Bir Bakışta Eğitim 2018

OECD tarafından her yıl yayımlanan Bir Bakışta Eğitim raporları, OECD ülkelerinin eğitim sistemlerine ilişkin verilerini ortaya koyarken, aynı zamanda uluslararası karşılaştırmaların yapılmasına imkân sağlamaktadır. Rapor her yıl eğitim sistemlerinin temel göstergeleri ve değişkenlerine ilişkin verilerin güncel durumunu sunmaktadır. Bu kapsamda, Bir Bakışta Eğitim 2018 (OECD, 2018a) raporunun eğitim süreçlerinin çıktıları, eğitime erişim, eğitime ayrılan finansal kaynak ve öğrenme ortamları ve okullar olmak üzere dört başlık altında sunulan göstergelerine ilişkin veriler Türkiye açısından incelenmiştir.

A. Eğitim Süreçlerinin Çıktıları

Eğitim süreçlerinin çıktıları, yalnızca toplumların değil, bireylerin de yaşam standardı ve refahı üzerinde belirleyici olmaktadır. Bu nedenle eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, eğitim aracılığıyla sosyal ve ekonomik hareketliliği artırmanın yanında, sosyo-ekonomik çıktıların da iyileştirilmesine katkı sağlamaktadır.

Yetişkinlerin eğitim düzeyleri incelendiğinde, ortaöğretim ve yükseköğretim mezunu olmayan nüfus oranlarının OECD ülkeleri ortalamasına göre oldukça yüksek olması dikkat çekmektedir (Tablo 1). Türkiye’de 25-34 yaş aralığında olup ortaöğretim mezunu olmayan nüfus oranı %44’tür, bu oran %15 olan OECD ortalamasının neredeyse üç katına karşılık gelmektedir. Aynı veri cinsiyet bazlı olarak incelendiğinde Türkiye’de ortaöğretim mezunu olmayan kadın oranının erkeklerden, OECD ortalamasında ise erkeklerin oranının kadınlardan daha fazla olduğu görülmektedir. Türkiye’de 25-34 yaş aralığında ortaöğretim mezunu olmayan kadınların oranı %47; erkeklerin oranı %42’dir. Aynı veriler OECD ortalamasında kadınlar için %14 ve erkekler için %17’dir. 25-34 yaş aralığında olup yükseköğretim mezunu olanların oranı ise Türkiye’de %32, OECD ortalamasında %44’tür. Eğitim düzeyi ortaöğretim altında kalan 25-34 yaş aralığındaki yetişkinlerin oranı yıllar içinde azalırken, üniversite mezunu olanların oranı yıllar içinde artış göstermiştir.

Tablo 1. 25-34 Yaş Aralığında Bulunan Yetişkinlerin Eğitim Düzeylerinin Yıllara Göre Değişimi (%)

Türkiye OECD
2007 2017 2007 2017
Ortaöğretim mezunu olmayan Toplam 61 44 20 15
Kadın 67 47 19 14
Erkek 55 42 22 17
Ortaöğretim veya ortaöğretim sonrası yükseköğretim olmayan okullardan mezun Toplam 25 24 47 41
Kadın 20 21 44 37
Erkek 30 27 49 46
Yükseköğretim mezunu Toplam 14 32 34 44
Kadın 13 32 38 50
Erkek 16 31 30 38

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933801620

Bu başlık altında öne çıkan göstergelerden bir diğeri ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranıdır. 18-24 yaş aralığındaki gençlerin durumu incelendiğinde ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranının %31,1 olduğu görülmektedir. Bu oran OECD ülkeleri içindeki en yüksek orandır. OECD ortalamasında 18-24 yaş aralığındaki gençlerin %14,5’i ne eğitimde ne de istihdamdadır. Bu oran kadınlar için %15,4, erkekler için ise %13,5 olarak kaydedilmiştir. Türkiye’de ise ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı kadınlar için %43,5, erkekler için %19,1’dir. Kadınlar için kaydedilen oran OECD’deki en yüksek orandır. Türkiye, aynı zamanda kadınlar ve erkekler arasındaki farkın da en yüksek olduğu ülkelerden biridir. OECD ortalamasında bu fark yaklaşık %2 iken, Türkiye’de %20’nin üzerindedir. Türkiye’de 15-29 yaş grubunda olan gençlerin ise %42,5’i eğitimde, %30,3’ü eğitim dışında ve istihdamda, %27,2’si ne eğitimde ne istihdamdadır. Türkiye’deki ve OECD ülkeleri ortalamasındaki oranlar Tablo 2’de sunulmuştur.

Tablo 2. Eğitimde ve İstihdamda Olan Gençlerin Oranı (%)

Eğitimde Eğitim dışı
İstihdamda İstihdam dışı İstihdamda İstihdam dışı
Türkiye OECD Türkiye OECD Türkiye OECD Türkiye OECD
18-24 yaş Toplam 13,7 16,8 27,0 36,0 28,2 32,7 31,1 14,5
Kadın 9,3 18,2 27,8 37,7 19,4 28,7 43,5 15,4
Erkek 17,9 15,6 26,2 34,5 36,8 36,5 19,1 13,5
15-29 yaş Toplam 11,5 13,0 31,0 34,5 30,3 39,1 27,2 13,4
Kadın 7,4 13,7 32,4 35,2 20,3 35,2 39,9 15,8
Erkek 15,4 12,4 29,7 33,8 39,8 42,8 15,1 11,0

Kaynak: OECD.Stat sayfasındaki verilere dayanarak oluşturulmuştur (http://stats.oecd.org/).

Eğitim düzeylerine göre istihdam edilme ve işsizlik oranları hem eğitimin niteliği hem de istihdam piyasasının işgücünden beklentileri açısından önemli bir çerçeve çizmektedir. Eğitim düzeyinin artması beceri havuzunu genişletirken, bireylerin istihdam edilebilirliğini de artırmaktadır. Ancak ülkenin ekonomik durumu, piyasada bulunan işler ve bu işlerin gerektirdiği beceri düzeyleri de bu noktada belirleyici olmaktadır. 2017 yılı verilerine göre, 25-34 yaş grubunun eğitim düzeylerine göre istihdam edilme ve işsizlik oranları Tablo 3’te sunulmuştur.

Tablo 3. Eğitimde ve İstihdamda Olan Gençlerin Oranı (%)

Türkiye OECD
İstihdam edilme oranları
Ortaöğretim mezunu olmayan 54 60
Ortaöğretim veya ortaöğretim sonrası yükseköğretim kademesinde olmayan okullardan mezun 65 77
Yükseköğretim mezunu 75 84
İşsizlik oranları
Ortaöğretim mezunu olmayan 11,7 14,8
Ortaöğretim veya ortaöğretim sonrası yükseköğretim kademesinde olmayan okullardan mezun 11,3 7,8
Yükseköğretim mezunu 13,1 5,8

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933802019

Tablo 3’teki en çarpıcı veri yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranının ortaöğretim mezunlarından daha yüksek olmasıdır; %13,1 olan Türkiye’deki yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranı, OECD ortalamasında %5,8’dir.

