Memler ve Eğitimdeki Yeri

Memler ve Eğitimdeki Yeri

  • Genlerimizi sınırlı da olsa bizden sonraki birkaç kuşağa aktarabiliyoruz. Peki, öldükten sonra arkamızda bıraktığımız tek şey genlerimiz mi?

  • Varlık olarak insan’ı sadece genlerle açıklamaya çalışmak ne derece yeterli?

  • Neden bazı fikirler, düşünceler, şarkılar nesiller boyu aktarılırken, bazıları çok kısa ömürlü olur?

  • Günümüze Mozart’tan geriye ne kadar gen kalmıştır bilinmez, peki Mozart’tan bize kalan tam olarak nedir?

  • Lise öğretmenlerimizin lakapları, nasıl nesilden nesile aktarılabiliyor?

Bu sorulara cevap verebilmek için bir analojiden yararlanmakta fayda var. Bilindiği gibi, biyolojik aktarımın temel yapıtaşı olarak bilinen genler “ebeveynden çocuklarına geçen, belirli bir karakteristiği taşıyan biyolojik birim” olarak tanımlanır. Biyolojinin organizmalardaki kalıtım ve çeşitliliğini inceleyen bilim dalı olarak bilinen genetikte ise son yıllarda oldukça büyük gelişmelerin kaydedildiği bilinmektedir. Gelişmeler çoğunlukla kök hücre tedavisi, gen tedavisi, insan genom projesi, biyoteknoloji ve klonlama konularında yoğunlaşmaktadır. Peki, bu gelişmeler tıp, biyoloji ve biyoteknolojinin ötesinde hangi alanların anlaşılmasında bize yardımcı olmaktadır?

Bu noktada, genetik iletim ve kültürel iletim arasındaki benzerlikten faydalanabilir; gen ve genetiğe benzer şekilde mem ve memetikten bahsedebiliriz. Mem kavramı ilk kez 1976 yılında Richard Dawkins’in The Selfish Gene 1 kitabında ortaya atılmış, sonrasında pek çok araştırmaya konu olmuştur. Memin kökeni Yunanca’da “taklit” (kopya, replika) anlamına gelen “mimeme”‘den gelir. Ancak Richard Dawkins, kitabında belirttiği üzere “gen” gibi tek heceli bir kelime istediğinden bunu “mem” olarak kısaltmıştır.

Richard Dawkins’e göre insan kültürü, görünüşte tıpkı genler gibi kendini kopyalayan ve hayatta kalmak için rekabet eden, mem olarak adlandırdığı birimlere indirgenebilir. Kalıtımsal özellikler nasıl genlerle nesilden nesile aktarılıyorsa, bazı kültürel ve fikirsel öğeler de kültürel gen olarak bilinen memlerle nesilden nesile aktarılmaktadır. Diğer bir deyişle mem, genin sosyolojik ve kültürel karşılığı olarak ifade edilebilir.

Dawkins’e göre moda, melodiler, fikirler ve sloganlar memlere örnek olarak verilebilir. “Tıpkı genlerin sperm ya da yumurtalar yoluyla bir bedenden diğerine atlayarak gen havuzunda çoğalmaları gibi, memler de, geniş anlamda taklit denilebilecek bir süreç yoluyla, bir beyinden diğerine zıplayarak kendilerini gen havuzunda çoğaltırlar. Bir bilim adamı güzel bir düşünce duyduğunda ya da okuduğunda, bunu arkadaşlarına ve öğrencilerine aktarır. Yazılarında ve derslerinde bundan söz eder. Bu düşünce tutunursa, beyinden beyine yayılarak kendini çoğalttığı söylenebilir” (Dawkins, 1989, s.313) 2.

Mimik kelimesinden türeyen mem kavramının temel özelliği gelecek kuşaklara taklitle aktarılmasıdır. Genler kendilerini moleküler düzeyde kopya ederek çoğalırken, memler toplum içinde taklit edilerek hayatta kalırlar. Susan Blackmore, Mem Makinesi 3 adlı kitabında “taklit etme” terimiyle ne anlatılmak istendiği konusuna açıklık getirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Blackmore’a göre, bir arkadaşınızın size anlattığı hikâyeyi meselenin özünü hatırlayıp başka birine aktarırsanız bu taklit etmek sayılacaktır. Arkadaşınızla aynı kelimeleri ya da aynı mimikleri kullanmasanız bile ondan size, sizden de bir başkasına aktarılan “bir şey” olduğu bilinmektedir. “Başkasını taklit ederek öğrendiğiniz her şey bir memdir.” cümlesindeki “taklit etme” nin en geniş tanımı bu örnekteki gibi ele alınırsa memetikteki karşılığını tam anlamıyla bulacaktır.

