Bugünün Öğrencileri, Yarının Problemlerine Hazır Mı?
PISA 2012: PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ 1
Cep telefonum bozuldu, buluşmam gereken arkadaşlarıma nasıl haber verebilirim?
Hava alanına en kısa yoldan/en hızlı şekilde nasıl gidebilirim?
Alışveriş merkezinin yemek katında en uygun menüyü nasıl seçerim?
Hayatımız problem çözmekle ve gelişen ani durumlara yönelik kararlar almakla geçiyor. Hal böyle olunca, değişmeyen tek şeyin değişim olduğu günümüzde insanoğlunun en büyük meziyeti hızla akan yaşama ayak uydurabilmek olarak karşımıza çıkıyor. Peki; geleceğin yetişkinleri olan bugünün 15 yaşındaki öğrencileri 21. yüzyılın gerekliliği olarak tanımlanan günlük hayatta karşılaşılan problemleri çözmede ne kadar başarılı?
Geçtiğimiz günlerde OECD; PISA 2012 ile ilgili yayınladığı dört büyük rapora ek olarak öğrencilerin problem çözme becerilerinin değerlendirildiği PISA 2012 Results: Creative Problem Solving-Students’ skills in tackling real-life problems isimli raporu paylaştı. 44 ülkeden 85 bin öğrenci ile bilgisayar üzerinden gerçekleştirilen, problem çözme değerlendirmesinin sonuçlarının paylaşıldığı bu rapor; problem denilince aklımıza gelen sayısal matematik işlemlerinden öte, öğrencilerin günlük hayatta karşılaşabilecekleri sorunlara çözüm getirebilme yetenekleri ile ilgili zengin bir veri kaynağı sunuyor.
Problem çözme yeterliği, PISA 2012 raporlarında çözümü açık şekilde belli olmayan bir problem durumunda öğrencinin bu durumu anlama ve bilişsel süreçler yardımı ile çözme kapasitesi olarak tanımlanıyor. Bilindiği üzere PISA, genel çerçevesi kapsamında çözümü için zorunlu eğitim döneminde kazanılması gereken temel bilgilerin yeterli olduğu sorulara odaklanıyor. Bununla beraber problem çözme yeterliği, temel bilgileri yeni durumlarda kullanabilme ve rutin olmayan problemleri çözebilme becerisini de içeriyor.
PISA 2012’de problem çözme becerileri ile ilgili olarak dâhil edilen sorulardan birinde öğrencilere ödünç alınan bir mp3 çaların çalıştırılması, tuşlarının işlevinin belirlenmesi, ekrandaki işaretlerin yorumlanması gibi hedefler yöneltiliyor. Bir diğerinde ise yeni alınan klima için kullanma kılavuzunun olmadığı belirtiliyor ve uzaktan kumandadaki göstergeleri kullanarak klimanın sıcaklığı ve nemi nasıl değiştirdiğini bulmaları bekleniyor. Başka bir soruda otomatik bilet alma makinesinin ekranı kullanılarak öğrencilerden farklı rotalar için biletler almaları isteniyor. Özetle, PISA 2012 problem çözme değerlendirmesinde yer alan sorular öğrencilerin yeni durumlara ne kadar açık olduklarını, belirsizlikle nasıl başa çıkabildiklerini, çözüme ulaşmak için ne kadar çabaladıklarını değerlendirmeye odaklanıyor.
PISA 2012’ye katılan ülkeler genelinde 15 yaş grubundaki öğrencilerin problem çözme becerileri ile ilgili öne çıkan bulgular aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Singapur, Kore ve Japonya’daki öğrenciler problem çözme becerilerinde diğer ülkelerdeki akranlarından daha yüksek performans göstermektedir.
- OECD ülkeleri genelinde öğrencilerin %11,4’ü üst düzey problem çözme becerilerine sahipken her 5 öğrenciden 1’i sadece temel seviyede ve alışkın oldukları türde problemleri çözebilmektedir.