Eğitim düzeyi daha yüksek olan bireylerin istihdam edilebilirliğinin daha yüksek olması ve daha fazla gelir elde etme potansiyeli, kişilerin eğitimde geçirdikleri süreyi uzatmasında önemli bir etkendir. Eğitimin maliyeti ve getirisi bireylerin eğitimde kalmak veya iş gücüne geçmek arasındaki tercihleri üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Tablo 4’te yükseköğretimin dolar bazındaki bireysel maliyeti ve getirisi gösterilmektedir.

Tablo 4. Yükseköğretimin Kişisel Maliyet ve Getirisi

Bireysel maliyet (USD, SAGP*) Getiri (USD, SAGP)
Kadın Erkek Kadın Erkek
Türkiye -7.600 -11.600 211.300 201.500
OECD -41.700 -52.500 234.000 319.600

* USD, SAGP: USD satın alma gücü paritesine göre dönüştürülmüştür.
Kaynak: OECD. (2018). https://doi.org/10.1787/888933802380, https://doi.org/10.1787/888933802399

Tablo 4’e göre Türkiye’deki yükseköğretimin bireysel maliyeti OECD ortalamasından çok daha düşüktür. OECD ortalamasıyla kıyaslandığında Türkiye’de kadınların ve erkeklerin bireysel eğitim maliyetleri düşük olmasına rağmen, getiriler oransal olarak çok daha yüksektir. Matematiksel olarak ifade etmek gerekirse, OECD ortalamasında kadınlar ve erkekler için bireysel maliyetlerinin 5,6 ve 6,1 kat getirisi sağlanırken, bu oranlar Türkiye’de kadınlar için 27,8 ve erkekler için 17,4’tür.

Yükseköğretimin dolar bazında kamusal maliyeti ve getirisi ise ülkelerin eğitime yaptıkları yatırım için ekonomik anlamda sağlam bir rasyonel dayanak oluşturmaktadır. Tablo 5’e göre OECD ortalamasında yükseköğretimin dolar bazındaki kamusal maliyeti Türkiye’nin yaklaşık olarak iki katıdır.

Tablo 5. Yükseköğretimin Kamusal Maliyet ve Getirisi

Kamusal maliyet (USD, SAGP) Getiri (USD, SAGP)
Kadın Erkek Kadın Erkek
Türkiye -23.200 -23.800 71.200 93.900
OECD -44.700 -48.500 116.800 188.100

Kaynak: OECD. (2018). https://doi.org/10.1787/888933802418, https://doi.org/10.1787/888933802437

B. Eğitime Erişim

Okul çağındaki öğrencilerin okullaşma oranları, ülke nüfuslarının eğitim düzeylerine dair çıkarımda bulunmak için oldukça önemlidir. Türkiye, OECD ve AB22 (22 Avrupa Birliği ülkesi) ortalaması için 16 – 20 yaş arasındaki tam ve yarı-zamanlı okullaşma oranları Tablo 6’da sunulmuştur. Ülke örnekleri incelendiğinde okullaşma oranlarındaki belirgin düşüşün 18 yaşta olduğu görülmektedir. Türkiye ile birlikte Brezilya, Şili, Yunanistan, Kore ve Yeni Zelanda bu yaş grubunda %25 veya daha fazla düşüşün yaşandığı ülkelerdir. 5-14 yaş aralığında olup, eğitime tam zamanlı katılan öğrencilerin okullaşma oranları ise Türkiye için %95, OECD ve AB22 ortalaması için ise %98 olarak rapor edilmiştir.

Tablo 6. Türkiye, OECD ve AB22 Ortalamaları İçin 16-20 Yaş Arası Okullaşma Oranları (%)

16 yaş 17 yaş 18 yaş 19 yaş 20 yaş
Türkiye 83 77 52 51 59
OECD ortalaması 95 92 77 63 54
AB22 ortalaması 96 93 84 66 57

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933803045

Raporda, 25 yaş altında olup ortaöğretimden ilk kez mezun olması beklenenlerin oranı program türlerine göre karşılaştırılmaktadır (Tablo 7). Türkiye’de genel ortaöğretim programlarından mezun olması beklenenlerin oranı %33 iken, mesleki eğitim programlarından mezun olması beklenenlerin oranı %38’dir. Genel ortaöğretim için OECD ortalaması %51, AB22 ortalaması %48; mesleki ortaöğretim için OECD ortalaması %31, AB22 ortalaması %36’dır. Türkiye ile birlikte Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg, Hollanda, Slovak Cumhuriyeti, Slovenya ve Birleşik Krallık mesleki programlardan ilk defa mezun olması beklenenlerin oranının daha fazla olduğu ülkelerdir. OECD ülkelerinde 25 yaş altında olup herhangi bir ortaöğretim programından ilk kez mezun olması beklenenlerin oranı 2005’ten 2016’ya yaklaşık %9 artış göstermiştir. Türkiye ve Portekiz’de ise bu artış oranı %23 civarındadır.

Tablo 7. Türkiye, OECD ve AB22 Ortalamaları İçin 16-20 Yaş Arası Okullaşma Oranları (%)

Tüm programlar Genel ortaöğretim Mesleki ortaöğretim
Tüm yaşlar 25 yaş altı Tüm yaşlar 25 yaş altı Tüm yaşlar 25 yaş altı
Türkiye 75 71 36 33 39 38
OECD ortalaması 87 81 53 51 36 31
AB22 ortalaması 87 81 49 48 41 36

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933803368

Kadınların istihdama katılımını etkileyen önemli faktörlerden biri erken çocukluk eğitimi ve bakım hizmetleridir. Ancak Türkiye’de üç yaş altındaki çocuklar için neredeyse erken çocukluk eğitimi ve bakım hizmeti bulunmamaktadır. Oysa uluslararası eğilimler, üç yaş altındaki çocuklar için bu kapsamdaki hizmetlerin arttığını göstermektedir. Türkiye’de 3-5 yaş arasındaki okullaşma oranları ise gelişme kaydetmiş ve 2005-2016 yılları arasında neredeyse üçe katlanmıştır (Şekil 1). Bu yaş grubundaki çocukların okullaşma oranları 2005 yılında %13, 2010 yılında %27, 2016 yılında ise %37 olarak tespit edilmiştir. AB22 ortalaması için bu rakamlar 2005 yılında %83, 2010 yılında %88 ve 2016 yılında %89 iken, OECD ortalaması için 2005 yılında %76, 2010 yılında %83 ve 2016 yılında %86’dır. Erken çocukluk eğitimi ve bakımı kapsamında çocuk başına yapılan yıllık harcama Türkiye’de toplam 3.591 dolar, OECD ortalamasında 8.759 dolar, AB22 ortalamasında ise 8.952 dolardır.