Memler nesilden nesile dikey olarak aktarıldığı gibi, salgın bir hastalıktaki virüsler gibi yatay olarak da dolaşabilirler. Örneğin bir zamanlar ilkokullarda furya haline gelen kokulu kâğıt koleksiyonu ve peçete koleksiyonu hızlıca yayılan memlere örnek verilebilir. Bir öğrencinin bu koleksiyonu okulda başlatmasıyla birçok sınıfa benzer zamanlarda yayılması beklenmeyen bir hızla gerçekleşmişti. Bütün dünyada otellerdeki tuvaletlerde, tuvalet kâğıdının kenarının kıvrılarak konulmasının “temizlik yapıldı” anlamına gelmesi de benzer bir mem yayılımı örneğidir. Ya da yemek tariflerini ele alabiliriz. Aile boyu anneden kıza aktarılan geleneksel bir yemek tarifi, bir arkadaş ortamında bir anda farklı birçok aileye sirayet edebilir. Yemek başka ailelerde başka misafirlere sunuldukça beğenen diğer ailelere, onlardan başka mahallelere hatta başka şehirlere geçebilir. Özetle, kültürel kodlarımızı çoğaltan ve çeşitlendiren memler, dili araç olarak kullanan her türlü iletişim aracı ile zihinden zihine aktarılabilir.

Memler, zihnin yapı ve işleyişini ve insanın kültürel faaliyetlerini anlamaya yönelik kavram temelli bir icattır. İnsan zihninde üretilen semboller (imgeler), kognitler, arketipler, imajlar, kavramlar, değerler, inançlar, duygular, tutumlar ve davranışlar birer mem veya mem topluluğudur. Memler, insandaki zihnî gerçekliğin ve faaliyetin temel üretim birimleri ve davranışın sırlı kodları olarak da tarif edilir. Mem kavramı geliştirilirken, hem İngilizcedeki mind (zihin), cognition (algı ve idrak), memory (hafıza) kavramlarından, hem de genlerin ve virüslerin işleyişinden ilham alınmıştır. Memetik bilimi, biyoloji, psikoloji ve idrak (cognitive) bilimlerinin bir kesişim ara yüzü olup, 1990’lı yıllarda şekillenmiştir. Memetik, “Zihin nasıl çalışır, insanlar nasıl öğrenir ve gelişir, kültür nasıl var olup nesilden nesile aktarılır?” sorularına cevap arayan model tabanlı paradigmatik bir bilim dalıdır.

Peki her mem aynı hızla aktarılır mı? Memler ve genler arasındaki bir diğer benzeşme de doğal seçilim tanımı içinde ortaya çıkıyor. Genlerin kendisini eşlemesinin her zaman başarılı olmaması gibi, bazı memler de mem havuzunda kaybolup gidebilir ya da diğerlerinden daha başarılı olarak başka zihinlere aktarılabilirler. Ancak gen iletiminde ya hep ya hiç niteliği ön plandayken, mem iletiminde sürekli bir değişim ve etkileşim varmış gibi görünmektedir.

Bu noktada bazı memlerin başarılı ve diğerlerinin başarısız olmasının nedenlerinden bahsetmekte fayda görülmektedir. Blackmore’a göre bu nedenlerin ilki ve en önemlisi insan doğasının taklitçi ve seçici olmasıdır. İnsan zihni memler için seçici bir ortam şeklinde davranmaktadır. Duyularımız ise bazı memleri daha fazla algılarken bazılarını görmezden gelebilmektedir. Diğer nedenler ise, memetik evrimin genel işleyişi ile yakından ilgilidir. Bu aşamada memlerin kendi doğaları, kendi faydalarına yönelik hünerleri ve birbirleriyle gruplaşma yöntemleri ön plana çıkmaktadır.

Genler ile memlerin en büyük farkı ise insan doğası gereği geçirdiği değişimlerde görülmektedir. Memler bulaştıkları insan zihninde işleme koyulur, üzerinde düşünülür ve yeniden şekillenirken, genler yalnızca nesil değişimi ile şekillenir. Kültürel aktarım, biyolojik aktarım gibi nesil değişimi şartına bağlı olmadığı için çok daha hızlı sonuçlar verebilmektedir. Memler, sadece zihinde çoğaldığından ve zihinler arası aktarıldığından, bu bulaşıcı ve yayılmacı yapılarından dolayı zihin virüsü olarak da adlandırılabilir.