- Öğrencilerin problem çözme becerileri, matematik performanslarına kıyasla sosyo-ekonomik düzeylerinden daha az etkilenmektedir.
- OECD ülkeleri genelinde üst düzey problem çözme becerilerine sahip her 5 öğrenciden 2’si kız, 3’ü erkek. Üst düzey problem çözme becerilerine sahip öğrencilerde kız öğrencilerin oranının erkek öğrencilerden daha fazla olduğu bir ülke ne yazık ki yok.
- Brezilya, İtalya, Japonya, Kore, İngiltere, Amerika gibi ülkelerde öğrenciler; diğer ülkelerdeki fen, matematik, okuma alanlarında benzer performans gösteren akranları ile karşılaştırıldığında, problem çözme değerlendirmesinde daha başarılılar.
Bilindiği üzere PISA, öğrencileri her alan için 6 farklı yeterlik düzeyinde ele alıyor. OECD ülkeleri genelinde 40 öğrenciden 1’i 6.yeterlik düzeyinde problem çözme becerilerine sahip. Türkiye’de ise 500 öğrenciden sadece 1’i en üst düzeyde problem çözme performansı gösterebiliyor. Diğer taraftan, Türkiye’de üst düzey problem çözme becerilerine sahip öğrencilerin oranı %2,2 iken, alt düzey problem çözme becerilerine sahip öğrencilerin oranı ise %35,8 olarak karşımıza çıkıyor.
Birçok ülkede bir alanda üst düzey performans gösteren öğrenciler, genellikle başka bir alanda da üst düzey performans gösteriyor. Örneğin, problem çözme becerilerinde üst düzey performans gösteren öğrencilerin % 64’ü matematikte de üst düzey performans gösteriyor. Bu oranlar bize ülkelerin üst düzey performans gösteren öğrenci potansiyelleri ile ilgili durumu hakkında ipucu veriyor. Ancak, Türkiye’de herhangi bir alanda üst düzey yeterliklere sahip olmayan öğrenci oranı %91,7. Üst düzey performans gösteren öğrenciler; diğer bir deyişle 5. düzey ve üstünde yer alan öğrenciler, gelecek için fark yaratma potansiyeline sahip, toplumsal ve bilimsel dinamikleri ileriye taşıyıcı kitle olarak görülüyor. Türkiye’de 10 öğrenciden 9’unun herhangi bir alanda üst düzey yeterlik düzeyinde olmaması, Türkiye’nin bu kapsamda geleceği ile ilgili iyimser bir tablo çizilmesini güçleştiriyor.
Türkiye’nin problem çözme becerileri kapsamında elde ettiği ortalama puan 454. Bu puan PISA problem çözme becerilerinde 2. yeterlik düzeyine karşılık geliyor. 2. yeterlik düzeyindeki öğrenciler alışkın olmadıkları problem durumlarını kısmen anlayabilir, küçük ev aletleri ya da otomatik makinelerin kullanımını kısmen kontrol edebilirler. Basit bir hipotezi test edebilir, tek bir sınırlılığı olan problemleri çözebilir, problemi çözmek için gerekli olan hedefe ulaşma yolunda plan yapabilir, bir defada bir alt hedefe ilerleyebilirler. Ancak; bu yeterlik seviyesindeki öğrencilerin çözümün tüm basamaklarını bütünsel olarak izlemek için kapasiteleri sınırlıdır. Tanımlanan 6 yeterlik düzeyinde, ülke ortalamasının en temel problem çözme becerilerinin yer aldığı 2. yeterlik düzeyinde olması düşündürücü bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye’deki öğrencilerin problem çözme performansları cinsiyetlerine göre incelendiğinde, erkek öğrencilerin ortalamasının kız öğrencilerin ortalamalarından 15 puan daha fazla olduğu ve bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülüyor. Öğrencilerin cinsiyet bazında yeterlik düzeylerine dağılımı ise aşağıdaki tabloda yer alıyor. Tablodan da anlaşılacağı üzere yeterlik düzeyi arttıkça kız öğrenci oranı azalıyor ve Türkiye genelinde 6. düzeyde tanımlanan problem çözme becerilerine sahip kız öğrenci bulunmuyor.