Şekil 1. Türkiye İçin 3-5 Yaş Arası Okullaşma Oranları (%)

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933803159

Yükseköğretime ilk kez girmesi beklenen öğrenci oranları, hayatının bir noktasında yükseköğretim programlarından birine girmesi beklenen nüfus oranını ifade etmektedir. Bu oranlar, belirli bir yaş grubunda belirli bir yükseköğretim kademesine ilk kez giren öğrenci sayısı ve o yaş grubunun tüm nüfusu verilerinin kullanılmasıyla hesaplanan bir olasılığı ifade etmektedir. Bu veriler aynı zamanda yükseköğretimin erişilebilirliği ile yükseköğretim düzeyindeki bilgi ve becerilere sahip nüfus oranına ilişkin öngörüde bulunmayı sağlamaktadır. Türkiye’de ilk defa yükseköğretime girmesi beklenenlerin oranı ön lisans düzeyinde %49, lisans düzeyinde %61, yüksek lisans düzeyinde %11, doktora düzeyinde ise %1,1’dir. OECD ortalamasında ise bu oranlar ön lisans düzeyinde %16, lisans düzeyinde %58, yüksek lisans düzeyinde %24 ve doktora düzeyinde %2,5’tir. Şekil 2’de Türkiye, OECD ve AB22 ülkeleri ortalamaları için kademelere göre oranlar verilmiştir.

Şekil 2. Türkiye, OECD ve AB22 Ortalaması İçin Yükseköğretime İlk Kez Girmesi Beklenen Öğrenci Oranları (%)

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933803539

Yükseköğretimden ilk kez mezun olması beklenen nüfus oranları yüksek bilgi ve beceriye sahip nüfusun ve iş gücünün oranını ortaya koymaktadır. Bu oranlar, belirli bir yaş grubunda belirli bir yükseköğretim kademesinden ilk kez mezun olan yetişkinlerin sayısı ve o yaş grubunun tüm nüfusu verilerinin kullanılmasıyla hesaplanan bir olasılığı ifade etmektedir. Türkiye’de tüm nüfus içinde beklenen ön lisans mezunu olma oranı %25, lisans mezunu olma oranı %34, yüksek lisans mezunu olma oranı %5, doktoradan mezun olma oranı ise %0,5’tir. İlk defa yükseköğretimin herhangi bir kademesinden mezun olma için beklenen oran Türkiye ortalaması için %60’tır. Şekil 3’te Türkiye, OECD ve AB22 ülkeleri ortalamaları için kademelere göre oranlar verilmiştir. Türkiye’de 2007 ile 2017 yılları arasında 25-34 yaş aralığında olup yükseköğretim derecesine sahip yetişkinlerin oranı %17 artmıştır; OECD ortalamasında ise bu artış %10 ile sınırlı kalmıştır.

Şekil 3. Türkiye, OECD ve AB22 Ortalaması İçin Yükseköğretimden İlk Kez Mezun Olması Beklenen Nüfus Oranları (%)

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933803672

Eğitimde yukarı yönlü hareketliliğin görece olarak düşük kalması Türkiye’nin karşı karşıya olduğu önemli sorunlardan biridir. Ebeveynleri ortaöğretim mezunu olmayan, 25-64 yaş arası yetişkinlerin %74’ünün kendileri de ortaöğretimden daha düşük bir eğitime sahip olmaktadır. Bu oran ülkeler ortalaması için %36’dır. Diğer yandan, en az bir ebeveyni ortaöğretim mezunu olan yetişkinlerin neredeyse yarısı (%46) yükseköğretime erişebilmektedir. En az bir ebeveyni yükseköğretim mezunu olan yetişkinlerin yükseköğretime erişme oranı ise %71’dir.

C. Eğitime Ayrılan Finansal Kaynak

Eğitim kademelerine göre öğrenci başına yapılan yıllık ortalama eğitim harcamalarına bakıldığında, Türkiye’de öğrenci başına ilkokuldan yükseköğretime kadar yaklaşık 4.652 dolar harcama yapılırken, OECD ülkeleri ortalamasında 10.520 dolar harcama yapıldığı görülmektedir. Türkiye’de yapılan harcama oranı OECD ortalamasının yarısından az olup, Türkiye OECD ülkeleri arasında Meksika’dan sonra en az harcamanın yapıldığı ülkedir.

Bir Bakışta Eğitim 2018 raporunda kademelere göre ülkelerin öğrenci başına yaptıkları harcamalara da yer verilmektedir (Tablo 8). Bu harcamalar OECD ülkeleri ortalaması için ilkokul seviyesinde 8 bin 631, ortaokul seviyesinde 9 bin 941, ortaöğretim seviyesinde 10 bin 196 ve yükseköğretim seviyesinde 15 bin 656 dolardır. Türkiye’de ise bu harcamalar ilkokul düzeyinde 4 bin 134, ortaokul düzeyinde 3 bin 491, ortaöğretim düzeyinde 3 bin 528 ve yükseköğretim düzeyinde 8 bin 901 dolardır. Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasında kademeler bazında yapılan harcamalar arasında önemli bir fark bulunmaktadır. OECD ülkeleri ortalamasında ortaöğretimde öğrenci başına yapılan harcama ilkokula kıyasla daha yüksekken, Türkiye’de bu durum tam tersidir. Türkiye’ye yönelik benzer durumdaki diğerler ülkeler arasında Lüksemburg, Şili ve Birleşik Krallık bulunmaktadır.

Tablo 8. Eğitim Kademelerine Göre Öğrenci Başına Yapılan Yıllık Eğitim Harcamaları (USD, SAGP)

Türkiye OECD AB22
İlkokul 4.134 8.631 8.656
Ortaokul 3.491 9.941 10.175
Ortaöğretim 3.528 10.196 10.230
Yükseköğretim 8.901 15.656 15.998
İlkokuldan yükseköğretime (toplam) 4.652 10.520 10.555

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933804128

Yapılan harcamalar kadar bu harcamaların gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) içindeki yeri de eğitime ayrılan kaynakların büyüklüğünü görece olarak değerlendirebilmek açısından önemli bir göstergedir. Bu anlamda, Türkiye ile OECD ve AB22 ülkeleri ortalamasında belirgin bir fark bulunmamaktadır. İlkokul seviyesinden yükseköğretim seviyesine kadar GSYH içinden eğitim kurumlarına ayrılan pay OECD ülkeleri ortalamasında %5, AB22 ortalamasında %4,6 iken, bu oran Türkiye’de %4,8’dir.

