Eğitimin ve Becerilerin Geleceği: OECD Öğrenme Pusulası 2030
OECD Eğitimin ve Becerilerin Geleceği 2030, içinde bulunduğumuz yüzyılda öğrencilerin gereksinim duyduğu bilgi, beceri, tutum ve değerlere yönelik ortak bir dil ve anlayış geliştirmek amacıyla 2015 yılında başlatılan uzun vadeli bir vizyon oluşturma projesidir. Proje, temel olarak “çocuklarımızı henüz icat edilmemiş teknolojileri kullanmaya, henüz tasavvur edemediğimiz toplumsal sorunlarla baş etmeye ve henüz var olmayan geleceğin işlerine bugünden nasıl hazırlayabiliriz?” sorusuna yanıt aramaktadır. Bu doğrultuda proje, 2030 için öğretme ve öğrenme ile uluslararası öğretim programı analiz çalışmaları olmak üzere iki kapsamda ilerlemektedir.
- İlk aşama olan 2030 için öğretme ve öğrenme ayağında, OECD Öğrenme Pusulası 2030 oluşturulmuştur. Öğretme ayağında ise Öğretme Çerçevesi 2030’un hazırlık çalışmaları devam etmektedir. Projenin ilk aşamasındaki çalışmalar, bireysel ve toplumsal iyi olma halini sağlamak amacıyla öğrenci ve öğretmenlerin gereksinim duyduğu yeterliklerin (bilgi, beceri, tutum ve değerler) neler olduğu sorusuna yanıt vermeyi amaçlamaktadır.
- İkinci aşamada sürdürülen uluslararası öğretim programı analiz çalışmalarında ise bu yeterlikleri geliştirecek öğrenme ortamlarının nasıl tasarlanabileceğine, öğretim programlarının etkili biçimde nasıl yaşama geçirilebileceğine yanıt aranmaktadır.
Bu kapsamda oluşturulan çalışmalar dünya genelinden politikacı, araştırmacı, okul lideri, öğretmen ve öğrencilerle ortaklaşa yürütülmektedir. Projede oluşturulan vizyon belgeleri, politika, uygulama ve eylem önerileri, farklı bağlamlardaki sorunlardan temellendiği için sorun çözme potansiyeli güçlü, gerçekçi, somut ve uygulanabilir eğitim ve öğretim pratiklerini içermektedir.
Bu yazıda ise çocuklarımızı eğitimin ve becerilerin geleceğine nasıl bir öğrenme vizyonu çerçevesinde hazırlayabileceğimizi anlamak amacıyla projenin ilk aşamasında oluşturulan OECD Öğrenme Pusulası 2030, tüm bileşenleriyle incelenmektedir.
OECD Öğrenme Pusulası 2030, OECD Eğitimin ve Becerilerin Geleceği projesinin bir bileşeni olarak oluşturulmuş, geleceğin eğitimine yönelik umut vaat edici ortak bir vizyon ortaya koyan ve sürekli gelişmeye açık bir öğrenme çerçevesidir. OECD Öğrenme Pusulası 2030, pasif bir ölçme-değerlendirme ya da öğretim programı çerçevesinden ziyade öğrenmenin içkin değerini geniş bir perspektifte zenginleştirme ve öğrenmenin okul sınırları dışında da önemli bir değeri olduğunu ortaya koyma misyonunu taşımaktadır. Bu anlamda, eğitimin daha geniş ve uzun vadeli amaçlarını destekleyerek bireysel ve kolektif iyi olma hedefine ulaşmada yol gösterici bir kavramsal çerçeve sunmaktadır.
Şekil 1. OECD Öğrenme Pusulası 2030
Kaynak: OECD, 2019.
