Üstün Zekalılar: Kayıp Çocuklar
Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatının yeniden yapılanması, öğretmen stratejisi gibi uzun yıllardır sürüncemede kalan konulara el ciddi anlamda eğildi, eğiliyor. Eğilmesi gereken konulardan biri de yine on yıllardır keşmekeşe dönmüş olan üstün zekalılar konusudur. Hilmi Ziya Ülken ve Mümtaz Turhan gibi büyük üstatlar “bu çocuklar bire bin verir, en zekilere ayrı bir önem vermek gerekir” diye kitaplar yazdılar ancak ne yazık ki hala aynı yerde patinaj yapıyoruz. Bakanlık kayıtlarına göre,”2009 yılında özel eğitime ayrılan bütçenin binde 999’u alt zekâ gruplarına aktarılırken, sadece binde 1’lik kısmı üst zekâ gruplarına aktarılmıştır.” Bu bile meseleye bakış açımızı rahatlıkla yansıtmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ülke genelinde 0-24 yaş grubunda yaklaşık 25 milyon birey bulunmaktadır. Literatüre göre nüfusun % 2’si üstün zekalı olduğuna göre bu yaş grubunda en az 500 bin öğrenci bulunmaktadır. Ancak bunların yalnızca yaklaşık 7 binine bilim ve sanat merkezlerinde eğitim verilmektedir. Geri kalan 493 bin öğrencimiz kendi haline eğitimine devam etmektedir.
Bilim Sanat Merkezlerinde görevli olan öğretmen ve yöneticilerin yaklaşık ¼’ü üstün zeka konusunda hiçbir eğitim almamıştır. Alanların %90’ı ise birkaç yılda alınabilecek eğitimi birkaç haftada üstünkörü alanlardan oluşmaktadır.
Üstün zekalılar konusunda yüzlerce sorun bulunmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı veya Sayın Başbakanın liderliğinde milli bir seferberlik projesine ihtiyaç vardır. Bu konu Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi içinde halledebileceği bir problem olmaktan çıkmıştır. TBMM’nde toplanan ve rapor hazırlayan komisyonun da bu konuya bürokratik süreçler ve mevzuatlar dışında sağlayabileceği bir katkı olamayacak denilebilir. Zira bu mesele bir paradigma meselesi. Bizim bilgiyle ve akılla olan sancılı münasebetimiz sorgulanmadan zeka kavramını yerine oturtamayız.