Eğitime yönelik yapılan toplam harcamanın kaynakları içinde özel ve kamusal harcama payları ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. OECD ülkeleri ortalamasında ilkokul, ortaöğretim okulları ve ortaöğretim sonrası yükseköğretim kademesinde olmayan okullar kademelerinde kamu kaynaklarından yapılan harcama toplam eğitim harcamalarının %90’ını, özel kaynaklardan yapılan harcama ise %9’unu oluşturmaktadır. Bu oranlar Türkiye’de kamu kaynaklarından yapılan harcamalar için %81 ve özel kaynaklardan yapılan harcamalar için %19’dur (Tablo 9). Aynı değerlere yükseköğretim seviyesinde bakıldığında OECD ülkeleri ortalamasında kamusal harcama oranının %66, Türkiye’de ise %75 olduğu görülmektedir.

Tablo 9. Eğitim Kademelerine Göre Kamu ve Özel Eğitim Harcamalarının Toplam Eğitim Harcamaları İçindeki Payı (%)

Türkiye OECD AB22
Kamu Özel Kamu Özel Kamu Özel
İlkokul, ortaöğretim ve ortaöğretim sonrası yükseköğretim kademesinde olmayan okullar 81 19 90 9 92 8
Yükseköğretim 75 25 66 31 73 22
İlkokuldan yükseköğretime 79 21 83 16 87 11

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933804394

Yıllar bazında değişime bakıldığında ise Türkiye’de 2011-2015 yılları arasında, ilkokuldan yükseköğretim kademesine kadar yapılan kamu harcamalarındaki artışın %17 ile OECD ülkeleri arasındaki en yüksek artış olduğu görülmektedir. Ancak bu yıllar arasında GSYH’nin %27 artış gösterdiği göz önünde bulundurulduğunda, kamu harcamaları içerisinde eğitim payının azaldığı sonucuna varılmaktadır. Toplam eğitim harcamaları içinde kamu harcamalarının payı 2011’de %82’den 2015’te %79’a düşmüştür. Bu durum, özel harcamaların daha hızlı arttığına işaret etmektedir.

Eğitime yönelik yapılan harcamalar içinde, ilkokuldan yükseköğretim kademesine kadar yapılan yatırım harcamalarının payı Türkiye için %14, OECD ve AB22 ülkeleri için ise %8’dir. Türkiye’de yükseköğretim kademesinde, yatırım harcamaları toplam harcamanın %22’sini oluşturmaktadır ve bu oran %12 olan OECD ortalamasının neredeyse iki katıdır. Şekil 4’te Türkiye, OECD ve AB22 ülkeleri için cari ve yatırım harcamalarının toplam eğitim harcaması içindeki payları verilmiştir.

Şekil 4. Türkiye, OECD ve AB22 Ortalaması İçin Eğitim Harcamaları Dağılımı (%)

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933804793

Eğitim finansmanında dikkat çeken bulgulardan bir diğeri de öğrenci başına düşen öğretmen maaşı maliyetidir. Türkiye’de hem ilkokul hem ortaokul hem de ortaöğretim (genel programlar) seviyelerinde öğrenci başına düşen öğretmen maaşı maliyeti OECD ülkeleri ortalamasının yarısından azdır. İlkokul düzeyinde OECD ortalamasında öğrenci başına düşen öğretmen maaşı maliyeti 2 bin 936 dolar iken, Türkiye’de bu rakam bin 258 dolara düşmektedir. Tüm kademeler için Türkiye ve OECD ülkelerinde öğrenci başına düşen ortalama öğretmen maaşı maliyetleri Tablo 10’da sunulmuştur.

Tablo 10. Öğrenci Başına Düşen Öğretmen Maaşı Maliyetleri (USD, SAGP)

Türkiye OECD
İlkokul 1.258 2.936
Ortaokul 1.412 3.604
Ortaöğretim (Genel programlar) 1.546 3.723

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933804907

D. Öğrenme Ortamları ve Okullar

Bir Bakışta Eğitim 2018 raporunda okullardaki yaşamın genel bir fotoğrafını çekmeye yardımcı olacak veriler yer almaktadır. Bu kapsamda raporda öğretmenler, öğrenme ortamı ve okulların organizasyonu, öğretim süresi, öğretmenlerin çalışma süresi ve öğretmenlerin ve okul müdürlerinin maaşlarına dair bilgilere yer verilmektedir. Raporda sunulan bu göstergeler sadece eğitim politikaları ile müdahale edilebilecek alanları göstermekle kalmamakta, aynı zamanda eğitim kalitesine ve eğitimin öğrenciler için bireysel sonuçlarına yönelik bilgiler de sağlamaktadır.

OECD ülke ve ekonomilerinde ilkokul ve ortaokul kademelerinde asgari zorunlu öğretim süresi ortalama 7 bin 533, AB22 ortalamasında 7 bin 250 saattir. Bu süreler devlet okulları için geçerlidir. Türkiye’deki ilkokul ve ortaokulda zorunlu öğretim süresi ise ilkokulda 2 bin 880 ve ortaokulda 3 bin 371 saat olup, toplam zorunlu öğretim süresi 6 bin 251 saattir. Türkiye OECD ortalamasından bin 282, AB22 ortalamasından ise 999 saat daha az zorunlu ilkokul ve ortaokul süresine sahiptir. Ancak bu noktada, OECD ortalamasında ilkokul ve ortaokul için toplam zorunlu öğretim süresinin 9 yıl, Türkiye’de ise 8 yıl olduğunu belirtmek gerekmektedir.

OECD ortalamasında ilkokul öğrencileri için zorunlu öğretim süresi yılda 799 saat, ortaöğretim öğrencileri için ise 913 saattir. Türkiye’deki ilkokul öğrencileri ise yılda ortalama 720 saat zorunlu eğitim süresine sahipken, ortaokulda bu süre 843 saate, ortaöğretimde ise 944 saate çıkmaktadır. Tablo 11’de Türkiye’de, OECD ve AB22 ülkelerinde ilkokul ve ortaokul kademelerindeki öğretim sürelerine ilişkin veriler derlenmiştir.

Tablo 11. Türkiye, OECD ve AB22 Ülkelerinde İlkokul ve Ortaokulda Öğretim Süreleri

İlkokul Ortaokul Toplam
Yıl Zorunlu öğretim süresi (yıllık/saat) Zorunlu öğretim süresi (toplam/saat) Yıl Zorunlu öğretim süresi (yıllık/saat) Zorunlu öğretim süresi (toplam/saat) Yıl Zorunlu öğretim süresi (toplam/saat)
Türkiye 4 720 2.280 4 843 3.371 8 6.251
OECD 6 799 4.620 3 913 2.913 9 7.533
AB22 6 775 4.337 3 894 2.913 9 7.250

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933805078

OECD ülkeleri genelinde, ilkokul öğrencileri zorunlu öğretim süresinin %25’inde okuma, yazma ve edebiyat, %17’sinde matematik dersi görmektedir. Türkiye’de ise okuma, yazma ve edebiyat dersi ilkokul programının %30’unu matematik dersi ise %17’sini oluşturmaktadır. Ortaokulda ise bu oranlar okuma, yazma ve edebiyat dersi için Türkiye’de %16, OECD ortalamasında %14; matematik dersi için Türkiye’de %14, OECD ortalamasında %12 olarak tespit edilmiştir.