Öğrenme pusulası metaforu, öğrencilerin öğretmenlerinden ya da çevrelerindeki yetişkinlerden belli talimatlar almak yerine, alışık olmadıkları bağlamlarda dahi anlamlı ve bilinçli bir şekilde kendi yollarını bulmalarını sağlamaya vurgu yapmak amacıyla kullanılmıştır. OECD Öğrenme Pusulası 2030; çekirdek temeller, dönüştürücü yeterlikler, öğrenci etkenliği-ortak etkenlik ve öngörü-eylem-yansıtma döngüsü olmak üzere dört bileşenden oluşmaktadır.
1. Çekirdek temeller
Çekirdek temeller, öğrenmenin sürdürülmesi ve tüm öğretim programı boyunca öğrenilenlerin birbiri üzerine inşa edilerek ilerleyebilmesi için ön koşul niteliği taşıması bakımından yeterlikler ile birlikte pusulanın en önemli unsurlarından biridir. Öğrenme pusulasının ilk bileşeni olarak çekirdek temeller, diğer tüm bileşenlerin gelişimine katkı sağlaması ve özellikle öğrenci etkenliğini ve dönüştürücü yeterlikleri geliştirebilmek için gerekli alt yapıyı oluşturması bakımından oldukça önemlidir.
2030 için hedeflenen çekirdek temeller; bilgi, beceri, tutum ve değerlerden oluşmakta ve yalnızca okuryazarlık ile matematiksel becerileri değil aynı zamanda veri ve medya okuryazarlığı, dijital ve finansal okuryazarlık, küresel yeterlik, fiziksel ve ruhsal sağlık ile sosyal ve duygusal becerileri de içermektedir. Pusulanın merkezinde yer alan yeterlikler, bu çekirdek temeller üzerine inşa edilebilir. Yeterlik de çekirdek temeller gibi bilgi, beceri, tutum ve değerleri içeren bütüncül bir kavramdır.
OECD Eğitimin ve Becerilerin Geleceği 2030 projesi, çekirdek temelleri üç başlık altında sınıflamaktadır. Bunlar; okuryazarlık ve matematiksel becerileri kapsayan bilişsel temeller, fiziksel ve ruhsal sağlığı kapsayan sağlıkla ilgili temeller ve ahlak, etik, dijital okuryazarlık ve veri okuryazarlığını kapsayan sosyal-duygusal temellerdir. Bir öğrencinin sahip olması gereken çekirdek temelleri oluşturan bilgi, beceri, tutum ve değerler birbiriyle yarışan kavramlar olmaktan ziyade birbirine tutunarak bütüncül olarak gelişen ve bütüncül olarak geliştiğinde bireyi amacına ulaştıran kavramlardır.
Bilgi
OECD Öğrenme Pusulası 2030 çerçevesinde ele alınan bilgi, belli görevleri yerine getirmekle edinilen pratik anlamlandırmaların yanı sıra ispatlanmış olgu, kuram, kavram ve fikirleri de kapsamaktadır. Öğrenme Pusulası çerçevesinde sunulan ve öğrencinin bilmesi beklenen kuramsal bilgi; disiplin odaklı, disiplinler arası, epistemik ve prosedürel bilgi türlerinden oluşmaktadır.
Disiplin odaklı bilgi
Konu alanı bilgisi olarak da adlandırılan disiplin odaklı bilgi, bir konu alanına özgü olmak üzere öğrencilerin diğer öğrenmeleri üzerine inşa edebileceği temel bir yapı oluşturur. Öğrenciler disiplin odaklı bilgileri sağlam bir şekilde temellendirdiğinde bilgiyi diğer disiplinlerle ilişkilendirebilme (disiplinler arası bilgi), uygulayıcılar tarafından bilginin farklı bağlamlarda nasıl kullanıldığını anlamlandırabilme (epistemik bilgi), bilginin nasıl kullanılabileceğine yönelik yöntem ve işlemleri öğrenebilme (prosedürel bilgi) gibi diğer bilgi türlerinin edinilmesine de zemin hazırlamış olur.
