öğretmenliği ile İngilizce Öğretmenliği programlarına yönelik uzaktan eğitim öğretmenlik programlarının kapatılması aynı karar ile yürürlüğe sokulmuştu. İki yıl önce MEB öğretmen ihtiyaçları ve verilen eğitimin niteliği kaygılarından dolayı alınan bu kararın, aynı kurum ve hatta aynı yönetim tarafından iki yıl sonra paydaş ve uygulama olanakları genişletilerek alınmasında makul bir gerekçe sunulmamıştır. Öğretmen yetiştirmek için kurulan eğitim fakültelerinin kapasiteleri haklı gerekçelerle sınırlanırken tekrar faklı seçenekleri kullanarak daha işlevsel olamayacak yöntemlerle yeni programlar açmaya çalışmak alınan kararları anlamayı zorlaştırabilmektedir.

Alınan bu kararlar verilecek eğitimin niteliği konusunda da soru işaretleri oluşturmaktadır. Sınıf içi uygulama gerektirmeyen teorik dersler üniversitelerde II. öğretim olarak, hafta sonunda ya da yaz okulunda verilebileceği gibi aynı üniversite bünyesinde uzaktan eğitimle de desteklenebilecektir. Mesleki formasyonu yüz yüze iletişim yeterliğinin kalitesine göre şekillenen ve psiko-sosyal birçok yeterlik alanını içinde bulundurması gereken öğretmenlik eğitiminin uzaktan eğitim uygulamalarına yatkınlığı da ayrıca değerlendirilmelidir. Bunun yanı sıra, öğrenciler Anadolu Üniversitesinin Açıköğretim Fakültesinden ders alarak da teorik ders kredi yükünü tamamlayabileceklerdir. Uygulamaya dayanan derslerin nasıl yürütüleceğine dair ayrıntılı bilgi YÖK tarafından sunulmamıştır. Öğrencilerin kayıtlı oldukları üniversitenin gözetimi dahilinde bu derslerin yürütüleceği varsayılmaktadır. Tüm bu uygulamalar ile bir öğrenci uzaktan eğitimle, yaşadığı il dışında bir üniversiteden teorik derslerini tamamlayabilecektir, ancak uygulama derslerine devam etmesi için normal koşullarda öğrencinin üniversitesinin bulunduğu ilde olması gerekmektedir. Bu uygulamaların pratikte işleyemeyeceği aşikardır. Az sayıda da olsa şu an Türkiye’deki bazı üniversiteler tarafından, öğrencilerin uygulama derslerini kendi illerinde MEB ya da okul müdürü gözetiminde tamamlamaları taleplerinin MEB’e iletildiği bilinmektedir. MEB tarafından bu talep reddedilmiş olsa da, talebin zaman içinde artacağı ve MEB’in bu talebe diğer birçok alanda olduğu gibi kayıtsız kalamayıp uygulamaya sokacağından endişe duyulmaktadır.

Öğretmen niteliğinin öğrenci başarısına etkisinin %30 civarında olduğu birçok araştırmacı tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. Nitelikli öğretmenin yetiştirilmesinde öğretmen eğitimcileri kadar, öğretmen adayının okulda eğitim alması yani gerçek eğitim ortamı ile iç içe olması vurgulanmaktadır. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye için de, öğretmen niteliğinin arttırılması için önerilen öğretmen yetiştirme modellerinin vurgusu üniversite okul işbirliğini arttırmaya yöneliktir. Bu modellere göre öğretmen adayları, üniversitedeki öğretmen eğitimcileri, deneyimli öğretmenler ve öğrencilerin bir arada olduğu “gerçek ortamlarda eğitim” görmektedirler. Odak noktasının artık bu yönde tartışmalara kaydığı bir ortamda, öğretmen adaylarının teorik dersleri uzaktan eğitimle almalarına yönelik düzenleme düşündürücüdür. Nitelikli öğretmen eğitiminde gerekliliği tartışmasız kabul gören uygulama derslerine yönelik düzenleme ise detaylı açıklanmamıştır ve okul-üniversite işbirliğinin ön plana çıkarıldığı, öğretmen adaylarının gerçek okul ortamlarını özümsemesine yönelik modellerden oldukça uzaktır.

Yukarıda getirilen eleştiriler eğitim fakültelerinin öğretim elemanı kadrosu ve alt yapısının kararın uygulanması için yeterli olduğu varsayımına dayanmaktadır. Tüm bu eleştirilerden bağımsız olarak Türkiye’de eğitim fakültelerinin öğretim elemanı kadrosu ve alt yapısının kararı uygulamada ne kadar yeterli ve hazırlıklı olduğu sorgulanmalıdır. Bununla birlikte karar; eğitim fakültesi olmayan üniversitelerde de formasyon programının açılabilmesi için, program açmaya yetkisi bulunan bir üniversite ile işbirliği yapmasını alternatif olarak göstermektedir. Bu uygulama çerçevesinde ortaya çıkabilecek olası bir durum da; eğitim fakültesindeki bir öğretim elemanı görev yaptığı bölümdeki öğretmen adaylarına ders vermenin yanı sıra, bölümde açılan formasyon programında da ders verebilir ve başka bir üniversite ile işbirliği yaparak oradaki derslere de girebilir olmalarıdır. Böylesi bir ders yükü altında, her üç programda da eğitim alan öğretmen adaylarının nitelikli bir eğitim alma ihtimalleri ortadan kalkacaktır.

YÖK 2014 yılı içinde gelen talep doğrultusunda eğitim fakültesi dışındaki diğer fakültelerden mezun olan 60.000 kişiye pedagojik formasyon imkanı tanıyacağını açıklamıştır. 400.000 civarına atama bekleyen öğretmenimize ek, 2014 yılı içinde sadece eğitim fakültelerinden mezun olacak yaklaşık 40.000 öğretmen adayı var. Dershanelerin kapatılması ile beraber, dershanelerde görev yapan 20.000 öğretmenin de sınavsız devlet okullarında öğretmen olma hakkı tanınmıştır. Şu anki uygulama ile kaç son sınıf öğrencisinin pedagojik formasyon alacağı dahi bilinmemektedir. Buna karşılık, MEB 127.000 civarında olan öğretmen açığını 2 sene içinde kapatarak ondan sonraki yıllarda sadece emekli olan ve vefat eden öğretmenlerin yerine öğretmen alımı yapacağını çeşitli platformlarda dile getiriyor. Tüm bu veriler göz önünde bulundurulduğunda, pedagojik formasyon eğitiminin yaygınlaştırılmasının altında yatan nedenlerin kamuoyu ile paylaşılarak açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.


Dipnotlar:

  1. Öğretmenlik Alanları, Atama ve Ders Okutma Esasları
  2. Matematik-bilgisayar bölümü mezunlarından tezsiz yüksek lisansı ve formasyonu olanlarla kredilerinin en az yüzde 70’ini matematik alanında belgelendirenler atanabilecek.