OECD ülkeleri ortalamasında yıllık öğretmen maaşları (USD, SAGP) incelendiğinde, OECD ülkelerinde mesleğe yeni başlayan bir öğretmenin maaşının görev yaptığı kademeye göre 30 bin 817 (okul öncesi) ile 34 bin 943 dolar (ortaöğretim) arasında değiştiği, 15 yılın sonunda ise maaşının okul öncesi kademesinde 41 bin 386 dolara, ortaöğretim kademesinde 48 bin 697 dolara ulaştığı görülmektedir. Öğretmenlerin en üst kıdeme ulaştığında alabileceği maaş en yüksek 59 bin 639 dolara (ortaöğretim) karşılık gelmektedir. Türkiye’de ise mesleğe yeni başlayan bir öğretmen 26 bin 219 dolar alırken, 15 yılın sonunda maaşı 28 bin 835 dolara ulaşmaktadır. En üst kıdemdeki öğretmen maaşı ise 33 bin 288 dolar olup, farklı öğretim kademelerinde görev yapan öğretmenlerin maaşları arasında bir fark bulunmamaktadır. OECD ülkelerinde mesleğe yeni başlayan bir öğretmenin maaşı ile en üst kıdemde alabileceği maaş arasında %76-80 arasında fark varken, Türkiye’de mesleğe başlayan bir öğretmen en üst kıdeme ulaştığında başlangıç maaşından yalnızca %27 oranında fazla maaş almaktadır.

Tablo 12. Türkiye, OECD ve AB22 Ülkeleri Ortalaması İçin Yıllık Öğretmen Maaşları (USD, SAGP)

Başlangıç maaşı (en az) 15 yıllık deneyim sonrası maaşı (en az) En üst kıdemdeki maaşı (en fazla)
Türkiye 26.219 28.835 33.288
OECD 30.817 41.386 59.639
AB22 29.922 40.714 58.736

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933805382

OECD ülkeleri ortalamasında okul müdürlerinin en düşük maaşı 38 bin 64 dolar (okul öncesi) iken en yüksek maaşı 86 bin 369 dolardır (ortaöğretim, genel program). Türkiye için ise okul müdürü maaşı en düşük 26 bin 760 (tüm kademeler) ve en yüksek 33 bin 493 dolardır (ortaöğretim, genel program).

Sınıf başına düşen ortalama öğrenci sayısı devlet okullarında Türkiye için ilkokulda 21, ortaokulda ise 24‘tür. Bu sayılar OECD ortalaması için ilkokulda 21 ve ortaokulda 23; AB22 ortalaması için ise ilkokulda 20 ve ortaokulda 21’dir. Özel okullara bakıldığında ise Türkiye’de sınıf başına düşen öğrenci sayısı ilkokulda 18, ortaokulda 17’dir. OECD ülkeleri ortalamasında özel okullarda ilkokulda sınıf başına 20 öğrenci düşerken, ortaokullarda ise sınıf başına 22 öğrenci düşmektedir. AB22 ortalamasında ise bu oranlar ilkokulda 19, ortaokulda 21’dir.

Türkiye’de, ilkokul kademesinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 18, ortaokulda ise 15’tir. Genel ortaöğretim için bu oran 11 iken, mesleki eğitim için 14’tür. OECD ortalamasında ilkokuldaki oran 15, ortaokuldaki oran 13, genel ortaöğretimdeki oran 13, mesleki ortaöğretimdeki oran ise 14 olarak tespit edilmiştir. AB22 ortalaması ilkokulda 14, ortaokulda 11, genel ortaöğretimde 12 ve mesleki ortaöğretimde ise 13’tür. Sınıf ve öğretmen başına düşen öğrenci sayıları Tablo 13’te özetlenmiştir.

Tablo 13. Kademelere Göre Sınıf ve Öğretmen Başına Düşen Ortalama Öğrenci Sayısı

İlkokul Ortaokul
Sınıf (devlet okulu) Sınıf (özel okul) Öğretmen Sınıf (devlet okulu) Sınıf (özel okul) Öğretmen
Türkiye 21 18 18 24 17 15
OECD 21 20 15 23 22 13
AB22 20 19 14 21 21 11

Kaynak: OECD, 2018. https://doi.org/10.1787/888933805249, https://doi.org/10.1787/888933805268

Öğretim kademesi yükseldikçe öğretmenlerin öğretime harcadıkları net öğretim sürelerinin azalma eğiliminde olduğu söylenebilir. Öğretmenlerin öğretime ayırdıkları yıllık net öğretim süreleri, OECD ortalamasında okul öncesinde 1044, ilkokulda 784, ortaokulda 703, ortaöğretimde ise 657 saattir. Bu süreler Türkiye için okul öncesinde 1080, ilkokulda 720, ortaokul ve ortaöğretimde ise 504 saat olarak saptanmıştır.

Değerlendirme ve Öneriler

a. Eğitim Süreçlerinin Çıktıları

Ekonomik ve sosyal kalkınma için genç nüfusun eğitim ve istihdam düzeyi çok önemlidir. Ülkedeki insan kaynağının etkili bir biçimde kullanılabilmesi ve nitelikli iş gücü ihtiyacının karşılanabilmesi için genç yetişkinlerin eğitim düzeyinin artırılması ve eğitim ve istihdam arasında sağlam bir ilişki kurulması gerekmektedir. Ancak, Türkiye’deki 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin neredeyse yarısı ortaöğretim mezunu değildir (OECD, 2018a). Her ne kadar bu oran son yıllarda azalmış olsa da hâlâ diğer ülkelere kıyasla çok yüksektir. Son 10 yılda eğitim düzeyi ortaöğretim kademesinin altında kalan yetişkinlerin oranı azalırken üniversite mezunu olanların oranı neredeyse ikiye katlanarak %32 olmuştur (OECD, 2018a). Bu kapsamda, genç yetişkinlerin eğitim düzeyi anlamında Türkiye’de olumlu yönde bir değişim görülmektedir; ancak rakamsal artışları eğitimin niteliğine dair bir gösterge olarak yorumlamak mümkün değildir. Bu artış daha çok son yıllarda artan üniversite ve kontenjan sayısıyla açıklanabilmektedir. İşsizlik oranlarına baktığımızda ise yükseköğretim mezunlarının %13,1’inin işsiz olduğu görülmektedir (OECD, 2018a). İstihdamı artırıp, işsizlik oranını azaltmanın birincil koşulu eğitimin bireylere kazandırdığı niteliklerin ekonomik ve toplumsal açıdan ihtiyaç duyulan niteliklerle örtüşmesidir (Çalışkan, 2007). Bu nedenle, yükseköğretim programlarımızın ve kontenjanlarının ülkemizin işgücü ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesine ihtiyaç vardır. Zira bir yanda üniversite mezunları arasında işsizlik oranı bu kadar yüksekken öte yanda nitelikli eleman eksikliği sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu bağlamda, yükseköğretim programlarının çağın gereklerine uygun bir şekilde güncellenmesine; yeni ortaya çıkan işlere veya mesleklere uygun becerilerin kazandırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