Disiplinler arası bilgi
Disiplinler arası bilgi; bir konu alanındaki kavram ve içerikler ile başka konu alanındaki/alanlarındaki kavram ve içeriklerin belirli bir amaç doğrultusunda ilişkilendirilmesiyle oluşur. Disiplinler arası bilgiler; tematik bir anlayışla farklı disiplinleri ilişkilendirme, farklı disiplinlerden temel kavramları bir araya getirme, birbiriyle ilişkili konuları tek bir çatı altında toplama, farklı disiplinlerin kesişiminden oluşan yeni bir konu yaratma, anahtar kavramları/büyük fikirleri öğrenme, disiplinlerin birbiriyle kurduğu organik bağı fark etme ya da proje temelli öğrenme yoluyla öğretme-öğrenme süreçlerinin doğal bir parçası haline getirilebilir. Disiplinler arası bilgi, karmaşık sorunları anlamak ve çözmek için oldukça gereklidir; çünkü sorun çözmek disiplinler arası boyutta bir düşünme gücü ve süreci gerektirmektedir.
Epistemik bilgi
Epistemik bilgi; öğrencilerin, öğrendikleri içerik ya da konunun gerçek yaşamdaki uygulayıcıları olarak düşünmesi, onlar gibi davranması ve bu doğrultuda nasıl hareket etmesi gerektiğinin bilgisidir. Okuldaki bilginin günlük yaşamda bulduğu karşılığın anlamlandırılmasına ve konu alanı bilgisinin derinleşmesine yardımcı olur. Öğrenilen içeriği neden öğrendiğini ve öğrendiklerinin günlük yaşamda ne işine yaradığını, bu bilgiyi kullanan bir uygulayıcının nasıl düşündüğünü sorgulamak, öğrenciliğin doğasında olan bir süreçtir. Öğrenci, uzman uygulayıcıların alanlarında nasıl çalıştığını ve düşündüğünü daha yakından öğrenerek konu alanına olan ilgisini ve okuldaki bilgileri neden öğrenmek istediğini keşfeder.
Okulda öğrenilen bilginin gerçek yaşam ile bağını kurmak, öğrenciler için aynı zamanda iyi bir motivasyon oluşturur. Bu bilgi türü öğrencinin, öğrenmenin temel amacını bulmasına, okulda öğrenilenlerin gerçek yaşama nasıl yansıtıldığını anlamasına ve konu alanına ilişkin bilgisini genişletmesine yardımcı olur.
Prosedürel bilgi
Prosedürel bilgi; bir görevin nasıl yürütüldüğünü ve yapılandırılmış bir süreç doğrultusunda adım adım nasıl işleme koyulduğunu içeren bilgidir. Bir şeyin nasıl yapıldığını, bir şeyi başarmak için sırasıyla hangi aşamalar ve eylemlerin izlendiğini anlamayı gerektirir. Bir işin nasıl yapılacağının bilgisi, karmaşık sorunları çözmede oldukça işlevseldir. Bazı prosedürel bilgiler alana özgü olabilirken bazıları disiplinler arası nitelik taşımaları nedeniyle farklı bağlamlarda da kullanılabilir. OECD Öğrenme Pusulası 2030, aktarılabilir prosedürel bilgiyi öne çıkarmaktadır ki bu da öğrencilerin farklı bağlamlarda ve durumlarda sorunları ortaya koyabilmek için ihtiyaç duyduğu bilgi türüne karşılık gelmektedir.
Beceriler
OECD Eğitimin ve Becerilerin Geleceği 2030 projesine göre beceriler, bireyin belli bir amaca ulaşmak üzere sahip olduğu mevcut bilgi dağarcığını bilinçli bir şekilde kullanabilme, ilgili süreçleri işletebilme kapasitesi ve yeteneğidir. Beceriler; karmaşık ihtiyaçları karşılamak üzere bilgi, beceri, tutum ve değerlerin harekete geçirilmesini içeren yeterlik gibi bütüncül bir kavramın parçasıdır. OECD Öğrenme Pusulası 2030’da bilişsel-üst bilişsel, sosyal-duygusal ve fiziksel-pratik beceriler olmak üzere üç farklı beceri türü bulunmaktadır.