Peki bu zihin virüslerinin, diğer bir deyişle sosyal ve kültürel kodlarımızın iyiye, doğruya, güzele yönelik işlenmesi için eğitim nasıl bir katkı sunabilir? Memleri toplumsal ahlak çatısını gözden geçirmek için kullanabilir miyiz? İletişim patlaması yaşadığımız şu günlerde memlerin yayılma ilkesini besleyen her türlü alternatif mevcutken memleri insani gelişim için nasıl kullanabiliriz? Bir örnek vermek gerekirse terörizmin azaltılmasında memlerden yararlanılabilmektedir. Taklite dayalı, terörizmi öven memlerin nasıl elimine edileceği konusu memetik biliminin konusudur (Pech, 2003) 4. Özellikle medya yoluyla taşınan terörizm memlerinin nasıl denetlenebileceği ve olumsuz memlerin nasıl pasifleştirileceği farklı çalışmalara konu olmuştur. Akıl hastalıkları hariç normal popülasyon üzerinde bazı ilerlemeler kaydedildiği görülmektedir.

Daha genel bir açıdan bakıldığında kültürün nesilden nesile aktarılmasında ortaya çıkan değişimin sebep-sonuç ilişkileri içinde nasıl gerçekleştiği memetik biliminin konusudur. Sosyologların literatürde bir analoji yaparak “toplumsal-kültürel genler” kavramıyla açıkladıkları kültür aktarımı memetikte mem kavramıyla açıklanmaktadır. Buradan hareketle, eğitimin en temel işlevlerinden birinin kültür aktarımı olduğu eklenebilir. Toplumsal olarak varoluşumuzu sürdüren mem kütüphanemizin eğitim vasıtasıyla nesilden nesile aktarılması eğitimin de önemli bir sorunudur. Zira baskın popüler kültür mem hazinemizin kendi tekâmülünü yaşaması yerine, yok olmasına veya dejenerasyona uğramasına yol açabilmektedir. Kadim denilebilecek mem öğelerinin bile ciddi anlamda risk altında olduğu bir dünyada eğitim bilimcilerin memlerin eğitim kurumu vasıtasıyla aktarılması ve şekillendirilmesinde nasıl bir hüküm sürmesi gerektiği çalışılması gereken bir konudur.

Tarihsel olarak, kültürümüzde büyük bir etki alanı olan geyik, at vb. mem öğeleri günümüzde unutulmaya yüz tutmuştur. Ancak millet olma bilincinde önem taşıyan bu tür memlerin yeni yorumlarla gelecek nesillere aktarılması zihinsel mirasa sahip çıkma anlamına gelebilir. Memetik alanının ilgilendiği konulardan biri de kadim medeniyetlerin nasıl olup ta binlerce yıl etkisini sürdürebildiğidir.

Güncel olarak bakıldığında, medyanın ekonomik kaygılarla bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde bazı pop memleri sağanak halinde sunması yapay seçilim işlevi olarak değerlendirebilir. Okul kurumunun giderek zayıflaması, öğretmen ve öğrenmeye bakış konularındaki memlerin etkisini yitirmesi, kültür aktarımında ciddi sorunlar yaşadığımızın göstergesi olabilir.

Eğitim biliminin memlerle ilgilenmesi tüketim kültürünün yaymaya çalıştığı memleri anlamak, olumlu kültür memlerini tabiatı dairesinde canlı tutmak bakımından önemlidir. İyiliği güçlendirmek ve kötülükten alıkoymak için memlerin nasıl bir işlev gördüğü bu bağlamda inceleme konusu olabilir. Evrimle ilgi daha çok Hristiyan dünya açısından sorun olan bazı konulara takılmadan, memlerin evrilmesi ve anlaşılması konusuna eğilmek, eğitim alanına teknik bir destek sağlayabilir. Türk Eğitim Derneği MEM adı altında bir düşünce kuruluşu kurarak bu alanın gündeme gelmesine dolaylı da olsa katkı sağlamıştır.


Dipnotlar:

  1. Dawkins, Richard. Gen Bencildir. TÜBİTAK-Populer Bilim Kitapları. Ankara, 1998.
  2. Dawkins, Richard. Gen Bencildir. TÜBİTAK-Populer Bilim Kitapları. Ankara, 1998.
  3. Blackmore, Susan. Mem Makinesi. Alfa yay. İstanbul 2011.
  4. Pech, Richard J. İnhibiting İmitative Terrorizm throug Memetic Engineering. Blackwell Pub. MA. USA.