Ev Ödevi ve Mizaç

Ev Ödevi ve Mizaç

Eğitim ve psikoloji alanlarında özellikle gelişim dönemlerine ilişkin olarak literatürde yapılan açıklama ve yorumların ortak özelliği, ziyadesiyle genelleme içermesidir. “Ergenler genellikle…”; “sınav kaygısının nedenleri… “; “3-6 yaş arasında çocuklar…” ve benzeri genellemeler bu çerçevede ele alınabilir. Her bir çocuğun parmak izi kadar farklı olduğundan yola çıkan disiplinlerin kuramda ve uygulamada bireyi bu denli bir toptancı yaklaşımla ele almaları dikkat çekicidir. Çocuğun doğuştan getirdiği bireysel farklılıklar, içine doğduğu aileyle olan etkileşimi, sosyal ve fiziksel çevrenin etkileri düşünüldüğünde genelleme yapmanın imkansızlığı ortaya çıkacaktır. Devamını Oku

Yapay Zeka ve Watson

Yapay Zeka ve Watson

İnsan zekasına öykünerek Tanrının zekasına ulaşmayı hayal eden maymuncuk karakterli bir çalışma alanı yapay zeka. Dünyanın donanımına hükmetmeyi kısmen başaran insanoğlu şimdi de yazılımı denebilecek zekaya hükmetmeye gayret ediyor. Bilim kurguyu antreman çalışması olarak yaptıktan sonra gerçek kılmayı adet edinen bilim insanı, yapay zekayla kendisine “kollektif bilinç” arıyor. Amerikan dizi filmi Person of Interest‘te olduğu gibi bir “machine” üreterek ağır işçilik yapacak bir üst akıl oluşturmaya çalışıyor. Devamını Oku

Kan Testi, Zeka Testi

Kan Testi, Zeka Testi

Zeka ve yetenek kavramlarının algılanma biçimindeki müthiş karmaşa ne yazık ki üstün zekalı “denilen” çocuklara ve ailelerine yönelik bir taarruza dönüştü. Bilim adamları, uzmanlar, öğretmenler, veliler, sokaktaki vatandaş kavramla ilgili farklı cenahları temsil etmekten kaynaklanmayan farklı paradigmalara sahipler. Devlet, Auguste Comte’un metafizik sayılır diye hücrenin varlığını kabul etmeden ölmesi gibi, bu çocukları tanımıyor. Çocuk Vakfı’nın defalarca gündeme getirmeye çalıştığı bu konu saman alevi gibi parlatılıp bırakılıyor. Özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklara ayrılan bütçenin sadece binde biri üstün yeteneklilere ayrılıyor. Kimi zaman üstün yeteneklilerin vatan kurtarıcısı olduğu gibi hamasi nutuklar atılıyor. Oysa bir ülkeyi kalkındıran bütünsel gelişimidir. Sadece üstün yetenekliler değil, toplumun tamamının ortak katkısı beklenen kalkınmaya yol açar. Devamını Oku

Ortak Değer Üretemiyoruz!

Ortak Değer Üretemiyoruz!

20. yüzyılın başındaki ulus devlet anlayışıyla sahip olduğumuz okul sistemi, bugünün dünyasına cevap vermekte zorlanıyor. Zira ekonomi, teknoloji ve değerler hızla dönüşürken okulun sabit kalması mümkün değildi. Sorun tek başına ulus devlet olgusundan ziyade, okulun kendi evrimini yaşayamamasındadır denilebilir. Çünkü okul, monist kültürü hedefleyen temel yasalardan anlaşılacağı gibi, fabrikasyon olarak üretilen, bir taraftan girip diğer taraftan çıkan tek-tip öğrenci yetiştirmeye çalışmaktadır. Ancak sonuçta, şikâyet edildiği gibi ülkemizde “tek tip” öğrenci yetişmemektedir. Devamını Oku

Eğitim'in Eğitime İhtiyacı Var

“Eğitim”in Eğitime İhtiyacı Var

"Eğitim"in Eğitime İhtiyacı VarToplumların eğitim düzeyi arttıkça daha kâmil, daha rasyonel ve daha mutlu olmaları beklenir. Çünkü, bizimki de dahil olmak üzere, ülkelerin eğitim mevzuatında bu özellikler hedef olarak gösterilmektedir. Ancak, eğitim düzeyi yükseldikçe vasıflı suç oranı artıyor, verilen cezalar artıyor, dünyadaki açlık artıyor, obezite artıyor, çevre kirliliği artıyor. 2007’deki dünya ekonomik krizini dünyanın en iyi üniversitelerinde okuyanların çıkardığı biliniyor. En iyi üniversitelerde eğitim görmüş olmak “iyi” insan olmakla ne derece bağlantılı? Ekonominin ve teknolojinin arkasına takılmış bir “eğitim”in eğitime ihtiyacı var görünüyor. Savaşlar, açlık ve yoksulluk bu denli artarken, dünyanın en iyi okullarında öğrenim gören insanların duyarsızlığı, aldıkları eğitimin sorgulanmasını gerektiriyor. Bizim iki kat daha fazla sorgulama yapmamız kaçınılmaz. Zira “gelişmiş” ülkelerin eğitim düzeyine çıkma hayalimiz var. Devamını Oku

Yükseköğretime Giriş Çıkmazı

Yükseköğretime Giriş Çıkmazı

Her yıl olduğu gibi LYS sınavlarının ardından üniversiteye giriş sisteminin değişmesi yine gündemde. Bu durum 35 senedir kanayan bir sorun aslında. Yani yaşanan sorunlar yeni değil. MEB’nın resmi bir açıklaması olmamasına rağmen, Nisan 2014’te de tartışılan bazı konular arka planda bazı çalışmalar yapıldığı izlenimini doğuruyor. Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın “2016 yılına kadar değiştireceğiz” dediği üniversiteye giriş sistemi, rutine giren değişikliklerden birini daha yaşayacak gibi. Birden fazla sınav yapılması, her yıl TEOG benzeri sınav düzenlenmesi, tabletle sınava geçilmesi, açık uçlu soru sorulması, üniversitelerin sınıflandırılması vb. konular gündemde. Resmi açıklama yapılmadığı için ihtiyatlı olmakta yarar var. Ancak yükseköğretime giriş sınavlarıyla ilgili tartışmayı bile çoktan seçmeli seçenekler üzerinden yürütüyor olmamız ilginç. “Şu sistem mi yoksa bu sistem mi daha etkili?” Devamını Oku

Üniversiteler neden öğretmen yetiştiremez

Üniversiteler Neden Öğretmen Yetiştiremez?

Üniversitelerin, Eğitim Fakültelerinin ve bu fakültelerdeki öğretim elemanlarının temel motivasyonu akademik kariyer yapmaktır. İyi öğretmen yetiştirmek bireysel olarak akademisyenlerin, kurumsal olarak Eğitim Fakültelerinin doğrudan hedefi değildir. Çünkü iyi öğretmen yetiştirmenin atama ve yükseltilmede, kariyer edinmede herhangi bir önemi yoktur. Aynı şey Fen Edebiyat Fakülteleri için de geçerlidir. Devamını Oku