Bilişsel ve üst bilişsel beceriler
Bilişsel beceriler; dilin, sayıların, muhakeme gücünün ve edinilmiş bilginin kullanılmasını sağlayan bir düşünme stratejileri setidir. Sözel, sözel olmayan ve üst düzey düşünme becerilerini de içerir. Üst bilişsel beceriler ise düşünmeyi düşünme, öz düzenleme ve öğrenmeyi öğrenme süreçlerine karşılık gelmektedir.
Sosyal ve duygusal beceriler
Sosyal ve duygusal beceriler; ev, okul, iş ve toplumla ilişkilerimizde kendimizi geliştirmemizi ve toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmemizi sağlayan ve duygu, düşünce ve davranışlarımızdaki örüntülerde kendini gösteren bireysel yeterlikler dizisidir. Sosyal ve duygusal beceriler, sık yaşanan demografik ve toplumsal değişikliklerin yanı sıra toplumların etnik, kültürel ve dilsel anlamda daha çeşitli olmaya başlamasıyla gittikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Örneğin, yaşlanan nüfus ile birlikte sağlıkla ilgili sektörlerde hem bilimsel bilgi hem de bakım, yaşlılara saygı ve girişkenlik gibi sosyal ve duygusal beceriler ön plana çıkmaktadır.
Sosyal ve duygusal beceriler ile bilişsel becerilerin bileşenleri o kadar iç içe geçmiştir ki birbirinden ayrılmaları pek mümkün değildir. Örneğin eleştirel düşünme; fikir ve çözümleri değerlendirme ve sorgulamayı içerir. Bu süreçlerde ise kültürel bağlamda yansıtma ve değerlendirme odağında sosyal-duygusal becerilere, hatta tutum ve değerleri de kapsayan bütüncül düşünmeye gereksinim duyulur. Ayrıca öğrencilerin bilişsel süreçlerinin ürünü olarak görülen akademik başarı; azim, öz kontrol, sorumluluk, merak ve duygusal tutarlık gibi sosyal ve duygusal becerilerle de yakından ilişkilidir. Hatta birtakım sosyal ve duygusal beceriler, akademik yaşamda başarılı olmak ve etkin katılım göstermek için ön koşul niteliği taşımaktadır. Bazı sosyal ve duygusal becerilerin eksikliği ise akademik performansı ve işe alımlardaki süreçleri sekteye uğratma tehlikesi taşımaktadır.
Fiziksel ve pratik beceriler
Fiziksel ve pratik beceriler; bilgi ve iletişim teknolojileri araçlarını ve yeni makineleri kullanmak, enstrüman çalmak, el işi ile uğraşmak ve spor yapmak gibi aktif eylemlerden oluşur. Müzik ve sanat aracılığıyla geliştirilen fiziksel ve pratik beceriler, bilişsel ve üst bilişsel becerilerin gelişimine de katkı sağlayabilir ve çocukların genel iyi olma halini desteklemede oldukça önemli bir bileşendir.
Tutum ve değerler
OECD Öğrenme Pusulası 2030’da ele alınan tutum ve değerler; bireysel, toplumsal ve çevresel iyi olma ile ilgili tercih, yargı, davranış ve eylemlerimizi etkileyen ilke ve inançlara karşılık gelmektedir. Değerler, insanların özel ve toplumsal yaşamda karar verme ve yargıda bulunma sırasındaki inançlarının dayandığı arka plandır. Tutumlar ise kişinin sahip olduğu değer ve inançların davranışa yansıma biçimidir. Tutum ve değerler için yapılan farklı kavramsallaştırmalar arasında duyuşsal çıktılar, eğilimler, özellikler, inançlar, etik, ahlak gibi soyut beceriler yer almaktadır.
Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından yaygın biçimde ön plana çıkarılan tutum ve değerler arasında; saygı, empati, yılmazlık, adalet, eşitlik, sorumluluk, küresel fikirlilik, kültürel çeşitlilik, özgürlük, hoşgörü ve demokrasi örnek olarak sayılabilir. Öğretim programları da bu tür değerleri olumlu örtük mesajlar olarak içerebilir. Yazılı öğretim programlarında açıkça belirtilmese de öğretim programlarının yaşama geçirilme biçimlerinde, örneğin insan davranışlarının nasıl yönetildiği, öğrencilerin öğrenme sürecinin etkin katılımcısı olup olmadığı gibi pek çok durum ve davranış biçimlerinde okul kültüründe içkin olarak yer alan tutum ve değerlerin örtük bir yansıması görülebilir.
2. Dönüştürücü yeterlikler
OECD Eğitimin ve Becerilerin Geleceği 2030 projesine göre yeterlik; bilgi, beceri, tutum ve değerlerden oluşan bütüncül bir kavramdır. Ancak yeterlik sadece bu özelliklerin edinilmesi anlamına da gelmeyip bu özellikleri karmaşık durumlar ve belirsizliklerde ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak amacıyla tutarlı ve bilinçli bir şekilde eyleme yansıtmayı da kapsamaktadır. Dönüştürücü yeterlikler ise öğrencilerin içinde yaşadığı toplumu dönüştürmek ve geleceği inşa etmek için ihtiyaç duyduğu bilgi, beceri, tutum ve değerlerin tamamına karşılık gelmektedir. Bu yeterlikler, bir yandan bireyin kendi bakış açısını yansıttığı ve geliştirdiği bireysel dönüşüme katkı sağlarken bir yandan da değişen dünyayı nasıl etkilediğini ve şekillendirdiğini anlamaya yol açması bakımından da dönüştürücü bir güce sahiptir. Dönüştürücü beceriler, öğretim programları ve okuldaki tüm pedagojik süreçlere dahil edilerek öğretilebilir ve öğrenilebilir niteliklerdir. OECD Öğrenme Pusulası 2030’da yer alan dönüştürücü yeterlikler; yeni değerler yaratmak, gerilim ve ikilemleri çözmek ve sorumluluk almak şeklinde üç başlıkta ele alınmaktadır.
Yeni değerler yaratmak
Yeni değerler yaratma yeterliği, yaşamlarımızı şekillendirecek yenilikçi girişimler oluşturma, yeni bilgi, fikir, teknik, strateji geliştirme ve bunları sorun çözmede kullanabilme amacına hizmet etmektedir. Öğrenciler yeni değerler oluşturduklarında mevcut durumu sorgular, iş birliği yapar ve kalıpların dışında düşünmeye çalışır. Yeni değerler yaratma uğraşı, aynı zamanda eleştirel düşünme ve yaratıcılığı da geliştirir. Yenilikçi düşünme aracılığıyla öğrenciler, belirsizlik ve değişimlere karşı yılmazlık göstererek ileride yaşayacağı zorluklara daha hazırlıklı olabilir, belli bir amaç doğrultusunda ilerleme ve öz değer açısından kendini yaşam boyu geliştirme fırsatı elde edebilir.
Yeni değerler yaratma yeterliğinin pedagojik süreçlere yansıması için öğretme-öğrenme etkinliklerinde kullanılmak üzere gerçek yaşam durumlarına odaklanan senaryolar oluşturulabilir. Bu senaryolarla öğrenciler gerçek durumlardaki zorlukları yenilikçi bir yaklaşımla çözme olanağı elde eder. Örneğin, su ve yiyecek güvenliği nasıl sağlanabilir, genç işsizliği nasıl azaltılabilir gibi soru ve sorunlar, öğrencilerin yeni düşünme biçimleri, fikir ve anlayış geliştirmesini sağlaması bakımından faydalı öğrenme etkinlikleridir. Yeni değerler yaratma yeterliğiyle ilişkili temel kavramların başında merak, gelişim odaklı bir zihin, eleştirel düşünme, yaratıcılık, iş birliği, risk yönetimi, uyum yeteneği ve çeviklik gelmektedir.
