2005 ve 2013 Fen Programları ve Felsefi Temelleri Üzerine
Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle üzerinde en fazla durulan disiplinlerden biri olan fen eğitimi, son zamanlarda gerek dünyada gerekse ülkemizde hızlı bir değişim göstermektedir. İhtiyaç duyulan birey profilinin yetiştirilmesi için öğretim programlarının önemi malum, ancak eğitim bilimlerindeki hızlı gelişime bağlı olarak bu değişimler bazen o kadar hızlı ki, yapılan reformun sonuçlarını göremeden çağın gerisinde kaldığınız hissine kapılmamak elde değil. Bu hızlı değişimlere -ne yazık ki-bakanlığımızda sürekli bir vizyon değişimine gidilmesi ve eğitim politikalarımızın sabit olmaması da eklenince, neredeyse 5 senede bir yeni öğretim programı hazırlanıp uygulamaya geçirilebiliyor.
Ülkemizde hazırlanan ilköğretim fen programlarının genel vizyonunun genel olarak ABD ve Avrupa Ülkelerinde yapılan program geliştirme çalışmalarına paralel olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak tek bir farkla; ABD’de ve pek çok AB üyesi ülkede programlar revizyonlarla ilerlerken, bizde “kökten değişim” gerçekleştirilmektedir. Burada kökten değişimi tırnak içinde belirtmemin elbette ki özel bir nedeni var. Ünder 2010 yılında yaptığı çalışmada şu ifadelere yer vermektedir;
Dönemin Milli Eğitim Bakanı (Kınalı, 2004) ve Müsteşarı (Birinci, 2006) program geliştirmede yapılandırmacı yaklaşıma geçişi, Türk Eğitim Sistemi’nin temelinde bulunduğunu ileri sürdükleri ve bütün olumsuzlukların baş sorumlusu olarak gördükleri “pozitivist” anlayışın yerine yeni bir düşünüş tarzına geçiş, bir paradigma değişimi olduğunu açıkladılar. Değişimin yönü de açıklamalara bakılırsa, pozitivizm ile birlikte gelen Newton’cu, deterministik, doğrusal, analitik davranışçı düşünüş biçiminden post modernistler, feministler ve yapılandırmacılar gibi pozitivizmden memnuniyetsizlik duyanların yakınlık duydukları kaos kuramına, bütüncül, kuantumcu, çoklu nedensellikli veya olasılıklı, yapılandırmacı, bilimsel düşünüş biçimine doğruydu.
Burada birinci eleştiri constructivist kavramı üzerine yoğunlaştı. Bir kısım akademisyen bu kavramı yapılandırmacı olarak Türkçeleştirirken diğer bir kısım ise bunun yapılandırmacı felsefe (constructivism) ile karıştırılacağı endişesi ile oluşturmacı olarak Türkçeleştirmeyi tercih etti. Gerçi, yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapılandırmacı felsefe ile karıştırılmasında bir mahzur görmediği hatta doğrudan bunu kastettiği iddia edilebilir.İkinci bir eleştiri ise, bu açıklamaya karşın, pek çok araştırmacının ve tabiî ki Ünder’in, 2005 yılı Fen Ve Teknoloji Öğretim Programı’nın, bilimsel kuramların ve modellerin gerçeklikle ilişkisi üzerine kısmen yapılandırmacı yaklaşıma yakın olduğu, ancak programın geneline hâkim anlayışın pozitivizm olduğunu savunması oldu.. Ek olarak öğretmenlerle yapılan çalışmaların sonuçlarında da programın yapılandırmacı veya öğrenci merkezli fakat sistemin öğretmen merkezli olduğunu ortaya koymaktadır. Neden? Sorumuzun cevabını hepimiz biliyoruz; bu tür değişimler zaman alır. Programın değişimi ancak o programla yetişen öğrenciler öğretmen olunca ve programı uygulamaya başlayınca rayına oturabilir. Kendi öğretmenlik deneyimlerime dayanarak söylüyorum, programı çok iyi bilmeme rağmen model aldığınız öğretmen imajınızı değiştirmeniz çok zor.