18-24 yaş aralığındaki nüfusa bakıldığında, OECD ülkelerinde %14,5 olarak belirlenen ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı Türkiye’de %31,1’dir. Bu oran kadınlar için %43,5, erkekler için ise %19,1 olarak kaydedilmiştir. OECD ülkelerinde cinsiyete göre oranlar arasındaki fark yaklaşık %2 iken, Türkiye’de %20’nin üzerindedir (OECD, 2018a). Her ne kadar son 10 yılda kadınların eğitim düzeyinde önemli bir artış olsa da bu artış istihdam oranlarına aynı şekilde yansımamıştır. Türkiye’de cinsiyete göre farkın bu kadar yüksek oluşunu yalnızca işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalarla açıklamak mümkün değildir; toplumun kadına yüklediği roller de genç kadınlarımızın yükseköğretime devam etmemesinde ve/veya işgücüne katılmamasında etkili olmaktadır. Bu bağlamda, ekonomik ve sosyal bir sorun olan genç işsizliğini azaltmak, gençlerimizi -özellikle genç kadınlarımızı- en verimli dönemlerinde iş gücüne katmak ve onların yaratıcı ve dinamik potansiyelini ekonomiye dahil etmek adına politikalar geliştirilmesi gerekmektedir.

Üniversite eğitiminin kişisel ve kamusal maliyetiyle getiri oranları karşılaştırıldığında ise, Türkiye’de hem bireysel maliyetin hem kamusal maliyetin hem de getirinin OECD ortalamasına göre oldukça düşük olduğu görülmektedir. Ancak oranlar incelendiğinde, Türkiye’de bireysel maliyete karşın getiri oranlarının çok daha fazla olduğu görülmektedir. Kamusal maliyet açısından değerlendirildiğinde ise her ne kadar Türkiye’de kişi başına yapılan harcama düzeyi düşük olsa da ülkenin gelir düzeyi göz önünde alındığında, eğitime yapılan harcama oranı OECD ortalamasına yakın seviyededir. İlkokuldan yükseköğretime tüm düzeylerdeki eğitim kurumlarına Türkiye, GSYH değerinin %4,8’ini ayırmaktadır, OECD ortalaması ise %5’tir (OECD, 2018a). Tüm eğitim düzeylerinde de benzer bir eğilim görülmektedir. Genel olarak değerlendirildiğinde, Türkiye’de üniversite eğitimi almanın maddi açıdan görece daha kolay olduğu ve getiri oranının yüksek olduğu görülmektedir ancak bu noktada üniversite mezunlarının yüksek işsizlik oranını ve kadın-erkek arası eşitsizlikleri de gözden kaçırmamak gerekmektedir.

b. Eğitime Erişim

Okul öncesi eğitim, hem çocukların bilişsel, fiziksel, duygusal ve sosyal becerilerinin gelişimi için hem de gelecekteki akademik performansları için oldukça önem taşımaktadır. Çocukların sağlıklı gelişimi ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştirebilmesi için nitelikli bir okul öncesi eğitim büyük önem taşımaktadır (MEB, 2013). OECD raporunda verilen Türkiye’deki mevcut duruma dair bulgulara bakacak olursak, daha yüksek eğitim kademelerinin aksine okul öncesi eğitime yapılan yatırımın düşük kaldığı dikkat çekmektedir. 2015 yılı itibariyle GSYH’nin yalnızca %0,2’si okul öncesi eğitime ayrılmıştır. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama 0,8’dir. Okul öncesi eğitim kurumlarına kayıt oranları incelendiğinde yine OECD ortalamasına göre oldukça geride olduğumuz görülmektedir. Her ne kadar son yıllarda 3-5 yaş arası okullaşma oranında ciddi bir artış olsa da 2016 yılı itibariyle Türkiye’de okul öncesi kurumlara kayıt olan 3-5 yaş arası çocukların oranı %37, aynı oranın OECD ülkeleri ortalaması ise %86’dır. Kayıtlı öğrencilerin de büyük çoğunluğunu 5 yaş grubu (yaklaşık %70) oluşturmaktadır; 3 yaş (okullaşma oranı: %9) ve 4 yaş (okullaşma oranı: %34) grubu çocukların çoğu okul öncesi eğitim almamaktadır (OECD, 2018a). Bu verilerin ışığında Türkiye’de son yıllarda okul öncesi dönemde okullaşmaya ilişkin kayda değer bir gelişmeden söz etmek mümkündür. Ancak özellikle 5 yaş öncesi çocuklar için okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına dair ciddi adımlar atılması gerekmektedir. Bu kapsamda, 2023 Eğitim Vizyonu belgesinde de okul öncesi eğitimin önemi vurgulanmış, erken çocukluk eğitim hizmetlerinin yaygınlaştırılmasına ilişkin çalışmalar yapılacağı ve zorunlu eğitime başlama yaşının 5 yaş olarak değişeceği ifade edilmiştir (MEB, 2018a). Özellikle küçük yaş grupları için okul öncesi eğitimin yaygınlaşması, çocuklara sağlayacağı faydanın yanı sıra, anne olduktan sonra çalışma hayatından ayrılmak zorunda kalan kadınların işgücüne katılmasını da kolaylaştıracaktır.