Gerilim ve ikilemleri çözmek
Bu yeterlik, çelişen ya da birbirinden farklı olan fikir ve durumlar arasındaki bağı çözümlemek ve eylemlerin uzun ve kısa vadeli sonuçlarını göz önünde bulundurmak anlamına gelmektedir. Bu süreç sayesinde öğrenciler, karşı oldukları düşüncelerle ilgili daha derin anlamlandırmalar oluşturabilir, kendi pozisyonlarını savunmak için argüman geliştirebilir ve nihayetinde gerilim ve anlaşmazlıklara çözümler üretebilir.
Küresel sorunlara çözüm bulmak; gerilim ve ikilemlerle sürekli bir mücadele gerektirmektedir. Örneğin, adalet ve özgürlük, özerklik ve dayanışma, çeşitlilik ve evrensellik, yenilik ve devamlılık gibi ikilemler sık karşılaşılan zorluklar arasındadır. Başkalarının bakış açısı, ilgi ve ihtiyaçlarını anlamak ve bu tür çeşitliliklerin bulunduğu ortamlarda çalışmak günümüz dünyasında ihtiyaç duyulan önemli bir gerekliliktir. Çatışan fikir ve pozisyonlar olduğunda uzlaşmak ve çözüm bulmanın birden fazla yolu ve yöntemi olabileceğini kabul etmek de bu yeterliğe ulaşmada oldukça önemlidir. Gerilim ve ikilemleri çözmek yeterliğine ilişkin temel kavramlar arasında bilişsel esneklik, bakış açısı geliştirme becerisi, empati, saygı, yaratıcılık, problem çözme becerisi, çatışma çözme, yılmazlık, sorumluluk, karmaşıklık ve belirsizliklere tolerans gösterme yer almaktadır.
Sorumluluk almak
Sorumluluk alma; kişinin bireysel, etik ve sosyal amaçlarını göz önünde bulundurarak kendi eylemleri üzerine düşünme ve deneyimleri ve eğitimi ışığında kendi eylemlerini değerlendirme süreci ile yakından bağlantılı bir yeterliktir. Kendi eylemlerinin sorumluluğunu alma kapasitesine sahip olan öğrencilerin güçlü bir değerler pusulası vardır ki bu da yansıtıcı düşünme, başkalarıyla ortak çalışma ve doğaya saygılı davranmayı beraberinde getirir.
Sorumluluk alan bir birey sürekli olarak yansıtıcı düşünme pratiği içindedir. Örneğin birey; “şimdi ne yapmalıyım, bu davranışı sergilemekte haklı mıydım, eylemlerimin doğurduğu sonuçlara dönüp baktığımda, bunu ne pahasına olursa olsun yine de yapmalı mıydım?” gibi kritik, eleştirel ve yansıtıcı düşünmeyi tetikleyecek sorular sorma ve yanıtları üzerine derinlemesine düşünme pratiği geliştirmektedir. Sorumluluk alma yeterliğiyle ilişkili temel kavramlar arasında kontrol odağı, bütünlük, şefkat, eleştirel düşünme, öz farkındalık, öz düzenleme ve yansıtıcı düşünme yer almaktadır.