Bu değişimin kaynağını kısaca özetlemek gerekirse, Matthews, fen programlarının değişiminde önemli dönüm noktalarından birisininKuhn’un görüşleri olduğu belirtmektedir. Kuhn’unrelativist bakış açısının eğitim programlarını şekillendirmeye başlamasından önce, okul programlarının bilime bakış açısı, bilim insanlarının dikkatli, sistematik bir şekilde var olan bilgiyi ortaya çıkaracak araştırmalar yaptığı şeklindeydi. Bu bakış açısı bilimi dünya ile ilgili kesin ve güvenilir bilgiye ulaşmanın yavaş ama güçlü yolu olarak görür; bilimsel bilgi kesin, kanıtlanmış ve sorgulanamazdır; bilimsel metot her şeyin üstündedir. Fakat yeni anlayışa göre bilimsel bilgi insanların zihninde yaratılır ve daha sonra bilim adamları oluşturdukları fikirler ve karşıtları için kanıt ararlar. Bu yeni anlayış bilimi, insanların fikirler oluşturdukları, fikirlerini savundukları ve onlar için savaştıkları yaratıcı, heyecan verici ve kendine özgü bir etkinlik olarak görür ve bireylerin keşfetmesine, yaratmasına, düşüncelere sahip olmasına ve yorumlamasına müsaade eder.
Kuhn öncesi süreçte fen eğitimi daha çok pozitivist bakış açısına sahipken, 1995 yılında ABD’de hazırlanan programda (Benchmarksfor Science Literacy) bilimsel soruşturma ile ilgili şu ifadelere yer verilmiştir;
…belirli araştırmaların doğasından bağımsız olarak açıklanmaz. Bilim adamlarının her zaman izlediği uygun adımlar yoktur, onları bilimsel bilgiye hatasız götüren bir yol da yoktur. Aksine bilimin kendine özgü bir araştırma tarzı veren belli özellikleri vardır. Bu özellikler profesyonel bilim adamlarının çalışmalarının karakteristiği olsa da, herkes günlük hayatta ilgi duydukları pek çok konu üzerine bilimsel düşünürken onları kullanabilir (AAAS, 1995).
(http://www.project2061.org/publications/bsl/online/index.php?chapter=1#B3)
Günümüze tekrar gelirsek, 2005 Fen ve Teknoloji Öğretim Programı’nın hedeflerine ulaşma derecesi, günlük yaşamla uyumluluğu, diğer programlarla entegrasyonu ve programın işlevselliğine yönelik, öğrenci, öğretmen, yönetici algılarının belirlenmesine yönelik pek çok araştırma yapılmış ve elde edilen bulgular doğrultusunda programın iyileştirilmesi için pek çok öneri getirilmiştir. 2013 yılı başında duyurulan Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programının gerekçesi 2005 yılı programının eksikliklerinin giderilmesinden daha ziyade kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen 12 yıl zorunlu ve kesintili eğitime geçilmiş olması olarak açıklanmıştır. Eğitim öğretimde yapılan değişiklikle, dört ve beşinci sınıflarda haftada üç saat, beş-sekizinci sınıflarda haftalık dört saat olan Fen ve Teknoloji dersinin adı Fen Bilimleri olarak değiştirilmiş ve haftalık ders saati üçüncü sınıfta üç saat, dört-sekizinci sınıflarda ise dört saat olarak düzenlenmiştir. Yapılan değişikliğin ardından ihtiyaç duyulan program ise MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından, 01.02.2013 tarihinde alınan karar ile duyurulmuştur. Kararda ilköğretim kurumları (ilkokullar ve ortaokullar) fen bilimleri dersi (3, 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar) öğretim programının, 2013-2014 öğretim yılından itibaren 5’inci; 2014-2015 öğretim yılından itibaren 3’üncü sınıflardan başlayarak kademeli olarak uygulanacağı bildirilmiştir. Peki, bu program temel felsefe olarak 2005 programından farklı bir şey getiriyor mu? Hayır. Temel dayanak yine fen okuryazarlığı. Çokça dile getirilmese de içinde bol miktarda constructivism var. Artısı nedir? Argumantasyon gibi literatürün son tartışmaları programdaki yerini almış.
Her ne kadar 2005 programı ile bir devrim yapıldığı iddia edilse de, 2005 fen programı, gerek kazanımlar, gerek sınıf için uygulama önerileri, gerekse de felsefi açıdan 2001 fen programının tamamlayıcısı gibi görünüyordu.Ardından gelen 2013 programı ise 2005 yılında yakalanan ve alandaki öğretmeni de yapılandırmacılık felsefesiyle tanıştırmaya çalışan yapıdan uzaklaşmış gibi. Bu noktada yeni bir sorumuz doğdu;acaba 2013 programının tamamlayıcısını ne zaman beklemeliyiz?