Ortaöğretimden ilk kez mezun olma oranları ülkenin genç nüfusunun eğitim düzeyine dair önemli bir göstergedir. Türkiye’de 2005 yılında %48 olan ilk kez ortaöğretimden mezun olması beklenen birey oranı, 2016 yılında %75 olarak tespit edilmiştir (OECD, 2018a). Türkiye ortaöğretimden mezun olması beklenen bireylerin oranı artışında Portekiz’le birlikte en yüksek artış oranına sahip olmasına rağmen, yine de OECD ortalamasının %10 altında kalmıştır. Türkiye’de genç nüfusun eğitim düzeyinin yükseltilmesi yolunda önemli bir gelişme kaydedilmiş olduğu aşikardır, ancak yine de yeterli noktada olduğumuzu söylemek mümkün değildir. Mesleki eğitim ve genel ortaöğretim programları kıyaslandığında, pek çok OECD ülkesinin aksine mesleki eğitimde beklenen mezuniyet oranının genel ortaöğretimde beklenen mezuniyet oranından daha fazla olduğu görülmektedir. Özellikle yükseköğretime devam etmeyi planlamayan gençler, mesleki ortaöğretim diplomasıyla iş bulmanın daha kolay olduğunu düşündüğü için mesleki eğitime yönelmektedir. Ayrıca Türkiye’deki imam hatip liselerinin de mesleki eğitim kapsamında değerlendirilmesi bu oranı etkilemektedir.

Mesleki ortaöğretim mezunlarına dair bir başka ilgi çekici nokta ise mezun olanların arasında yetişkin nüfusun oranının azlığıdır. Pek çok OECD ülkesinde mesleki ortaöğretim programları yetişkinlere de bütünüyle açıktır ve oldukça talep görmektedir. Ancak Türkiye’de kayıtlı öğrencilerin yalnızca %6’sı 20 yaşın üzerindedir (OECD, 2018a). Bu durum Türkiye’deki ortaöğretime kayıt şartlarıyla ilişkilendirilebilmektedir. 26 mart 2017 tarihli Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik öncesinde, 18 yaş üzeri ve evli kişiler ortaöğretim kurumlarına kayıt yaptıramamaktaydı. Bu yönetmelik değişikliğiyle birlikte 18 yaşın üzerinde ve/veya evli bireylerin de mesleki eğitim merkezlerine kayıt yaptırabilmesi ve ortaöğretim mezunu olabilmesi sağlanmıştır. Bu yönetmelik değişikliğinin uygulamada olumlu bir sonuç doğurabilmesi ve yetişkin eğitim oranlarının yükseltilebilmesi için, yetişkin eğitimini yaygınlaştırmaya yönelik etkili uygulamalar geliştirilmesi gerekmektedir.

Yükseköğretime ilişkin veriler incelendiğinde ise Türkiye’de yükseköğretime katılım oranının giderek arttığı gözlemlenmektedir. Ön lisans ve lisans düzeyinde ilk defa yükseköğretime girmesi beklenenlerin oranı, OECD ortalamasının üzerindedir. Türkiye’de devlet okullarında öğrenim ücretinin kaldırılmasıyla ve artan yükseköğretim programları ve kontenjanlarıyla birlikte yükseköğretime katılım desteklenmiştir. Özellikle kısa dönem yükseköğretim programları yükseköğretim faaliyetlerinin içinde önemli bir yer kaplamaktadır. Ancak bu noktada Türkiye’de açık öğretim programlarına yerleşen öğrenci sayılarını göz önünde bulundurmak gerekmektedir. 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibarıyla yükseköğretime kayıt yaptıran öğrencilerden, ön lisans programlarına kayıt yaptıranların %58’i, lisans programlarına kayıt yaptıranların ise %29’u açık öğretim ve uzaktan öğretim programlarına kayıt yaptırmıştır (Yükseköğretim Bilgi Sistemi, 2018). Buna bağlı olarak, yükseköğretime katılımda nicelik olarak bir artıştan söz etmek mümkün olsa da öğretimin niteliği ve yüksek bilgi ve beceriye sahip bireyler yetiştirmedeki başarısı tartışmaya açıktır.

c. Eğitime Ayrılan Finansal Kaynak

Ülkeler, ekonomik büyümeyi desteklemek, verimliliği artırmak, sosyal ve bireysel gelişimi desteklemek, sosyal adaletsizliği azaltmak ve benzeri nedenlerle eğitime yatırım yapmaktadır (OECD, 2018a). Nitelikli bir eğitim için gerekli maddi yatırımları ve kaynakları bir standarda bağlamak ve ideal miktarı belirlemek mümkün değildir. Ancak bu tür veriler hem ülkeler arası kıyaslamalar yapabilmek hem de bir ülkeyi kendi içinde değerlendirebilmek adına önemli bilgiler sunabilmektedir. Eğitime ayrılan kaynaklar ve yapılan yatırımlar eğitime verilen önemin ve eğitimin niteliğinin tek belirleyicisi olmasa da önemli bir göstergesidir.

Öğrenci başına yapılan harcamanın büyüklüğü öğretmen maaşı, eğitim-öğretim saatleri, yurt imkânları, öğretim programının niteliği (mesleki ya da genel), toplam öğrenci sayısı, araştırma ve geliştirme hizmetleri gibi değişkenlere bağlıdır. Son yıllarda Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcama artmış olsa da 2018 yılında MEB bütçesinin GSYH’ye ve merkezi yönetim bütçesine oranı 2017 yılına kıyasla azalmıştır (MEB, 2019). Ayrıca OECD ülkelerinin çoğunda olduğu gibi, harcamaların büyük çoğunluğunu öğretmen maaşları ve prim giderleri oluşturmaktadır.

Ülke kıyaslamaları yaparken, öğrenci başına yapılan yıllık harcama miktarıyla birlikte toplam harcamayı, yani bir öğrenci için bir öğretim kademesi boyunca yapılan harcamayı da değerlendirmek gerekmektedir. OECD ülkelerinde ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim kademelerinde öğrenim görmekte olan 6-15 yaş arası öğrenciler için toplam harcama ortalaması yaklaşık 92 bin USD iken, Türkiye’de bu miktar 40 bin USD’nin altındadır. Bu verilere göre Türkiye, Meksika’dan sonra öğrenci başına yapılan toplam harcamanın en düşük olduğu ülkedir (OECD, 2018a). Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcamaların miktarı zaman içinde artmasına rağmen, OECD ülkelerine kıyasla hâlâ oldukça geridedir. Bu nedenle, GSYH içinde eğitime ayrılan payın en azından OECD ortalaması düzeyine çıkarılması ve öğrenci başına yapılan harcama miktarının artırılması gerekmektedir. Ancak yalnızca rakamsal büyümeler anlamlı bir nitelik artışı sağlamayacaktır; ayrılan kaynakların etkili bir biçimde, eğitimin niteliğini doğrudan etkileyecek şekilde kullanılması gerekmektedir.