3. Öğrenci etkenliği ve ortak etkenlik
Öğrenci etkenliği (student agency), OECD Öğrenme Pusulası 2030’daki haliyle en öz biçimde, öğrencilerin kendi eğitimlerinde aktif rol alma yeteneği olarak düşünülebilir. Öğrenci etkenliği, öğrencilerin kendi yaşamlarını ve çevresini olumlu anlamda etkileme, değişimi tetikleyecek sorumlulukta hareket etme, bir amaç edinme kapasitesine sahip olma ve yansıtıcı düşünmeyi gerçekleştirmeye yönelik yetenek ve isteğe sahip oldukları ilkesine dayanmaktadır. Öğrenciler, etken olmaya başladığında onları fiziksel ve ruhsal açıdan iyi olma haline götürecek derecede yüksek motivasyon, umut, öz yeterlik ve gelişim odaklı bir zihin oluşturma süreci de başlar.
Öğrenci etkenliği, başkaları tarafından verilmiş karar, tercih ve talimatlara harfiyen uymaktan ziyade öğrencinin kendi iradesiyle harekete geçmesi, kendi karar alma ve tercihte bulunma sorumluluğuna sahip olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla; öğrenci özerkliği, öğrencinin sesi, öğrencinin seçimi gibi kavramlarla eş anlamlı olmaktan ziyade bu kavramlardan çok daha fazlasını, daha karmaşık bir süreci ifade eder. Öğrenciler kendi öğrenmelerinden sorumlu kişiler olduklarında, yani neyi nasıl öğrenecekleri konusuna karar vermede aktif bir rol oynadıklarında, öğrenmeye daha yüksek motivasyonla sarılmakta ve öğrenme amaçlarını daha iyi tanımlayabilmektedir. Etken öğrencilerin ayrıca, yaşamları boyunca kullanacakları “öğrenmeyi öğrenme” becerisine sahip olma olasılığı daha yüksek olmaktadır.
Öğrencilerin iyi gelişmiş bir etkenlik anlayışına sahip olabilmeleri için özellikle bilişsel ve sosyal-duygusal beceriler açısından sağlam bir temele ihtiyacı vardır. Bu noktada, OECD Öğrenme Pusulası 2030’un tüm bileşenlerinin birbiri üzerine inşa edilen, sarmal yapısının önemi ortaya çıkmaktadır.
Öğrenciler, sosyal bağlamlarda kendi etkenliğini deneyimler, öğrenir ve geliştirir. Bu nedenle, ortak etkenlik (co-agency) de oldukça önemlidir. Ortak etkenlik, daha büyük bir öğrenme ekosistemi içinde akran, öğretmen, ebeveyn ve toplumun diğer üyeleriyle organik bir şekilde oluşan, karşılıklı olarak destekleyici, etkileşim odaklı ve zenginleştirici ilişkiler aracılığıyla gelişebilir. Ortak etkenlik kavramı öğretmen, ebeveyn ve toplumun üyelerinin ortak amaçlara ulaşmak için öğrencilere yardım etmek üzere iş birliği içinde çalışmasını gerektirmektedir.
Şekil 1’de resmedilen ve elinde OECD Öğrenme Pusulası 2030’u tutan öğrenci, kendi amacını, sorumluluklarını keşfetmeye çalışan ve aynı zamanda çevresindeki birey, olay ve koşulları da iyileştirmek amacıyla sürekli öğrenen bireyi temsil etmektedir.
4. Öngörü-eylem-yansıtma (ÖEY) döngüsü
Öngörü-eylem-yansıtma (ÖEY) döngüsü, öğrenenlerin kendi düşünme kabiliyetlerini sürekli olarak geliştirdiği, bir amaca yönelik olarak bilinçli bir şekilde eyleme geçtiği ve sürekli yinelenen bir öğrenme sürecidir. Öngörü aşamasında öğrenci, bugün attığı adımların gelecekteki olası sonuçlarını kestirme konusunda bilinçli olmayı öğrenir. Eylem aşamasında öğrenci, bütüncül iyi olma halini sağlamaya yönelik eyleme geçme isteği ve kapasitesini geliştirir. Yansıtma aşamasında ise bireysel, toplumsal ve çevresel iyi olma haline doğru giden yolda düşünme pratiklerini geliştirir. ÖEY döngüsü, dönüştürücü yeterlikleri geliştirmede katalizör görevi görmektedir. Dönüştürücü yeterliklerin her biri öğrenenin uyumlu ve yansıtıcı olma becerisine dayanmaktadır. Ayrıca uygun şekilde eyleme geçmenin ve kendi düşünme biçimlerini sürekli olarak geliştirmenin de yolunu açmaktadır.