1. düzeyin altı | 1. Düzey | 2. Düzey | 3. Düzey | 4. Düzey | 5. Düzey | 6. Düzey | |
---|---|---|---|---|---|---|---|
Kız | 12,6 | 25,9 | 32,3 | 20,0 | 7,9 | 1,3 | 0,0 |
Erkek | 9,4 | 23,7 | 30,6 | 22,4 | 10,9 | 2,7 | 0,3 |
Toplam | 11,0 | 24,8 | 31,4 | 2,2 | 9,4 | 2,0 | 0,2 |
Öğrencilerin problem çözme performanslarının yeterlik düzeylerine dağılımına bakıldığında Türkiye’deki öğrencilerin performanslarının diğer ülkelere kıyasla birbirine daha yakın olduğu görülüyor. Yüksek performans gösteren ülkelerde öğrenci başarılarının dağılımının benzer olması eğitim sistemlerinde istenen bir durum olsa da OECD ortalamasının oldukça gerisinde yer alan Türkiye için aynı şeyi söylemek ne yazık ki mümkün görünmüyor.
Türkiye için dikkat çekici bir bulgu mesleki liseler ve genel liseler kıyaslamasında yer alıyor. Mesleki liselerde öğrenim gören öğrencilerin problem çözme puanları 434 iken, genel liselerde öğrenim gören öğrencilerin puan ortalamaları 467. İki program kıyaslandığında problem çözme becerilerindeki başarı farkı (33); matematik (63), fen (49) ve okuma (50) alanlarına kıyasla daha az. Ancak, mesleki liselerde öğrenim gören öğrencilerin %62,9’u, genel liselerde öğrenim gören ve matematikte benzer başarı gösteren akranlarından problem çözme alanında daha yüksek performans gösteriyor. Diğer bir deyişle, Türkiye’de matematikte benzer puanlara sahip öğrencilerden meslek lisesinde öğrenim gören öğrenciler günlük hayatta karşılaştıkları problemleri çözmede genel liselerde öğrenim gören akranlarından daha başarılılar. Bu bulgunun sebepleri arasında mesleki liselerde öğrenim gören öğrencilerin aldıkları eğitimin bir getirisi olarak günlük hayatta karşılaşılan problem durumlarına ve kullanılan cihazlara daha alışkın olma olasılıkları gösterilebilir. Anadolu öğretmen liselerinde öğrenim gören öğrencilerin ise problem çözme becerilerinin tahmin edilenden daha düşük olduğu görülüyor. Bu sonuçların altında yatan sebeplerin derinlemesine araştırılması ülkemizdeki eğitim sistemi için önemli ipuçları sunabilir.