d. Öğrenme Ortamları ve Okullar

Eğitime yapılan kamusal yatırımların büyük çoğunluğunu öğretim hizmetleri oluşturmaktadır. Neredeyse tüm ülkelerde toplam asgari öğretim sürelerine ve zorunlu derslere ilişkin yasal düzenlemeler bulunmaktadır (OECD, 2018a). Bir Bakışta Eğitim 2018 raporundaki verilere göre Türkiye’de ilkokulda zorunlu öğretim süresi yılda 720 saat, ortaokulda ise 843 saattir. Aynı değerler için, OECD ülkeleri ortalaması ise ilkokulda 799 saat ve ortaokulda 913 saat olarak hesaplanmıştır (OECD, 2018a). 2023 Eğitim Vizyonu belgesinde ders saatlerinin azaltılacağı, böylece derinleşmeye, uygulamaya ve kişiselleştirmeye daha çok zaman ayrılacağı belirtilmiştir. Ancak eldeki verilerin ışığında, Türkiye’de ders saatlerinin çok fazla olduğuna dair algının doğru olmadığı görülmektedir. Ancak bu sürenin derslere dağılımı, derslerin çeşitliği ve sayısı ile öğretim süresinin nasıl kullanıldığı gibi hususların ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle temel becerileri kazandırmaya yönelik derslere ayrılan öğretim sürelerinin azaltılması yönünde bir yaklaşım konusunda ihtiyatlı olunmalıdır. Zorunlu öğretim sürelerini azaltmak yerine, mevcut süreyi daha nitelikli hale getirmek ve içeriği geliştirmek adına değişiklikler yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Öğretmen maaşları incelendiğinde, Türkiye’deki öğretmen ve okul müdürü maaşlarının OECD ortalamasının oldukça altında kaldığı görülmektedir. Ayrıca, Türkiye’de kıdeme bağlı maaş artışı diğer ülkelere göre oldukça düşüktür, bir öğretmenin elde edebileceği en düşük ve en yüksek maaş arasındaki fark yalnızca %27’dir; OECD ülkelerinde ise bu artış oranı ortalama %76-80 civarındadır (OECD, 2018b). Türkiye ve OECD ülkeleri arasındaki başlangıç maaşı farkı yıllık yaklaşık 4 bin 598 USD iken en üst kıdem maaşları arasındaki fark yıllık 26 bin 351 USD’ye kadar çıkmaktadır (OECD, 2018a). Buna bağlı olarak, Türkiye’de öğretmenlerin maaşlarının belirlenmesinde mesleki deneyim ve birikimden çok yıl olarak mesleki kıdemi esas alan bir yaklaşımın benimsendiği, mesleki gelişimin maddi olarak takdir edilmediği çıkarımı yapılabilir. Bu soruna ilişkin önümüzdeki yıllarda “Kariyer ve Ödüllendirme Sistemi” geliştirilmesine dair çalışmalar yapılacağı 2017 yılında MEB tarafından hazırlanan Öğretmen Strateji Belgesi’nde yer almıştır (MEB, 2017).

Derslik başına düşen öğrenci sayılarına bakıldığında ise, ortaokul düzeyinde devlet okulları ve özel okullar arasında önemli bir fark olduğu görülmektedir. Devlet ortaokullarında sınıf ortalaması 24 öğrenci iken, bu sayı özel ortaokullarda 17’dir. İlkokulda fark daha az olsa da benzer bir durum söz konusudur. Devlet ilkokullarında ortalama sınıf mevcudu 21, özel ilkokullarda ise 18’dir (OECD, 2018a). Öğretmen başına düşen öğrenci sayılarına bakıldığında da benzer bir tablo ortaya çıkmakta; devlet okulları ve özel okullar arasındaki farkın oldukça yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Öğretmen başına ortaokul düzeyinde devlet okullarında 16 öğrenci, özel okullarda 7; ortaöğretim düzeyinde devlet okullarında 15, özel okullarda ise 6 öğrenci düşmektedir (OECD, 2018a). Devlet okullarındaki bu oranı düşürmek için öğretmen ve derslik sayısının artırılması gerekmektedir ve bu da önemli bir bütçe harcaması gerektirmektedir. Buna ilişkin, Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2019 yılı bütçesiyle ilgili yaptığı sunumda özel öğretime teşvik uygulamasının kademeli olarak kaldırılacağını; dezavantajlı durumdaki devlet okullarının geliştirilmesine yatırım yapılacağını belirtmiştir (MEB, 2018b). Ayrıca, II. 100 Günlük İcraat Programı’nda derslik ve okul sayısının artırılmasına yönelik hedefler belirtilmiştir (T.C. Cumhurbaşkanlığı, 2018). Ancak bu artışların öncelikli hedefi ikili eğitimin sonlandırılması olduğu için bunun derslik başına düşen öğrenci sayısını ne vadede etkileyebileceği kestirilememektedir.

Kaynakça

Çalışkan, Ş. (2007). Eğitim-işsizlik ve yoksulluk ilişkisi. Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 7(13), 284-308.MEB. (2013). Millî Eğitim Bakanlığı okul öncesi eğitim programı. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü. http://tegm.meb.gov.tr/dosya/okuloncesi/ooproram.pdf adresinden erişildi.

MEB. (2013). Millî Eğitim Bakanlığı okul öncesi eğitim programı. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü. http://tegm.meb.gov.tr/dosya/okuloncesi/ooproram.pdf adresinden erişildi.

MEB. (2017). Öğretmen strateji belgesi 2017-2023. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü. https://oygm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2017_07/26174415_Strateji_Belgesi_RG-Ylan-_26.07.2017.pdf adresinden erişildi.

MEB. (2018a). 2023 eğitim vizyonu. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı. http://2023vizyonu.meb.gov.tr/doc/2023_EGITIM_VIZYONU.pdf adresinden erişildi.

MEB. (2018b). Bakan Selçuk, TBMM plan ve bütçe komisyonunda sunum yaptı. https://www.meb.gov.tr/bakan-selcuk-tbmm-plan-ve-butce-komisyonunda-sunum-yapti/haber/17391/tr adresinden erişildi.

MEB. (2019). Millî Eğitim Bakanlığı 2018 yılı idare faaliyet raporu. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı. http://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2019_03/01175437_MillY_EYitim_BakanlYY_2018_YYlY_Ydare_Faaliyet_Raporu_YayYn2.pdf adresinden erişildi.

OECD. (2018a). Education at a glance 2018: OECD indicators. Paris: OECD Publishing. https://doi.org/10.1787/eag-2018-en.

OECD. (2018b). Turkey – Country note – Education at a glance: OECD indicators. http://gpseducation.oecd.org/Content/EAGCountryNotes/TUR.pdf adresinden erişildi.

T.C. Cumhurbaşkanlığı. (2018). II. 100 günlük icraat programı. Ankara: T.C. Cumhurbaşkanlığı. https://tccb.gov.tr/assets/dosya/2018-12-13-ikinci100gun.pdf adresinden erişildi.

Yükseköğretim Bilgi Sistemi. (2018). Öğrenci sayıları özet tablosu, 2017-2018. https://istatistik.yok.gov.tr/ adresinden erişilmiştir.