Öğrenciler ÖEY döngüsü içinde planlama, deneyim ve yansıtma süreçlerini yaşayarak kendi anlamlandırma sürecini derinleştirir ve olaylara bakış açısını genişletir. ÖEY döngüsü, gelişimsel ve sosyal öğrenme kuramlarından temellendiği ve pek çok bağlama uyarlanabildiği için öğrencilerin yalnızca okulda değil, yaşamları boyunca deneyimleyebilecekleri bir süreçtir. Aynı zamanda, pusuladaki diğer süreçlerle birlikte bütüncül olarak ilerletildiğinde öğrenci etkenliğinin ve dönüştürücü yeterliklerin gelişiminin hızlandırılmasına önemli derecede katkı sunar.
ÖEY döngüsü, proaktif olma, farklı bakış açılarından bakabilme, eleştirel düşünme ve yansıtıcı düşünme gibi kavramlarla yakından ilişkilidir. ÖEY döngüsünün her bir aşaması birbiriyle iç içe geçmiştir ve birbirinden sürekli olarak etkilenir. Özellikle öngörü ve eylem, eylem ve yansıtma, yansıtma ve öngörü arasında organik bir bağ bulunmaktadır.
Öngörü
Öngörü aşamasında öğrenciler, eylemlerinin kısa ve uzun vadeli sonuçlarını kestirme yeteneklerini kullanır, kendileri ve başkalarının neyi gerçekleştirmek istediklerini anlamaya çalışarak mevcut bakış açılarını genişletir. Öngörü, temel olarak bugün atılan bir adımın gelecekteki olası etkilerini düşünme yeteneğidir. Atılabilecek adımlar arasından seçim yapmayı, bu seçimlerin olası etkilerini düşünmeyi, önceliklendirmeyi ve hatta gerektiğinde hiçbir seçim yapmamayı da kapsamaktadır.
Eylem
Eylem, öğrencilerin belli hedeflere ulaşmak için harekete geçme aşamasıdır. Eylemlerin olumlu ya da olumsuz sonuçları olabileceği için eyleme geçmeden önceki öngörü aşaması oldukça önemlidir. Öngörü aşamasında derin bir düşünme süreci gerçekleştiren öğrenciler, bilinçli ve planlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmek üzere aktif katılımcılar olarak harekete geçerler.
Yansıtma
Yansıtma aşamasında öğrenciler, düşünme kabiliyetlerini geliştirmelerinin yanı sıra anlamlandırmalarını derinleştirerek değişen koşullara uyum sağlama ve sonraki adımları buna paralel biçimde belirleme yeteneklerini de geliştirirler. Yansıtma, kökeninin bilimsel sorgulamaya dayandığı sistematik, dikkatli, disiplinli bir şekilde düşünme biçimi olmasının yanı sıra aynı zamanda öğrenmenin sürekliliğini de mümkün kılan bir halkadır. Dönüştürücü yeterliklerin geliştirilmesinde ve derinleştirilmesinde yansıtıcı düşünme önemli bir yere sahiptir.
Kaynak
OECD. (2019). OECD Future of education and skills 2030: OECD Learning compass 2030. https://www.oecd.org/education/2030-project/teaching-and-learning/learning/learning-compass-2030/OECD_Learning_Compass_2030_Concept_Note_Series.pdf adresinden erişildi.