Türkiye, matematik alanında okullar arası başarı farklılıklarının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Öğrencilerin problem çözme performansları kapsamında ise okullar arası başarı farklılığının daha az olduğu görülüyor. Ülkemizde öğrenciler okul seçerken matematik performansları belirleyici bir kriter olarak kullanılıyor, ancak öğrencilerin problem çözme yetenekleri eğitim hayatlarının herhangi bir aşamasında değerlendirilip okul tercihlerinde ya da performans değerlendirmelerinde kriter olarak kullanılmıyor. Böylece öğrencilerin okullardaki dağılımını en çok matematik başarısı belirliyor. Problem çözme becerisi bu sürece dahil edilmediği, diğer bir deyişle öğrenciler problem çözme becerilerine göre gruplanmadığı için okullar arası başarı farklılığının da nispeten az olması oldukça anlaşılabilir bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
OECD ülkeleri genelinde, evlerinde okuldaki eğitimlerine destek olması için kullanabildikleri en az bir bilgisayarın olduğu öğrenci oranı %94. Türkiye’de ise bu oran %68,3. Evde bilgisayara erişimi olan öğrenciler ile olmayan öğrenciler arasındaki puan farkı problem çözme becerileri kapsamında 24 olarak karşımıza çıkıyor. Bu fark diğer alanlar için 20 puanın altına düşüyor. OECD ülkeleri genelinde okulda bilgisayar kullandıklarını söyleyen öğrencilerin oranı %72, Türkiye’de ise öğrencilerin yarısından daha azı okulda bilgisayar kullanabiliyor. Ülkemizde eğitimde teknoloji kullanımının arttırılması ile ilgili güzel gelişmeler oluyor. Ancak, teknolojinin öğrencilerin hayatında daha etkin yer alması için alınacak uzun yollarımızın olduğu da tartışılmaz bir gerçek.
Problem türlerine göre öğrencilerin soruları yanıtlama oranları incelendiğinde, öğrencilerin problemi çözmek için gerekli tüm bilgilerin başlangıçta verildiği soruları cevaplama oranlarının, bilgilerin açıkça başlangıçta sunulmadığı problemlere oranla daha yüksek olduğu görülüyor. Bununla birlikte muhakeme ve özyönetim gerektiren becerilerin ön planda olduğu sorulara kıyasla öğrenciler, bilgiyi kullanmalarını gerektiren sorularda daha başarılı. Problem çözme süreçlerine göre ise Türkiye’deki öğrenciler “planlama ve uygulama”, “izleme ve yansıtma” süreçlerinde tahmin edilenden daha yüksek bir performans gösterirken “keşfetme ve anlama”, “görselleştirme ve formüle etme” süreçlerinde beklenenin altında performans göstermişlerdir. Sorulardan istenen cevap formatına göre öğrenci puanları değerlendirildiğinde ise Türkiye’deki öğrencilerin çoktan seçmeli sorularda yapılandırılmış cevap gerektiren sorulardan daha başarılı olduğu söylenebilir. Ölçme-değerlendirme sistemimizin ağırlıklı olarak çoktan seçmeli sorular üzerine kurulduğu ülkemizde bilişsel süreç becerilerinin sağlıklı değerlendirilemediği düşünüldüğünde, öğrencilerin problem çözme süreçlerinde eksikliklerinin giderilmesi adına bu bulguların detaylı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Son söz;
OECD’nin PISA ile ilgili yayınladığı bu raporda, Türkiye’deki 15 yaş grubu öğrencilerin çağın gerektirdiği becerilerin oldukça gerisinde yer aldığı görülüyor. Daha önceki raporlarda paylaşılan bulgulardan da yola çıkıldığında, Türkiye’deki öğrenciler hem temel yeterlikleri kazanmada, hem de bu yeterlikleri günlük hayatta karşılaşabilecekleri problem durumlarını çözmek için kullanmada yardıma ihtiyaç duymaktadırlar. Eğitim sistemimiz beceri değil akademik başarı odaklı olduğu için eleştirilegelse de, sonuçlar her iki boyutta da yapılan düzenlemelerin öğrencilere yansımadığını göstermektedir. Değişimin baş döndürücü hızda olduğu çağımızda hayatı temel alan, öğrenmeyi anlamlı kılan bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tür bir yaklaşım öğretim süreçleri için gerekli olan kazanımlar yerine beceri kümeleri üzerinde odaklanmayı gerektirir. Dil, sosyal beceri, eleştirel düşünme, akıl yürütme gibi PISA’da da önemsenen gelişimsel özelliklerin ön plana çıkarıldığı, öğrencileri bugünün de ötesinde geleceğin belirsizliğine hazırlayan bir eğitim sistemi için tüm paydaşların çaba göstermesi gereklilik arz etmektedir.